Paylaş
Birisi “Zagunda maka...” diye haykırıyordu.
Evet saat tam 03.53’tü... Çok iyi biliyorum...
Çığlık beni şaşırttı.
* * *
Bir dakika,bir dakika.Her şey karıştı, baştan başlamam lazım.
2013 hayatımın en kötü yılıydı ve tuhaf bir şey oldu.
Artık içimde ilahi bir çalar saat var ve hiç kurmadığım halde, bu saat her sabah tam 03.53’te beni uyandırıyor.
Şaşırmamın nedeni, bu defa bu saatin değil, bir dakika önce, bir çığlığın beni uyandırması oldu.
Birileri “Zagunda maka” diye bağırıyordu.
Son yıllarda tam uyuyamadığım için tam uyanamıyorum da...
Ardı arkası gelmeyen çığlıkların nereden geldiğini bulmaya çalışırken, birden hayretler içinde kaldım.
Çığlık dışarıdan değil, kendi içimden geliyordu.
İçimden birileri “Zagunda maka” diye bas bas bağırıyordu.
* * *
Hayatımda ilk defa duyduğum iki kelimeydi.
Acaba beynim, yıllarca önce Kenya’da öğrendiğim “Hakuna matata” kelimelerini mi deforme etmişti?
Beyin bu, ne kendiminkini ne başkasınınkini hiçbir zaman anlamadım.
O sırada başucumdaki kitabı fark ettim.
Alberto Manguel ile Gianni Guadalupi’nin “Hayali Yerler Sözlüğü” kitabının yeni baskısı.
Epeydir her gece bu kitaptan kendime iltica edebileceğim hayali bir ülke arıyorum.
Kitap açık duruyordu ve “Z” maddesinin sayfaları önümdeydi.
Hepsine tek tek baktım.
“Zk”, “Zakalon”, “Zanthodon”, “Zapoletler ülkesi”, “Zaroff’un adası”, “Zavattina” vs diye devam ediyordu.
“Zagunda maka” diye bir şey yoktu.
O zaman karar verdim.
* * *
Butan’da “Kaplan Yuvası” denen manastırın merdivenlerinin girişinde bir köpekle karşılaşmış ve biraz sohbet etmiştim.
Bana, “Kendine bir mantra bul” demişti.
İşte ilahi mantra gelmişti...
“Zagunda maka”...
Kelimeyi ilahi bir vahiy vermişti, manasını da ben yazdım:
“Vazgeçme...”
* * *
2014 yılının mantrası bu...
Hayatının merkezinde olan, seni sen yapan, sana rağmen seni terk etmeyen, senden içerü ne varsa...
İşte ondan vazgeçme...
“Zagunda maka...”
Zapoletler ülkesine iltica edilebilir mi
İLTİCA edeceğim ülke arayışımda önceki gece uğradığım yer “Zapoletler ülkesi...”
“Hayali Yerler Sözlüğü”ne göre bu ülke, Ütopya’nın 500 mil kadar güneyindeymiş.
Karanlık ormanları ve kayalık dağları varmış.
Halkı, “sanatı olmayan ve tarıma ilgi göstermeyen ilkel ve vahşi” bir halkmış.
“Avcılık ve hırsızlıkla” geçinirlermiş.
Halkının karakteri ise şöyleymiş:
-“Onlara kim para verirse onun için savaşırlar.”
-“Her zaman bulabildikleri en cömert efendilere hizmet ederler.”
-“Ücretteki en küçük bir artış, savaşın ortasında bile olsa, saf değiştirmeleri için yeterlidir.”
-“Yeryüzünün bu köşesinde, her iki tarafın da askerlerinin Zapolet olmadığı bir savaş bulmak ender bir olaydır.”
-“Zapoletler sık sık Ütopyalılar için savaşırlar, çünkü Ütopyalılar çok iyi para verirler.”
-“Zapolet tüccarları en umutsuz maceralara gönderilir, ancak geri dönen az sayıdaki kişiye paranın tamamı ödenir, bu yüzden de yeniden görev almaya daima hazırdırlar.”
Uffff... Ben iltica etmek için değişik bir ülke arıyorum.
Ama bulmak o kadar kolay değil.
Kararlıyım 2014’te bunları yapacağım
-Dindar nesil olmayı reddedip, “Beat generation” olacağım ve Amerika’da “Route 66” yolunu yapıp Beatnik hacı olacağım.
-Kendime sponsor bulursam yelkenli ile okyanusu aşacağım ve ölmüş aşklarımın küllerini okyanusa serpeceğim.
-Muhalif olmaktan vazgeçip bu yıl iktidar yanlısı olacağım.
Olamazsam muhalif olmaya devam edeceğim.
-Tek başıma da kalsam, Scarlett Johansson ve Penelope Cruz’a, mümkünse ikisine birden, değilse, tek tek âşık olmaya devam edeceğim, aşkın ölmediğini, platonik aşkın yaşadığını ispat edeceğim.
-“Üç buçuk ay hapis yatıp, 12 yıl mağduru oynama” dersleri alacağım ve 2014’te mağduriyetin bütün keyiflerini yaşayacağım.
-“Zagunda maka” kelimesinin patentini alacağım ve bu kelimeyi dünya markası haline getireceğim.
-Bol bol tamiri güç, hatta imkânsız hatalar yapmaya çalışacağım.
-“Ben bozuk bir saatim, hep sende dururum” saatimi, tamir etmemek için tamirciye götürmeyeceğim.
-Cemal Süreya’nın “Onursuzunum” kelimesindeki onursuzluğun limitlerini ölçmek için bir metrik sistem icat edeceğim.
-İçkiyi bırakmaya karar vereceğim ve uygulamayacağım.
-Annemin bana “Sen iyi bir evlat oldun” demesi için her türlü rüşveti vereceğim.
-“Babalar ve Oğullar” kitabını okuyacağım. Babaları mı oğullarından, oğulları mı babalarından kurtarmak gerekir” konulu bir münazaraya katılacağım ve sadece bir kızım olduğu için hayatım kurtuldu diye sevineceğim.
-Twitter hesabımı kapatıp yerine bir ayakkabı kutusu açacağım.
-Zapoletler ülkesine iltica etmek konusundaki kesin kararımı vereceğim.
-Kanıma girmiş 24 şehri tek tek ziyaret edip, olur da bir gün lazım olur diye, her birinde kendime bir mezar taşı ısmarlayacağım, üzerlerine “Zagunda maka” yazdıracağım.
Yaşamaktan vazgeçmeyeceğim...
Bu yıl kendimi adam gibi aşağılatmayı becereceğim
BAŞUCUMDAKİ sinema defterime yazdığım son cümle geçen pazar gece yarısı seyrettiğim Tova Magnusson-Norling’in “Four More Years” adlı filmden.
Filmin, siyasette yükselen gay politikacısı bir gece partnerine şunu söylüyor:
“Kendini bile doğru dürüst aşağılayamıyorsun...”
Bundan istifade, yıllardır beni aşağılamaya çalışan vasat adamlara ve kadınlara seslenmek istiyorum:
“Ben kendimi doğru dürüst aşağılatmayı beceremiyorum, bari siz doğru dürüst aşağılamayı öğrenin...”
Tabii suya yazılmış bir yazı bu...Aşağılama sanatı ince iştir, zekâ ister.
Kaba belagat şehvetinin altından kalkabileceği bir şey değildir.
Paylaş