Mücadele yapıyorsan delikanlıca yapacaksın

“DELİKANLI mücadele” dediğin...

Haberin Devamı

-Bel altına inerek...
-Gazetecileri suç duyurularıyla tehdit ederek...
-Sinsice fırsat kollayarak...
-İki ileri bir geri yaparak...
-İmalara, töhmetlere saparak...
-“Fitne” sözcüğüne abanarak...
-Dolaplarda kaset depolayarak...
-Aba altından sopa göstererek...
Yapılmaz.

*

“Delikanlı mücadele” dediğin...
-Kırıp dökmeden meydanlara çıkarak...
-Barışçıl gösteriler düzenleme hakkını kullanarak...
-Meydanları demokrasi meydanlarına çevirerek...
-Ne talep ediliyorsa gürül gürül haykırılarak...
-Kırmızılı kadın gibi
gaz yiyerek...
-Siyahlı kadın gibi tazyikli suya kucak açarak...
-Tek gözü feda etmeyi
göze alarak...
-Öldürülme riskini bile
göze alarak...
-Gizli değil apaçık gündemlerle ortaya çıkılarak...
Yapılır.

Şu beş nedenle ‘çatışmazlar’ dedim

“CEMAAT ile hükümet kavga etmez” dedim.
Bir kere demedim...
Birkaç kere dedim.
Yazdım, çizdim, söyledim.

*

Haberin Devamı

Fakat durun bir dakika!
Benim bunu hükmü verdiğim sırada şu 5 şey söz konusuydu:
-BİR: Cemaat/hükümet dayanışması tüm hızıyla devam ediyor, iki “yapı”, elbirliğiyle askeri vesayete karşı mücadele ediyordu. O dönemde “bunlar çatışacak” demenin mantıklı tek bir nedeni bile yoktu.
-İKİ: Cemaat/hükümet dayanışması her iki tarafa da büyük imkânlar sağlıyordu. Ayrı düşmelerinde her iki taraf açısından da tek bir rasyonel fayda yoktu.
-ÜÇ: Onca badire atlatmış, buna rağmen işi “çatışma” boyutuna taşımamış Cemaat’in, AK Parti iktidarına karşı “tutum” alabileceğini... Hükümetin de kimselerin yapamadığını yapıp dershaneleri kapatmaya kalkacağını... İşlerin bu noktalara varabileceğini tahmin edemedim.
-DÖRT: Cemaat ile hükümet birleştiğinde ortaya çıkan “sinerji”nin, her iki yapının tek başlarına ortaya koyabildikleri etki alanını inanılmaz biçimde büyüttüğü ortadaydı. Bu sihirli kıvamdan vazgeçilmesi akla yatkın gelmiyordu.
-BEŞ: “Cemaat ile hükümet
yolları ayırmaz” dediğim
dönemde Başbakan Erdoğan,
“ya bendensin ya da karşı tarafsın” anlayışını, her alanda ve her kesime karşı bir politik çizgi haline dönüştürmemişti.

Herkes kendini kurtarır, olan sana olur yavrum

Mücadele yapıyorsan delikanlıca yapacaksın

Haberin Devamı

-Mizahına bayıldığım bir karikatüristtir Umut Sarıkaya...
-Bu karikatür de “Umut Sarıkaya mizahı”nın başyapıtlarından biridir.
-Küba dağlarında gerillayla eyleme giden Ernesto Che Guevara’nın aklına anacığının düşmesi... Daha doğrusu “başörtülü” anacağının “herkes kendini kurtarır, olan sana olur” dediğini hatırlaması... Bir anda duraklaması... Yanındaki gerillanın “Hayrola Ernesto, daldın” demesi... Hepsi ama hepsi şahanedir, harikadır.
-Hangimizin annesi “herkes kendini kurtarır, olan sana olur yavrum”
diye nasihat etmemiştir ki...
-İşte bakın: “Cemaat ile hükümet” arasında bazen ateşlenen, bazen ateşi düşen kavgaya kıyıdan köşeden karışınca... Benim de aklıma geliyor annemin bana verdiği o nasihat: Herkes kendini kurtarır, olan sana olur.
-Ben de o nasihati hatırlayınca bir an dalıp gidiyorum... “Hayrola, daldın yine” uyarısıyla karşılaşınca da “yok bir şey” deyip geçiyorum.
-Eline, çizgine, zekâna sağlık Umut Sarıkaya... İyi ki varsın.

Haberin Devamı

Fethiye yenince neden kendimizi iyi hissettik

-Taşranın olgunluğunu, vakurluğunu, centilmenliğini, naifliğini, çocuksuluğunu sergilediler ya... İşte ondan.
-“Sen bizim için leblebi-çekirdek gibisin” kibrini yer ile yeksan ettiler ya...
İşte ondan...
-Vaktiyle Atatürk diye inleyenlerin, ortama uyum sağlayıp Atatürk’ten dem vurmadıkları bir dönemde “Atatürk” demekten zerre çekinmediler ya... İşte ondan.
-Muhammet Ali, gösterişli ve çalımlı rakibini devirince bütün Ortadoğu, bütün Afrika, bütün Asya gözyaşlarıyla mutlu
olurdu ya... İşte ondan.
-Milyon dolarlık bir gücün, eti budu belli rakibini küçümsemesinin insan ruhunda yarattığı ince bir rahatsızlık vardır ya...
İşte ondan.
-Acayip pahalı ve janjanlı “Türk Telekom” forması, mütevazı ve kanaatkâr “Esnaf Hastanesi” forması karşısında geriletildi ya... İşte ondan.
-Galip olması muhtemel olan, mağlup olması muhtemel olana yenilince Fenerbahçe destekçilerinde bile gizli bir memnuniyet oluşur ya...
İşte ondan.

Haberin Devamı

İki övgü

-BİRİNCİ ÖVGÜ: Vatandaşlara “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru” hakkını tanıyarak, devletin başımıza açacağı belalar karşısında bize bir “sığınma limanı” alternatifi sunan bu iktidarı övüyorum.

*

-İKİNCİ ÖVGÜ: Milletin seçtiği milletvekillerinin hapislerde çürütülmesini içine sindirebilen bu iktidara karşı “yeter söz milletindir” diyen ve milletvekilleri için özgürlük kapısını aralayan Anayasa Mahkemesi’ni övüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları