Paylaş
Bu sıfatıyla da son yolsuzluk soruşturmasında “koordinatör savcı”dır. İmza yetkisi yoktur, sanıkları sorgulayamaz. Fakat soruşturmanın yönetilmesi gibi son derece kritik bir yetkiye sahiptir.
Memur suçları bürosunun başındaki Başsavcı Vekili Ali Cengiz Hacıosmanoğlu’dur, o da kamu görevlileriyle ilgili soruşturmanın koordinatörüdür.
Evet, bu son soruşturmada iki koordinatör savcı görev yapıyor.
Ünü sebebiyle basına yansıyan ilk isim Zekeriya Öz oldu. Sonra soruşturmayı Savcı Celal Kara’nın yürüttüğü anlaşılınca, sosyal medyada ve TV’lerde bir telaş: Soruşturmayı sulandırmak için hükümet Zekeriya Öz’ü uzaklaştırmış mıydı?
Zekeriya Öz’e Ergenekon davasından tepki duyanlar bile, bu soruşturmanın sulandırılmaması için onun ismini teminat gibi görüyorlardı. Halbuki Zekeriya Öz koordinatör olarak görevinin başında.
Kamuoyunda niye “Soruşturma sulandırılıyor mu?” diye endişeler var; hükümet bunu iyi düşünmelidir.
ÜÇ SAVCILI SORUŞTURMA
Celal Kara, “soruşturma savcısı”dır. On dört aydır kimseye sızdırmadan soruşturmayı yürüttü. Sadece Zekeriya Öz ve Ali Cengiz Hacıosmanoğlu biliyorlarmış, “koordinatör” oldukları için.
Adliye camiasında Celal Kara’nın dürüst ve çalışkan bir savcı olduğu belirtiliyor.
İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı, Celal Kara’nın yanına iki “yardımcı” savcı verdi: Ekrem Aydıner ve Mustafa Erol. Soruşturmayı üç savcı yürüteceği için kararları da en az iki imza ile alacaklar.
Kamuoyunda yine aynı endişe... TV’lerden de bana sordular, hükümet soruşturmayı sulandırmaya mı çalışıyor?
Hazır bilgim yoktu, araştırdım. Kalabalık ve karmaşık davalarda, bazen soruşturma savcısının isteğiyle, bazen de başsavcının takdiriyle, ilave savcılar görevlendiriliyor. Ergenekon ve Balyoz’da da böyle oldu.
Önemli olan görevlendirme değil, görevlendirilen savcıların tavrıdır. Fakat anında aynı endişe fırtınası esti, soruşturma sulandırılıyor mu?...
Yine, kamuoyundaki kaygıları hükümet çok iyi düşünmelidir.
EMNİYET MÜDÜRÜ
Hüseyin Çapkın başarılı bir emniyet
müdürüydü. İstanbul’un adeta kapkaççı istilasına uğradığı yılları bir hatırlayın, en azından bunları temizledi, hakkında halktan bir şikâyet falan da yoktu. “On dört ay soruşturma yapılıyor, emniyet müdürünün haberi yok” denilmesinden anlıyoruz ki, Çapkın bu yüzden görevden alınmış. Halbuki adli soruşturmayı emniyet müdürüne, valiye ve içişleri bakanına bildirmemek, doğru bir davranıştır. Bu hükümetin 2004’te çıkardığı CMK’ya göre, 2005 yönetmeliğine ve HSYK’nın genelgesine göre, haber vermemekle doğru yapmışlardır.
Bu iktidar o düzenlemeleri savcılık kurumunu AB ölçülerinde güçlendirmek için yapmamış mıydı? Hatta savcılığa bağlı “Adli Kolluk” kurumunu güçlendirecek yeni düzenlemeler bile gerekirken emniyette yapılan atamalar fırtınası toplumda kaygı yaratmamış olabilir mi?
Halbuki yargının ve polisin siyasi tarafsızlığına bütün kesimlerin güvenebilmesi toplumsal barış için şarttır ve Türkiye’nin buna büyük ihtiyacı vardır.
SAVCI VE HÂKİMLER
Yaşadığımız konjonktürde, en ağır yük savcı ve hâkimlerin omuzlarındadır. Allah yardımcıları olsun.
Siyasi ve idari fırtınalar eserken, tarafsız ve adil hareket etmek, soruşturmayı evrensel hukuka göre yürütmek ve hiçbir baskıdan etkilenmemek gibi zor bir sorumluluk altındalar. Kanunlar ve içtihatlar kendilerine bu yetkiyi veriyor.
Yargının cemaatçi veya hükümet yanlısı olmadığı, evrensel hukuk anlamında hâkim ve savcılarımızın “tarafsız” olduğu konusunda kamuoyunun güveni arttıkça endişelerimiz azalacaktır.
Paylaş