Paylaş
Tamam, içinde belki keyfiyetli miktarda yolsuzluk da mevcuttur ama ondan ibaret değildir.
Bir de Cemaat-hükümet kavgasına denk geldiğinde, hesaplaşma aracı diyede görünebilir.
Şöyle şeyler düşündürtür mesela:
Demek ki hükümet, sanıldığı gibi polis ve yargıya hükmetmiyormuş.
Demek ki sanılanın aksine Başbakan’ın, hatta İçişleri Bakanı’nın ruhu bile duymadan şafak operasyonu çekilebiliyormuş bu memlekette.
Kimin gözaltına alınacağını hükümete sormayı bırakın, haber vermesi bile gerekmiyormuş polisin.
Yalnızca yargı değil, polis de işte böyle bağımsız hareket edebiliyormuş iktidardan.
Polisin tayinine, terfisine burnunu sokmak da öyle her İçişleri Bakanı’nın harcı değilmiş vesselam...
A’dan Z’ye Hakan Şükür olayı
-ARTILARIYLA eksileriyle bakıyorum.
Evvela, Hakan Şükür’ün uzun istifa yazısı, edebi açıdan geçer not alır, kesin.
Akıcı, sürükleyici, kendini baştan sona okutan, elden bırakılamayan bir metin olmuş.
Etkili bir belagati var, kalemi sağlammış. Bunca yıl Meclis’te hiç belli etmedi, hayret...
Kürsü hatipliğini göremedik ama natıkası da kuvvetliymiş, hitabet sanatına bayağı hâkim. Taşı gediğine oturtuyor.
Ağzı kalabalık, zekâsı cerbezeli, dili de pek kıvrakmış. Hiç tanımamışız...
Bir yazı ekibi, üstünde çalışırken sabahlasa ancak bu kadar olur metin...
* * *
İyi topçu bilirdik, gizli bir edebiyat cevheri çıktı.
Kani oldum ki elinden hiçbir iş kurtulmuyor, ciddi maharet sahibi bu Hakan Şükür.
Tafsilatıyla anlatmış, bir bir sayıp dökmüş AK Parti’yi terk gerekçelerini.
Kısa özetini isterseniz, ‘Benim yerim Cemaat’in yanı’ demiş.
Bu bir ayrışmaysa, delikanlıca ortaya çıkıp safını belli etmesi de artı puan yazar ona.
Zaman olur ki gitmek, kalmaktan evladır.
Öyle zamanlarda çekip gitmemek, münafıklığa götürür maazallah kişiyi.
Truva atı olur bazı hallerde içeride kalanlar. Sinsice bünyeyi kemirerek çürütürler...
Partilerin iç bütünlüğü korunmalı oysa.
Siyaset kurumlarının zayıflaması, hep vesayetçilere yaradı.
Darbe davalarının delil klasörleri, siyaseti dahilden zayıflatıp çökertmek için yapılmış eylem planlarıyla doludur. Vaktiyle sızmış ‘müzahir’ kimselerin, kendi partilerine karşı harekete geçmesi istenir oralarda.
CHP’nin en büyük zaafı da, iç bütünlüğünü bir türlü sağlayamamış olması değil mi? Anamuhalefetin zaafı, demokrasinin de en zayıf noktasına dönüşüyor. CHP’yi güçlendirmek, demokrasiyi tahkim etmekle aynı şey onun için...
Hakan Şükür, kalıp konuşarak içeriyi karıştırmadı, Truva atına dönüşmedi. Dürüst davrandı, temel bazı noktalarda ters düştüğünü söyleyerek ayrıldı.
Hüseyin Çelik’in tabiriyle her ihtilaf, yolların ayrılmasını gerektirmeyebilir. Ama kendini o noktada görmüş, helal olsun, gerçeğini saklamadı...
* * *
Eksilerine gelince...
Hem iktidar partisinden milletvekili olup hem de TRT’de dolgun ücretle spor yorumculuğu yapması yanlıştı. Etik olarak...
CHP’li Muharrem İnce’ye de bugün, “Partisi yerine paralı TV yorumculuğundan istifa etse daha iyi olurdu” deme fırsatı verdi.
Bir başka eksisi de temsil ettiği oylar. AK Parti seçmenine helal ettirmesi gerekecek...
Helali haramı bilen, ahlaki sorumluluğunu müdrik, hassas bir yapısı var gibi Hakan Şükür’ün. Arkasını getirecektir.
Paylaş