İki bakan

RAHAT bir nefes aldım, Ali Babacan belediye başkanlığı için bir yere gönderilmedi diye...

Haberin Devamı

Haksız mıyım? Yurtiçinde ve dışında ekonomi yönetimine güven kazandıran bir ismin bu görevden alınıp, partinin oylarını artırsın diye bir belediye için aday yapılması doğru olur muydu?
Diyeceksiniz ki, AK Parti’de milletvekilliği için üç dönem kısıtlaması var... Evet var ve ben öteden beri bunu genel demokrasiye de parti içi demokrasiye de aykırı buluyorum. Hiçbir demokraside parlamenterler için böyle kısıtlamalar yoktur.
Elbette partilerde kan değişimi, nesil yenilenmesi gerekir fakat bunun yolu, parti içi demokrasi, yani parti içinde serbest seçimler olmalıdır.
Bugün üzerinde durmak istediğim, iki bakandır: Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Hatay Büyükşehir Belediye başkan adayı olacağı açıklandı. Gelecek hafta da Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın İzmir Büyükşehir Belediye başkan adayı olacağı resmen açıklanacak.

HUKUK VE ADALET

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, yargı sorunları üzerine konuşurken, arkadaşımız Cansu Çamlıbel’e söylediği şu sözlere bakın:
“Sadece bana göre değil, pek çok Avrupalıya göre Türkiye’de halihazırda değişen çok şey var. Böyle reform isteyen bir adalet bakanına sahip olduğu için Türkiye çok şanslı. AB’nin kendisine doğru kriterler konusunda ölçüleri hatırlatarak destek vermesi çok önemli. Böylece yargıyı doğru rotaya sokmak için ince ayar yapacak stratejiyi kurabilir.” (Hürriyet, 18 Kasım 2013)
İşte bunun için üzüldüm Ergin’in bakanlıktan alınıp Hatay’a gönderilmesine...
Sayın Ergin hakkında AB’deki hukuk çevrelerinin bu tür sözleri uzun bir liste oluşturur. Reform paketleri, savunma hakkını genişleten düzenlemeler, AİHM içtihatlarının yargıda uygulanması, hâkim ve savcılara AİHM hukuku yönünde mesleki eğitim verilmesi, bir zamanlar Türkiye’yi dünyada şampiyon yapan “fikir suçları”nın marjinalleşmesi, Türkiye’de tutuklu-hükümlü oranlarının Avrupa ortalaması düzeyine indirilmesi konusundaki çalışmalarını ayrıntılarıyla buraya yazmanın da imkânı yok.

ULAŞTIRMA VE İLETİŞİM

Binali Yıldırım 11 yıldır ulaştırma bakanı, bu süre içinde, yap-işlet-devret dahil, 260 milyar dolarlık ulaştırma ve iletişim yatırımına imza attı.
Tarihimizde altyapı modernleşmesi açısından 1925’ten İkinci Dünya Savaşı’na kadarki devre “demir ağlar” dönemidir. Anadolu’nun bin yıllık, on bin yıllık tarihinde kervanın ötesinde ilk defa bölgeler ve şehirler arasında ulaştırma bağlantısı kurulmuştu.
İkinci demir ağlar dönemini, son on yılda demiryollarını yenileyerek, ‘Hızlı Tren’e, ‘Yüksek Hızlı Tren’e geçerek zamanımızda yaşıyoruz. Ankara-Konya ve Ankara-Eskişehir Hızlı Tren hatlarını İstanbul ve İzmir hatları izleyecek. Bu gelişmeleri “seyahat” kolaylığından öteye artan toplumsal entegrasyon ve ekonomik dinamizm olarak da görmek gerekir.
İnternet kullanımı da hızla arttı. Mobil geniş bant üye sayısı 25 milyon, sabit geniş bant üye sayısı 9 milyon, toplam 34 milyon abone! Kullanıcı sayısı ise 50 milyona yakın.
Avrupa ortalamasının üstündeyiz.

YENİ BİR NESİL

Bütün bunlar yarınki Türkiye’nin nasıl olacağının göstergeleridir: Türkiye’de hukuku, adaleti, özgürlüğü, çeşitliliği önemseyen, dinamik ve yaratıcı bir nesil geliyor. Bu yeni nesil dünyaya açık, her alanda dünya standartlarına ulaşma hırsına sahip...
Küresel çağda Türkiye’nin lokomotifi bu nesildir.
Keşke diyorum, Sadullah Ergin ve Binali Yıldırım da bakanlık görevlerine devam etseydi.

Yazarın Tüm Yazıları