Paylaş
Piyasa hareketlerinden anlamam, fakat Ali Babacan söylediği için bu rakamların doğruluğundan eminim.
Bu akıl almaz değer kayıplarını bir yere not edelim... Ve hemen Halk Bankası’nın yaptığı açıklamaya bakalım. Açıklamada, soruşturmanın banka tüzel kişiliği hakkında olmadığı belirtiliyor:
“Bankamızın ulusal ve uluslararası düzenlemelere aykırı hiçbir iş veya işlemi olmadığı gibi, bu işlemler nedeniyle Halkbank’ın tüzel kişiliğine yönelik olarak, gerek emniyet ve gerekse yargı tarafından herhangi bir inceleme ve soruşturma bulunmamaktadır.”
Yani, Halkbank temizdir... Soruşturulan sadece bankanın genel müdürüdür, olay kişiseldir. Gerçekten Halkbank hakkında hiçbir soruşturma yok, bir iddia bile yok. Bunu vurgulamayı toplumsal sorumluluk gereği sayıyorum.
ÇETE İSTİLASI!
Bu tablo karşısında hükümet diyebilirdi ki, kimse merak etmesin, banka tertemiz, genel müdürün suçu varsa bağımsız yargı ortaya çıkarır, Türkiye bir hukuk devletidir, herkes işine baksın...
Hayır, bunun tersi yapıldı: Bir takım gizli güçlerin bankayı çökertmek istediği söylendi. Öyle bir ülke imajı oluştu ki, emniyet ve yargısına çeteler sızmış, temizle temizle bitmiyor!
Halbuki demokratik ülkelerde de bazen yolsuzluklar ortaya çıkarılıyor, soruşturma açılıyor. Son örnekler Berlusconi ve Sarkozy soruşturmalarıdır.
Hükümetler siyasi sorun yapmıyor,
işe yargı bakıyor, piyasalar sarsılmıyor. Bizdeki son yolsuzluk ve rüşvet soruşturma-
sında sakin davransaydık, acaba piyasa-lardaki değer kaybı çok daha az olmaz mıydı?
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Ama efendim bizde çeteler var, yargı ve emniyet yoluyla cemaat, hükümeti vurmak istiyor, ta ABD’ye, İsrail’e uzanan komplolar falan... Emniyet ve yargısı çetelerin istilasına uğramış bir ülke görüntüsü vermekten sakınarak, sükunetle de “çete” kimlerse zaman içinde tespit edilip adalete teslim edilebilirdi.
Bilhassa soruşturmaya yürütmenin müdahalesi görüntüsünden dikkatle sakınılmalıydı.
Hukukun adeta unutulduğu bu siyasi toz duman ortamında birileri de çıkıp savaş kılıcı kuşanmadan, hukukun üstünlüğünü savunmalı değil mi?
Bir hukukçu olarak, delillerini görmeden soruşturmanın içeriği hakkında hiçbir şey diyemem. Sadece soruşturmanın usul hukukuna uygun yürütülmesini, müdahale olmamasını savunabilirim, onu da yapmaya çalışıyorum. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında da hep “usul” üzerine yazmıştım, şimdi de...
ÇİN’DE BİLE
Daha önce bu köşede, yine Sayın Ali Babacan’ın “Türkiye gerçek anlamda hukuk devleti olmadıkça, en büyük 10 ekonomi arasına giremeyiz” şeklindeki sözünü alıntılayarak bir yazı yazmıştım. “Çin’de bile” diyordum...
Siyaseten totaliter bir rejimle yönetilen Çin’de bile 2006 reformuyla “yargı bağımsızlığı” prensibi kabul edilmişti. Yargı sistemindeki parti komiserleri çekiliyor, yüksek kaliteli, bağımsız hukukçuların eğitimine önem veriliyor. Komünist Çin, kapitalist ülkelere yüksek hukuk eğitimi için öğrenci gönderiyor!
Niye mi? Ekonominin gelişmesi, yatırım güvenliği olması, yabancı sermayenin gelmesi ve bilhassa yatırımcının “önünü görmesi” için ülkede güvenilir, tarafsız, bağımsız bir yargı sisteminin bulunması şarttır da ondan. (Hürriyet, 3 Ağustos)
Hukuk devleti büyük hukukçuların, liberal filozofların fantezisi değildir, hele de çağımızda ekmektir, onurdur, hürriyettir,
adil yargılanma hakkıdır.
Paylaş