Paylaş
Başta Ergun Özbudun olmak üzere büyük saygı duyduğum bazı hukukçular, kapatmanın anayasaya aykırı olduğunu söylediler.
Öbür taraftan ne zaman cevap gelir diye bekliyordum, geldi: Akşam gazetesinde, anayasa profesörü Abdurrahman Eren, dershaneleri kapatmanın anayasaya uygun olduğunu söyledi.
İktidar cenahının “kapatma” terimini kullanmadığını biliyoruz. Sevimsiz bir kelime; “kapatma” sıkıntıları yaşamış bir siyasi hareket için büsbütün sevimsiz... Fakat Akşam gazetesi, haberinde “Prof. Eren dershanelerin kapatılmasıyla ilgili hazırlanan düzenlemenin içerik açısından anayasaya aykırılık sorunu olup olmadığına ilişkin bir rapor hazırladı” diye yazdı.
Doğrusu budur, iktidarın amacı, sonuçta dershaneleri kapatmaktır.
DEVLET DENETİMİ
Ben meselenin hukuki boyutunu bütün siyasi yönlerinden daha önemli buluyorum; bu boyut üzerinde durmak istiyorum.
Sayın Prof. Eren, Anayasa’daki “eğitim ve öğretim devletin gözetimiyle yapılır, bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” maddesine dayanıyor.
Halbuki dershaneler, iyidir veya kötüdür, fakat hukuken “devletin denetim ve gözetimi altında”dırlar. Milli Eğitim’e bağlı kuruluşlardır. Kapatmak için böyle bir gerekçe geçerli olsaydı, bütün özel okullar kapatılabilirdi!
Anayasa’daki “çağdaş bilim esasları” maddesi de gerekçe olamaz, zira dershanelerde “falcılık, üfürükçülük” öğretilmiyor.
KISMİ ÖZGÜRLÜK!
Asıl üzerinde durmak istediğim hukuki konu, “demokratik toplumun gereği” kavramıdır. Elbette hürriyetler sınırsız değildir. Fakat bundan hareketle, özel okullar ve etüt merkezleri kapatılmıyor, yalnız dershaneler kapatılıyor, demek ki sadece sınırlama getiriliyor denilebilir mi?
Hayır, denilemez.
Evvela maddi olarak, Mili Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı etüt merkezlerinin de kapatılacağını söyledi...
Hukuken daha önemlisi, “kısmi özgürlük” anlayışıdır. Eğitim alanında özel okullar kapatılmıyor, öyleyse dershaneler kapatılabilir ise... İletişim alanında TV’ler açık olduğuna göre, gazeteler veya internet siteleri kapatılabilir mi!?
BATASUNA KARARI
Hukuken önemli olan, özgürlüklerin sınırlandırılmasında ölçütlerin neler olduğudur.
Bu konuda AİHM’nin 30 Haziran 2009 tarihli “Herri Batasuna v. Spain” kararını iyi okumak lazım. AİHM bu kararıyla terörü kınamaktan sakınan Herri Batasuna partisinin kapatılmasını “demokratik toplumun gereklerine uygun” bulmuştur.
Aslolan özgürlüktür, yasaklamak ancak “demokratik toplumun gereklerine” uygunsa meşru olabilir, bu yönde kanun çıkarılabilir.
Kavramı tersine çevirerek, “Dershaneler demokratik toplumun gereği değildir, öyleyse kapatılabilir” demek yanlıştır. Çünkü bu kavram, özgürlükleri tanımlamak için değil, yasakları tanımlamak için geliştirilmiş bir ölçüttür.
ÖZGÜRLÜK-YASAK DENGESİ
AİHM’nin içtihatlarıyla evrensel hukuktaki özgürlük-yasak ya da özgürlük-otorite dengesi, özgürlüklerden yana kurulmuştur: Yasaklar “demokratik toplumun gereği” niteliğinde olmalı, yasağın ya da yaptırımın dozu da hem “ölçülü” hem amaçla “orantılı” olmalıdır.
Bu kıstaslar çalışma hayatı için de, teşebbüs ve fikir özgürlükleri için de geçerlidir.
Devlet dershaneler için yeni düzenlemeler, yeni standartlar getirebilir. Buna ihtiyaç olduğu da açık. Fakat kapatmakla sonuçlanacak bir kanun, Anayasa Mahkemesi veya AİHM’den dönerse kimseye sürpriz olmamalıdır.
Paylaş