Paylaş
Bir apartmanın teras katından yükselttiği tek kişilik itirazı bütün bir ülkenin itirazı haline getiren o kadının kasabası...
Her gün, her evinde bir “Babam ve Ben” filminin çekildiği, her gece bir “Dedemin İnsanları” senaryosunun yazıldığı, her öğle vakti sokaklarından “Eyvah Eyvah” seslerinin yükseldiği Ege kasabalarından biridir orası...
Orası Akhisar’dır...
* * *
Annemin-babamın ikinci memleketidir.
Benim hikâyem de o kasabada başlar.
Şu gördüğünüz tütün kırmaya giden insanların arabasında.
Kucağında çocuğu ile oturan kadın, annemdir.
O çocuk da ben.
Arabayı “süren” büyük dayımdır. ötekiler de teyzeler, akrabalar...
Babam 9 yaşında, annem 6 aylıkken Bulgar rejiminin istibdadından kaçıp yerleşmiştir o kasabaya.
Onasis’in doğduğu yerdir.
Sessiz olduğuna bakmayın ama, Türkiye’nin en büyük zeytin bölgesidir.
O kasabanın Kovalık mevkisinde dedem, anneannem, annem, teyzelerim gece tütün kırarken hasırların üzerinde epey uyumuşluğum vardır.
Bir de zeytin ağaçlarından epey düşmüşlüğüm.
* * *
Terastaki o kadının yüzüne baktınız mı?
Konuşurken yüzünde hiç nefret ve kinin öfkesini gördünüz mü?...
Hançeresi gerildi mi hiç?...
Seçip beni temsil et diye Meclis’e gönderdiği vekilin her salı günümüzü berbat eden, Allah’ın belagati, öfkesinin yüzde birini gördünüz mü o sakin yüzde?...
Sesinde tek kelime hakaret var mıydı? Sesinin tonundan nefretin esamisi okunuyor muydu?...
O kadını dinlerken başkalarına şu soruyu sormak geçmedi mi içinizden?
İtiraz etmek, kendini savunmak, derdini anlatmak, fikrini söylemek için ille de hakaret etmek, aşağılamak, nefret kusmak, öz evlatlıktan atmak mı gerekir?
Kendi ailene karşı müşfik bir baba olup, milletin karşısına geçince belagat şehvetine kapılıp, öfkeli bir üvey babaya dönüşmeyi neyle izah edeceğiz?
Siyasetin demir kanunu ile mi, yoksa kibir denen büyük günahın karşı konulamaz davetiyle mi?
Öyleyse batsın o siyaset de, onun teneke kanunu da...
Kibri de, bitip tükenmeyen o mağduriyeti de...
Her gün üzerimize orgazm olan belagatin şehveti de...
Artık huzur istiyoruz... Huzur ve medeni bir üslup...
Aşağılamayan, hor görmeyen, ötekilemeyen, kabahatı, suçu hep başkalarında görmeyen, kendi işine de bakan medeni bir üslup...
Kadın yerine, adam yerine, insan yerine konmayı istiyoruz...
Söyleyin Allah aşkına çok mu şey istiyoruz?...
* * *
Akhisar’daki o kadının yüzüne bakın.
Başı örtülü değil diye yüzünüze o müstehzi ifadeyi kondurup... Tam 11 yıldır kesintisiz ülkeyi yöneten, ülkenin bütün itiraz kurumlarını sustalı maymuna çeviren, çok partili hayatın en muktediri, Ege’nin bir kasabasında küçücük bir ayakkabı kutusu karşısında çılgına dönüyor.
Çünkü itiraza alışmamış.
Çünkü ülkenin en güçlü kurumlarını susturduğu için, korkunun sessizliğini güç ve istikrar sanmış.
Çünkü insanların da şurasına düğümlenen sıkıntıyı, 11 yıldır durmadan aşağılanmanın yarattığı sıkışmayı işitecek ne kulağı, görecek ne gözü kalmış.
Bir tek dili var, o da belagat şehvetinin cazibesine kapılmış gitmiş.
Kulağı var da kendini işitmez, gözü var da kendi yaptığını görmez halde.
İşte o yüzden bir Anadolu kasabasında, içi boş bir ayakkabı kutusu karşısında perişan olur.
* * *
Siyasetin belagat şehveti varsa, kaderin de hazin tecellisi vardır.
Cumhuriyet’in dev sembollerine acımasızca, vicdansızca saldıran kibirli ruhlar, içi boş bir ayakkabı kutusunun sembolü karşısında işte böyle hezimete uğrar, bütün polis gücünü tek başına bir kadının üzerine gönderecek kadar panikler.
Çünkü o içi boş kutu ona her defasında içi dolu başka kutuları hatırlatır.
Çünkü öyle anlarda, silmeye çalıştığı tarih, makberinden çıkar ve karşısına dikilir.
Bu ülkenin bir tek İstiklal Savaşı vardır ve o savaşın ilk kurşunu, bugün “Sahiller” diye horlanan topraklarda atılmış ve bütün Anadolu’ya yayılmıştır.
Demokrasi denilen çok partili hayatın büyük yürüyüşü de o sahillerden başlamıştır.
Hiç kuşkunuz olmasın ki, belagat şehveti ile korkuyla, öfke ve nefretle parçalanan bu ülkenin büyük kardeşlik yürüyüşü de o sahillerden başlayacaktır.
Unutmayın, orası biraz da Bülent Arınç’ın memleketidir.
Vicdanını hâlâ kaybetmemiş Müslümanların yani...
* * *
Orası bir de Akhisarspor’un kasabasıdır. Oynayacak stadı olmadığı halde 2 yıldır Süper Lig’in milyonlarca dolarlık takımları ile aynı ligde mücadele eden o mütevazı kasabanın takımı...
O ayakkabı kutusu, o takım hepimize gösterdi ki, Ege’de de Anadolu kaplanları vardır.
Ve bazıları mütevazı apartman teraslarında tek başına dolaşırlar...
Onları ellerindeki boş ayakkabı kutularından tanırsınız...
NOT: Akhisar’da son seçimlerde AK Parti yüzde 42, CHP yüzde 37, MHP yüzde 15 oy aldı.
2010 referandumunda yüzde 56 “Hayır” oyu çıktı.
Paylaş