Hükümet, imtihanı birken iki yaptı, doğru mu yaptı?

BUNDAN tam bir hafta önce, 17 Aralık sabahı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uyandığında karşısında bir tane büyük imtihan vardı: O sabah başlayan, hükümetinden dört bakanın da adının karıştığı kapsamlı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarından aklanarak çıkmak.

Haberin Devamı

Mantık ve akıl onu gerektirir ki, bu ‘aklanma’nın iki yolu var: 1. İddiaların ciddi olduğunu düşünmek ve yolsuzluğa/rüşvete karıştığı öne sürülen bakanlarla hükümetin arasına mesafe koymak, varsa suçun bireyselliğinden hareketle meselenin Ak Parti’yi ve hükümeti töhmet altında bırakmasına engel olmaya çalışmak; 2. İddiaların gayrı ciddi ve içi boş olduğuna karar vermek ve bakanlarına sahip çıkıp iddiaların içinin ne kadar boş olduğunu kamuoyunun da görmesi için çalışmalarda bulunmak.
Bu, elbette siyasi bir imtihandı. Ve aslında acil bir imtihandı; çünkü sadece üç ay sonra Türkiye sandık başına gidecek, yerel seçimde oy kullanacak. Bu seçimden 3-4 ay sonra bir kez daha sandık başına gidilecek; bu kez Cumhurbaşkanı seçimi için oy kullanılacak ve bu seçimde belki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da aday olarak yarışacak.
Şunu unutmayalım: Ne olursa olsun, Ak Parti ve Başbakan Erdoğan, 17 Aralık sabahı başlayan adli süreç için kamuoyunda bozulan imajlarını düzeltmek, yani bu imtihanı vermek zorunda. Bundan kaçış yok. Başbakan Erdoğan, az önce söylediğim iki seçenekten hiçbirini seçmedi; onun yerine yepyeni bir imtihana daha girmeye gönüllü olarak kendisinin ve partisinin savunma çizgisini çizdi: ‘Devlette Fethullah Gülen cemaati mensuplarının oluşturduğu bir ‘paralel örgütlenme’ var, siyaseti bu sefer bu yolsuzluk operasyonuyla dizayn etmeye çalışan bu örgütü çökerteceğim, onların inlerine gireceğim...’
Şunu hatırlatmama izin verin: Başbakan 17 Aralık operasyonuyla dile getirilen iddiaların bir kısmı için küçümseyici ifadeler kullandı ama hiçbir zaman ‘Yolsuzluk yok, bu iddiaların içi boş’ demedi.
Başbakan ve partisi hala birinci sınava da girmek zorunda; öte yandan dediğim gibi kendilerine bir sınav konusu daha açtılar.
Bu iki sınav hem birbiriyle bağlantılı hem değil. Yolsuzluk iddialarının içi boş çıksa ve buna kamuoyu ikna edilse, kuşkusuz ikinci sınavın başarılması daha kolaylaşacak. Ama bunun tersi geçerli değil. Yani devlet içindeki ‘paralel yapı’ kanıtlarıyla ortaya serilse bile yolsuzluk konusu hükümetin hala aklanmasını gerektirecek.
Ve üstelik artık, iki sınavdan da başarıyla çıkılması, sınavların başarılı geçtiğinin açık kanıtlarıyla kamuoyuna anlatılması gerekiyor.
Yolsuzluk sınavında nasıl başarılı olunacağının ölçütleri belli. Büyük ihtimalle bu hafta yapılacak hükümet değişikliğiyle Başbakan adı yolsuzluğa karışan bakanlarıyla arasına mesafe koymaya başlayacak; ama bu konuda geç kalındığı için kamuoyunun iknası biraz daha zorlaşmış durumda.
Öte yandan, paralel devletin ortaya çıkarılması ve tasfiyesi sınavı çok daha zor bir sınav. Görevden alınan polis müdürlerinin ve belki başka yüksek devlet memurlarının hükümet dışında bir yerden emir aldığının ve bu emirleri uyguladığının kanıtlanması gerekecek.
Hükümet ve Başbakan bu sınavların sadece ve sadece birer halkla ilişkiler sınavı olduğunu düşünecek olursa yanılır. Her iki sınavın da halkla ilişkiler boyutu var kuşkusuz ama halkla ilişkilerde elde edilecek başarıyı esasen hukuk önünde elde edilecek zaferler belirler.
Ve dediğim gibi zaman da az. Hükümet açısından işleri iyice zorlaştıran şey ise, önce birinci sınava çalışmaları gerekirken ikinci sınavı öne almış olmalarının kamuoyunda yarattığı ‘Bunlar yolsuzluğun üstünü örtmek istiyor’ izlenimi.
Sınavlar başladı bile.

Yazarın Tüm Yazıları