Paylaş
Çark ettim.
Üzerimize çullanan bu can sıkıcı gündemin, hep siyaset, hep siyasetin, sağdan siyasetin, soldan siyasetin, ruhumu ezmesine izin vermemeye karar verdim.
Bugün itibariyle.
“Siyasetini al da git!” diyeceğim herkese.
Bugün itibariyle.
Dünkü gibi “huzur” da istemiyorum sadece...
Bugün itibariyle vazgeçtim.
TUTKU, HEYECAN, ŞEHVET
Fark ettim, sadece huzur da yetmiyor bana...
Tutku istiyorum, heyecan istiyorum.
Enerji istiyorum, şehvet istiyorum.
Daha fazla, daha fazla...
Bunu da gerçekleştirmek benim elimde...
Bizim elimizde...
Karar verdim, bu yıl, her zamankinden daha “edepsiz” olacağım.
İnsanın içini karartan “muhafazakârlık rüzgârları” bana kadar ulaşmıştı, bir ağırlık gelmişti üzerime...
“Hanımefendilik, ağır ol molla desinler hali” başkalarının olsun, üflüyorum onları uzaklara, bugün itibariyle...
Bir saat gibi kendimi yeniden kurdum.
Bugün itibariyle...
DAHA CESUR OLACAĞIM
Bundan böyle, kendi gündemimi, kendim yaratmaya karar verdim.
Daha az utanmaya, daha cesur olmaya karar verdim.
Hep evde, hep evde olmamaya karar verdim.
Hep çalış, hep çalış nereye kadar...
Ayda bir kere sevgilimi bir otele atmaya karar verdim.
Evimde ve hep yatağımda sevişmemeye karar verdim.
Kocamla, gizli aşıklar gibi yaşamaya karar verdim.
Daha fazla zevk almaya, daha fazla zevk vermeye karar verdim.
DAHA ÇOK EĞLENECEĞİM
Programlı değil, programsız olmaya karar verdim.
Bu yıl delirmeye karar verdim.
Sevdiğim adamı yeniden baştan çıkarmaya karar verdim.
Gücümü sınamaya karar verdim.
Daha çok sürprizler yapacağım.
Daha cüretkâr, daha müdanasız olacağım.
Aysel Gürel kaçacak içime!
Bu yıl, daha çok eğleneceğim...
Karar verdim, bugün itibariyle...
ENERJİ VERECEĞİM
Size de daha çok enerji vereceğim.
Zaten yeteri kadar bilgi ve gündem dayayan var önünüze...
Bugün sabah dank etti:
4 çarpı 4’lük hayatımda, bana iki şey en çok zevk verdi.
Biri anne olmak, biri de hesapsız kitapsız aşk yaşamak, birlikte olduğun anların hakkını vermek, daha iyi hissetmek ve daha iyi hissettirmek.
Hedefim b şıkkıdır.
Daha çok heyecan.
Keşif, yolculuk, güvensiz sularda dolaşmak...
Siyasetin sıkıcılığından alınacak en iyi intikam bu: Yaşamak, güzel yaşamak, zevk almak, zevk vermek.
Oh be özüme döndüm, yine aşka geldim, zevke geldim!
Bu yıl filtresiz olsun
BENİM tanıdığım en cesur, en korkusuz kadınlardan biri.
Biraz çatlak, biraz deli.
Cüretkâr, pervasız.
Üstesinden gelemeyeceği, kalkışamayacağı şey yok gibi.
Bütün ekstrem sporları yapar.
Atlar, uçar, kayar...
En acayip dansları ilk o öğrenir, gösterir...
Utanmaz.
Açık konuşur, evelemez, gevelemez.
Çekinmez gayet seksi giyinir, Türk olmadığı için de, “Kocam kızar, alınır, uygun olmaz, uygun düşmez!” gibi dertleri yoktur.
İLK ONDAN DUYMUŞTUM
Çok da açık sözlüdür, ben ilk ondan duymuştum, duygularını sadece seksle ifade edebilen erkeklerin varlığını...
Kendi kocasının öyle olduğunu anlatıp, dert yanmıştı.
Bu, iyi gibi görünen şeyin, aslında nasıl felaket bir şey olduğunu anlatmıştı.
Karşındaki erkeğin, sevgisini de, hiddetini de, kıskançlığına da, aşkını da bir tek sevişerek ifade edebildiğini...
Sevişirken her şey iyi ama ondan sonra tık yok.
Ne bir tek sevgi cümlesi ne de bir sıcaklık.
“Vay be!” demiştim, “Ne kadar filtresiz anlatabiliyor kendini”.
PEKİ YA SİZİN KORKULARINIZ?
Dubai’de yeniden bir araya geldik.
Kocalarımızla birlikte bir akşam yemeğe gittik.
Birden, laf nasıl açıldıysa, korkularımıza, endişelerimize geldi.
Ben açmışımdır konuyu.
Çünkü beynimizin arkasındakileri konuşmadığımız zaman fena halde sıkılıyorum, o masadan kalkıp, uzaklara koşmak istiyorum.
Benim gerçekleri duyma
ihtiyacım var.
Filtresiz gerçekleri.
Gerisine karnım tok.
Çünkü zaten hayatımız, yaşadığımız şeyleri filtrelemekle geçiyor.
Ve yıllar içinde bu konuda çok ustalaşıyoruz.
Tanıdığımızı sandığımız insanları, aslında gerçekte tanımıyoruz.
Duygularını hangi filtrelerden geçirip ifade ettiklerini bilmiyoruz.
BİRBİRİMİZİ TANIMIYORUZ
Ve o arkadaşımın kocası, o gece, bir şey anlattı.
“Banyonun ışığını yanlışlıkla açık bırakmayı unutmuşum” dedi, ekledi, “Ki hiç yapmam...”
“Neden ki?” dedim, “E” dedi, “Dünyanın neresinde olursak olalım, hangi evde, hangi otelde, hep banyonun ışığını açık bırakmam lazım. Çünkü arkadaşın, gece uyandığında küçük bir çocuk gibi nerede olduğunu unutuyor, ışık açık olmazsa tuvaleti bulamıyor. O gece ben ışığı açık bırakmayı unutunca, ışık sızan gardrobun kapağını açık gördüğü için tuvalet diye oraya dalmış. Feci bir şey yaşadık. Ben onu orada elbiselerin arasında buldum, başına askılar düşmüştü, çökmüş ne yapacağını bilmez halde oturuyordu...”
DAHA ÇIPLAK, DAHA YALIN
Birden çok şaşırdım.
Benim arkadaşıma dair bilmediğim bir şeydi.
Oysa onu çok iyi tanıdığımı sanıyordum.
O her şeyi halletmiş görünen, o her şeyi filtresiz anlatabilen kadın, bu konuda sessiz kalmayı tercih etmişti.
Tabii hemen ben de bir sürü korkumu anlatmaya başladım.
Kendini yalnız hissetmesin diye.
Ama o gece şunu fark ettim.
Biz en yakınlarımıza bile kendimizi filtreliyoruz.
Gerçekten içimizde olan biten fırtınaları anlatmıyoruz.
Gizliyoruz, maskeliyoruz, kendimizi korumaya çalışıyoruz.
Bu yıl olabildiğince filtresiz olmak istiyorum.
Daha çıplak, daha yalın...
Paylaş