Utandırmaz diyenin adına utanıyorum

GEZİ Parkı günlerinde annesi Mücella Yapıcı ile birlikte gözaltına alınan Cansu Yapıcı yaşadıklarını şöyle anlatıyordu:

Haberin Devamı

“...Bir erkek polis anneme, o sırada annem fenalaşmıştı, ‘Senin zaten ruhunu teslim etmen gerekiyor, Allah’a hizmet etmen gerekiyor’ dedi. Bir kadın polis ‘Durun, bekleyin size daha neler yapacağız’ dedi.
...İlk arama yapıldıktan sonra nezarethaneye indiğimizde bu kez ince arama yapılacağını söylediler. Ben itiraz ettim ancak buna rağmen ‘İnce detaylı arayacağız, pantolonunu indir’ dediler. Pantolonumuz dize kadar indirildi, çamaşırımız yine indirildi ve eğdirildik. Bunun aynısını 62 yaşındaki anneme de yaptılar...”

Utanarak okuduk.
Bu “emniyet altına” alınanın yaşadıklarıydı.
Peki cezaevine gidenlerin yaşadıkları?
2012’de 23 arkadaşıyla Mardin E Tipi Cezaevi’nden İzmir Aliağa’dali 2 No’lu T Tipi Cezaevi’ne nakledilen Faruk Baysal İnsan Hakları Derneği’ne ulaştı, yaşadıklarını anlattı.
Haberlere şöyle haberlerle yansıdı:
“Baysal, cezaevine kabulleri sırasında ‘ince arama’ olarak bilinen çıplak aramayı kabul etmedikleri için zorla yere yatırılarak baş ve vücutlarına basıldığını, yerlerde tekmelendiklerini belirterek, zorla giysilerinin çıkarıldığını, bazı arkadaşlarının bileklerinin burkulduğunu, aşırı derecede şiddete maruz kaldıklarını aktardı...”
Baysal
’ın iddiaları üzerine açıklama yapan Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü daha önce de kullanılmış klasik bahanenin arkasından cevap verdi: “5265 sayılı kanuna abanaraktan ve ilgili tüzük hükümlerine uygun şekilde ... Evet aradım canım, ne vardı?”
Erzurum E Tipi Cezaevi’nde tutuklu yakınlarının ziyaret sırasında ‘ince arama’ya zorlandığının, kabul etmeyenlerin görüşmelerine izin verilmediğiyle ilgili haberler okuduk.
Evet, belli durumlarda, bir dizi prosedürü aşama aşama geçerek detaylı arama yapmasını sağlayan bir izin, hem de kanun gücünde, tüzük gücünde var.
Ancak bu yetki anında keyfi uygulamanın ve hem bedensel hem ruhsal açıdan iğrenç, utanç verici bir işkencenin anahtarına dönüşebiliyor.
Şakran Cezaevi’nden taşan isyanı hatırlayanlar çıkacaktır. Veya Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki kadın mahkûmların anlattıklarını.
Neler olmuştu Bitlis’te?
Cezaevine yeni gelen mahkûmlara yapılan ince arama yeni gelen personele izletiliyordu. Rencide edici, onur kırıcı bir muameleye tabi tutuluyorlardı ince arama sırasında. Biri şöyle diyordu: “Bu kötü muameleden dolayı 60 yaşında bir anamız ince arama esnasında baygınlık geçirdi...”
Adalet Bakanlığı’na daha önce Pervin Buldan sormaya kalkmıştı hesabını, bir cevap almıştı: “Uygundur, dayanağı vardır, utanç duygusunu zedelemeden çıplak arıyoruz...”
Her sorulduğunda otomatiğe bağlanmış o cevap uzatıldı. Şimdi de Hüseyin Aygün’e aynı cevabı kopyala/yapıştır esaslarına uygun şekilde vermiş Adalet Bakanı Sadullah Ergin:
“Çıplak arama olarak tabir edilen arama çeşidinin, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 46. maddesinde düzenlediği ve istisnai durumlarda başvurulduğu-duğu-duğuuu...
Bu aramanın, hükümlünün üzerinde, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin bulunması ve kurum müdürünün uygun görmesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde anılan mevzuatta belirtilen usule göre ve hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde yapıldığı-dığı-dığııııı
Anlaşılmıştıııır!”
Haberlere yine, yeniymiş gibi yansıdı bu sözler: “Utandırmadan soyuyoruz...”
Yukarıda anlattığımdan çok daha fazlası dilekçelerde, ifadelerde, tanıklıklarda duruyor. Bu utanç verici uygulamayı savunacak bir durumda olmak da utanç verici olmalı.
“Utanacak bir durum yok, utandırmadan çıplak arıyoruz” diyorlar hâlâ.
Yüzümüz onlar adına kızararak izliyoruz.
Keyfi uygulamaya dönüşen işkenceyi savunmak adına “Utandırmaz” diyenin adına ben utanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları