Paylaş
*
Ergenekon’daki 12’nci dalgaya dair...
“Ortada son derece ağır, vahim iddialar var. Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hâkimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz.” (21 Nisan 2009)
*
Kuvvet komutanlarının ağır ceza mahkemesinde ifade vermelerini eleştiren Baykal’a cevabı...
“Siyasetçiler ve medya, yargıya intikal etmiş bu konularda yargıyı kendi haline bıraksın. Yargı hukuk çerçevesi içinde kendi tasarrufunu yapsın. Bunu kuvvetler ayrılığı prensibinin egemen olduğu demokratik bir toplumda yargı erkine müdahale olarak görüyorum.” (6 Aralık 2009)
*
Yargının yürütme tarafından kuşatıldığını söyleyen Yargıtay Başkanı’na... “Türkiye’de yasama da yürütme de yargı tarafından kuşatıldı.” (6 Mart 2010)
*
Ergenekon davası kapsamında...
“Son yaşanan gözaltılar ve yargı süreci yargının iradesi dahilinde gerçekleşmektedir. Birileri olup biteni hükümete fatura etmenin gayreti içinde. Birileri de ‘Hükümet yargıya müdahale etsin’ diyerek hükümeti sürecin içine çekmeye çalışıyor. Bunların ikisi de yanlıştır. Hükümet durması gereken yerde durmaktadır.” (8 Mart 2011)
*
Gazeteci Ahmet Şık’ın tutuklanması ve kitap çalışmasına el konulması üzerine...
“Bu yargının aldığı bir karar. İşimize geldiğinde bağımsız yargıdan bahsediyoruz, bağımsız yargıyı her yerde savunuyoruz ama Türkiye’de bağımsız değil, yürütmeye bağımlı yargı istiyorsunuz. Kusura bakmayın, yürütmeye bağımlı bir yargı yok. Bağımsız bir yargı var, bağımsız yargı da görevini yerine getiriyor.” (13 Nisan 2011)
*
Gezi Parkı için yürütmenin durdurulması kararı hakkında...
“Karar çok enteresan. Ne oldu da dün, akşam saatinde böyle bir açıklama yapıyorsun? Burada soru işaretleri doğuyor.”
(1 Haziran 2013)
Nitekim bu karardan 10 gün sonra, mahkeme kararını hiçe sayarak referandum önerdi.
*
Son 5 yılda Başbakan’ın yargı konusundaki düşüncelerinin, durduğu yere göre şekil aldığını açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Yargıyla menfaati çakıştığı noktada yargı tu kaka...
İşine geldiği noktada ise “bağımsız yargı”, “kuvvetler ayrılığı” sözleri dilinden düşmüyor.
Yani mesela konu Ergenekon veya tutuklu gazeteciler olduğunda “Yargı bağımsızdır, elleşmeyin” havasındayken, inşaat durdurma ya da idareye dava gündeme geldiğinde yargı bütün kötülüklerin anası.
Vaktiyle kamu vicdanı yargıda adaletsizlik olduğuna işaret ederken “Yürütmeye bağlı yargı istiyorsunuz. Kusura bakmayın, bu olamaz” diyordu...
Şimdi kendi partisine uzanan yolsuzluk operasyonu söz konusu olduğunda yargıyı yerden yere vurup tek gecede Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştiriyor, HSYK açıklama yapınca da “Yetkim olsa anında HSYK’yı yargılarım” diyecek kadar ileri gidebiliyor. Yargı bağımsızlığını tehdit ediyor; hâkim ve savcıları zapturapt altına almaya çalışıyor.
*
Bir ay öncesine kadar belki 150 defa “Benim polisim” dediği teşkilatın, bağımsızlığıyla gurur duyduğu yargının içinde çete varmış. Şimdi böyle diyor.
E madem öyle...
11 yıldır duble yol, havalimanı yapacağına...
Bu çeteyi çökertseydi ya?
Yolsuz, uçaksız, hatta parasız idare ederdik ama...
Hukuksuz, güvencesiz nereye kadar?
Paylaş