Yoksa CHP Obama’ya AK Parti’den daha mı yakın?

WASHINGTON D.C.’yi boydan boya kat eden Massachusetts Avenue üzerindeki The Brookings Institution, ABD’deki en saygın düşünce kuruluşları arasında yer alır.

Haberin Devamı

Bu kuruluşun merkezinde giriş katının hemen solundaki toplantı salonu, kendisini ABD’ye tanıtmak, anlatmak isteyen dünyanın dört bir köşesinden gelen liderlere, siyasetçilere, dışişleri bakanlarına mesajlarını aktarabilmeleri açısından prestijli bir platform sunmuştur.
Şu tesadüfe bakın ki, bu salon tam iki hafta arayla Türkiye’nin dışişleri bakanı ile anamuhalefet partisi liderine ev sahipliği yaptı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 18 Kasım Pazartesi günü, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da yine bir pazartesiye denk gelen önceki gün aynı kürsüde, aynı mikrofona konuştu.
Davutoğlu, Gezi olaylarının yanı sıra Suriye, Irak, Çin füzeleri gibi anlaşmazlıklar nedeniyle tam bir belirsizlik içinde seyreden ikili ilişkileri düzeltmek amacıyla Washington’a gelmişti. Yola çıkmadan önce “Türkiye ile ABD birbirine mesafeli olma lüksüne sahip değildir” mesajını veren Davutoğlu, Brookings kürsüsünde “ABD ile bağlarımızı güçlendirmek her zaman dış politikamızın omurgasını oluşturmuştur” diye konuşmuştu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun önceki gün aynı kürsüden yaptığı açıklamalar ise ABD’ye dönük sıcaklık anlamında Davutoğlu’nun gerisinde kalsa da en azından kendisinin Amerika’ya bakışında, söyleminde önemli bir evrime işaret ediyordu.

***

Aslında kısa bir arşiv taraması, Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğine geldikten sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı “Büyük Ortadoğu projesinin eşbaşkanı olmakla” suçlarken, bir yandan da “Amerika’ya karşı durmak için adam gibi adam olacaksın” , “Bunlar uşak, Batı’nın, ABD’nin uşağı” gibi ifadelerle ABD’yi karşısına alan bir söyleme başvurmaktan kaçınmadığını gösteriyor.
Oysa önceki gün Brookings kürsüsünde ABD ile “güçlü, sağlıklı, kalıcı ilişkiler kurmak istediklerini” anlatan, “NATO ittifakını önemsediklerini” vurgulayan, “NATO’nun önem, rol ve etkisinin günümüz dünyasında daha da arttığını düşünüyoruz. Türkiye ittifaklarına sadık bir ülkedir” diye konuşan bir Kılıçdaroğlu vardı.
Kılıçdaroğlu’nun Washington’da rahatsızlık ifadeleriyle altını çizdiği konulardan biri Türk-Amerikan ilişkilerinin bugün “güvensizlik” içinde olmasıydı. “Umuyorum bu güvensizlik kısa süre içerisinde giderilmiş olur” diye konuştu CHP Lideri.

***

Buradan ilginç bir noktaya geçebiliriz. Kılıçdaroğlu’nun Washington’da Türkiye ile ABD’yi ilgilendiren önemli uluslararası krizler konusunda yaptığı çıkışlar, aslında Washington-AK Parti-CHP üçgeni içinde var olan ilginç bir duruma, paradoksa ışık tutuyor. Meselenin özü, bu krizlerde CHP’nin Washington’a AK Parti hükümetinden daha yakın durmasıdır.
Suriye’yi örnek alalım. Obama yönetimi, uzun bir zamandır Suriye’de El kaide çizgisindeki köktendinci gruplara Türkiye üzerinden giden destekten şikâyetçi. Kılıçdaroğlu Brookings’de “Radikal unsurların Suriye’de konuşlanmasını istemediklerini” belirterek, “Bu unsurların Türkiye’ye gelip Suriye’ye gidip iç çatışmanın tarafı olmasını istemiyoruz” diye konuştu.
Washington, Ankara’nın özellikle enerji alanında Bağdat’taki merkezi hükümeti atlayarak doğrudan Bölgesel Kürt Yönetimi ile işbirliği yapmasından rahatsız. Kılıçdaroğlu, Brookings’de “Irak bağımsız bir ülke. Siz kuzey ile ilişkiyi kurarken Irak merkezi yönetimini dışlarsanız bu doğru değil. Irak ile ilişkilerinizi merkezi hükümetin hukukunu, anayasasını, Irak’ın toprak bütünlüğünü dikkate alarak geliştirmek zorundasınız” diye konuştu.
Washington, Türk hükümetinin hava savunma sisteminde Çin tercihine yönelmesine tepkili, bu kararın NATO açısından sorun yaratacağı görüşünde. Kılıçdaroğlu, Brookings’de “Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerekir” diye konuştu.
Washington, AK Parti hükümetinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirme yönünde adım atmamasından ciddi derecede mutsuz. Kılıçdaroğlu, Brookings’de “İsrail ile bir çatışma süreci yaşamak istemediklerini” belirterek, “Biz iktidarda olsaydık zaten Mavi Marmara olayı yaşanmazdı” diye konuştu.

***

Bütün bunlar bir tarafa Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının en önemli yönü, dış politikada çok kuvvetli bir Batı vurgusu yapmasıydı. “CHP, Türkiye’yi bölgesindeki ülkeler başta olmak üzere, tüm ülkelerle yoğun ve dostça ilişkileri olan, ancak Avrupa-Atlantik ailesi içinde yer alan bir ülke olarak görmektedir. Dış siyasette yerimiz Batı’dır” şeklinde konuştu CHP Lideri.
Kılıçdaroğlu’nun bakışında “Önce aile”, yani AB ve NATO geliyor; sonra “diğer dostlar”...
Başbakan Erdoğan’ın yeni “aile adayı” Şanghay Beşlisi’ne dönük açılımları hatırlandığında, Türkiye’de yüzlerini yerkürenin farklı istikametlerine çevirmiş bir iktidar ve muhalefet var gibi...

Yazarın Tüm Yazıları