Bu dönemin adı ne

İLK 72 saat o meşum kelimeyi ilk defa kim kullanacak diye merakla bekliyordum.

Haberin Devamı

Önceki gün Milliyet gazetesinde Pelin Batu kullandı.
Hortum...
Aman Allah’ım, bir anda 12 yıl öncesine döndüm.
Küçükleri bilmem ama 25 yaşından büyükler o kelimeyi çok iyi hatırlar...
90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başıydı.
Milenyuma bu kelimeyle girmiştik.
Aşkın Nur Yengi “Yalancı Bahar”ı söylüyordu.
İlhan Şeşen’in “Neler Oluyor Bize”si çıkmıştı.
Neler olduğunu anlayamıyorduk.
AK Parti iktidara gelmesinden hemen önceydi ve Türkiye’de herkesin ağzında bu kelime vardı.
“Hortumlama...”
Galiba Necati Doğru icat etmişti.
AK Parti’yi iktidara getiren anahtar kelimelerden biriydi.
Banka krizi sırasında ortaya atılmıştı.

***

“Hortumlama...” kelimesi tam 12 yıl sonra yine hortladı.
Aslında hiç ölmemişti de...
Konuşabilen, söylemeye cesaret eden yoktu... Ağızlar kapatılmıştı.
Şimdi bir soruşturma nedeniyle, bir ayakkabı kutusundan çıkıp geliverdi.
Evet retorik düzeyde, Türkiye’de “ikinci hortum dönemi” açıldı.
Açılan ayakkabı kutusuyla birlikte Pandora’nın bütün kutuları, bu arada kapanan ağızlar da açıldı.
Tekrar kapatmak kolay olmayacak.

***

“Hortumlama” kelimesini hiçbir zaman sevmedim.
Tıpkı o iğrenç “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” lafı gibi...
Öyle anlaşılıyor ki bu iki kavram, en azından seçimlere kadar, siyasi lügatimizin estetiğini bozmaya davam edecek.
İki “hortumlama” arasındaki dönemin adını da tarih koyacak...
Ben, bu döneme “ara rejim” dediğim için hükümet sözcüsünden almadığım tehdit, yemediğim hakaret kalmadı.
Bakalım tarih kime küfredecek...

Haberin Devamı

Niye AKP değil de AK Parti yazmaya devam ediyorum

BUNA “ikinci hortum dönemi” diyebilir miyiz?
Hukuken diyemeyiz.
Ergenekon, Odatv ve Balyoz davalarında, başkaları daha ilk günden insanları “darbeci” diye damgalamıştı ama hukuka inanan insanlar bunu diyemez.
Gözaltına alınan insanlar henüz sanık bile değil.
Aralarında inşaat sektörüne vizyon ve iş olarak büyük katkılar yapmış insanlar da var.
Ama unutmayalım ki, dönemlere adını sadece hukuki sonuçlar vermiyor.
Bir dönemin sicilinde, adının konmasında, halk arasında konuşulanlar da etkili oluyor.

***

Yakın tarihimiz gösterdi ki, siyaset hortum olayına çözüm bulamıyor.
“Birinci Hortum dönemi”nde siyaseten bir sonuca ulaşılamamıştı.
Bütün yolsuzluk iddiaları, biri ANAP-DYP, öteki Refah Partisi-DYP anlaşması ile Yüce Divan’a gitmekten kurtulmuştu.
Zaten yolsuzluk siyasetin değil, adaletin işidir.
Daha sonraki banka olayları ise mahkemeye gitmiş ve bazı sorumluları mahkûm olmuştu.
O nedenle yargının özgür ve adil biçimde çalışıp çalışamadığı çok önemli.
Yaşadığımız korkunç olaylardan sonra hepimiz şunu merak ediyoruz.
Bu tayinlerden sonra yargı özgürce çalışabilecek mi...

***

Kimse bana AK Parti’yi 28 Şubat’ta yapılanların iktidara getirdiğini söylemesin.
Öyle olsaydı, yapılan ilk seçimde 28 Şubat’ın güya mağduru sayılan Çiller ve Erbakan 15 puana yakın oy kaybetmez, “postmodern darbe” olduğu söylenen o süreçte başbakanlığa gelen Ecevit’in oyu yüzde 22’ye çıkmazdı.
AK Parti’yi iktidara taşıyan iklimi, yeni bir parti olması ve o dönemdeki yolsuzluk olaylarına duyulan tepkiydi.
Yani, halkı bıktıran “hortumlama düzeni” getirmişti.

***

AK Parti şimdi tarihi bir sınavla karşı karşıya.
12’nci yılında, adındaki “AK” kelimesini, temizliğinin teminatı diye sunan iktidar partisi, şimdi “AK” mı yoksa iddia edildiği gibi “KAPKARA” mı göreceğiz.
Bir dönem, gazetecilere neredeyse zorla “AK Parti” diye yazdırıldı.
Ama bu soruşturma, siyasi yollardan engellenmeye çalışılırsa, artık kimseye partinin adını niye “AKP” yazıyorsun deme hakları kalmayacak.

***

Ben şimdilik AK Parti yazmaya devam ediyorum.
Çünkü Ergenekon, Odatv ve Balyoz davalarında yapılan büyük haksızlıklar ve linçler, “masumiyet karinesi” kavramına vicdanımda kutsal bir mana verdi.

Haberin Devamı

Bir nehir kenarından tavsiye ve gözlemler

Konu yolsuzluksa: Ve siz, büyük bir telaşla, daha 3 gün geçmeden polisi altüst ederseniz...
İçeri alınan insanları hukuken kurtarabilirsiniz...
Ama kamuoyu önünde kendilerini aklama imkânını ortadan kaldırırsınız.
Nehir kenarı yeniden ‘in’: Latif Demirci’nin, bir süre ara verdiği nehir kenarı karikatürlerine dönme zamanı geldi.
Nehrin kenarında oturanların sayısı da epey çoğaldı.
Nazlı Hanım sizi de buraya bekliyorum...
Komplo teorilerinin sefaleti: Panik başlayınca, komplo teorileri de eski tadını kaybetti. Komplo teorilerinin ağır ve zeki abileri sessiz.
Ortalık beşinci sınıf stajyer teorisyenlere kaldı.
80’li yılların Mossad komploları demode.
Gezi’de buldukları “faiz lobisi” fasulyeden bir lobi çıktı.
“Kuzguncuk cuntası” çok çabuk ıskartaya çıkarıldı.
“Telekinezi” mizah dergilerinin ve stand-up’çıların malzemesi oldu. Yaratıcı fikirler lazım... Veya geri plana itilen zeki ağır abileri yeniden göreve çağırmak...

Haberin Devamı

Evden çıkan kadın mı erkek ayakkabısı mı

Ayakkabı kutusu: Bu olayın kendi mecrasında gitmesine izin vermez, Deniz Feneri’nin aydınlattığı yolda yürürseniz, ayakkabı kutusu seçim sandığına dönüşür.
Oylar ayakkabı kutusuna atılır.
Kadın ayakkabısı: “Gözaltına alınanlar arasında bir de kadın olsaydı, ayakkabı kutusu daha estetik olabilirdi” diye düşünüyorsanız, size bir haberim var.
Louboutin erkek ayakkabısı da
yapmaya başladı.

Yazarın Tüm Yazıları