Kılıçdaroğlu’nun Washington gezisinin anlamı

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Washington’a yapmakta olduğu ziyareti birkaç boyutta değerlendirebiliriz.

Haberin Devamı

Öncelikle, Kılıçdaroğlu’nun daha önceki AB (Brüksel) ve Irak, ayrıca kurmaylarının Mısır’a yaptıkları ziyaretlerin de işaret ettiği üzere, yeni dönemde CHP’nin dış politika alanında daha etkin olma çabasını yansıtıyor bu gezi.
Bu çabanın Washington’a da uzanması, CHP gibi Amerikan aleyhtarlığının tabanında hâlâ kuvvetli damar bulabildiği bir parti açısından kuşkusuz ayrı bir anlam taşıyor. Bu haliyle Kılıçdaroğlu, “Yeni CHP” söyleminde Amerika’ya herhangi ideolojik çekince taşımadan yaklaştığını duyurmuş oluyor. CHP’nin üç yıl öncesinde Türkiye’nin NATO’nun savunma radarı projesine katılma kararına ne kadar sert bir tepki verdiğini hatırlayarak bakabiliriz Kılıçdaroğlu’nun bu açılımına.

***

CHP lideri, Washington’da bir temsilcilik açmaya karar vererek Amerika açılımını bir adım ileri götürüyor. Kılıçdaroğlu’nun ziyareti sırasında düzenlenen bir davetle bu temsilciliğin açılışının yapılması, CHP’nin artık Washington’da sesini duyurmak istediği mesajını taşıyor.
CHP liderinin Washington ziyareti sırasında Kongre, düşünce kuruluşları ve medya ile bir araya gelmesi Washington’un karar alma süreçlerine etki eden bütün katmanlarıyla görüşmesi de aynı çabanın bir parçası. Buna Yahudi lobisi de dahil. AK Parti hükümetinin İsrail ile ilişkilerinin dibe vurmuş olduğu bir dönemde Kılıçdaroğlu’nun önceki gün Yahudi lobisinin önde gelen kuruluşlarının temsilcileriyle burada bir yemekte buluşması kuşkusuz önem taşıyor.
Kılıçdaroğlu, Washington’da attığı adımlarla bir anlamda AK Parti hükümetinin buradaki ağırlığını kesmeyi amaçlıyor. Aslında Washington, çok uzun yıllar büyük ölçüde AK Parti’nin tek başına hareket ettiği bir sahaydı. Bu haliyle bu kentteki aktörler de uzun zamandır tek bir yönden kuvvetli bir şekilde takdim edilen bir AK Parti “anlatısı” dinlemekteydi. CHP, şimdi Washington’da kendisini anlatarak bu durumu bir nebze dengelemeye çalışıyor.

***

Kılıçdaroğlu’nun 2011’de liderliğe gelmesinden sonra AB’ye özel bir önem vermesinin ve Avrupa Komisyonu ile yakın bir ilişki tesis edilmesinin, AB’nin AK Parti hükümetine bakışının özellikle demokrasi konusunda daha eleştirel bir çizgiye çekilmesi bakımından elle tutulur bir sonucu olmuştu. Gelgelelim etki yaratmak anlamında Washington ile Brüksel’i birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Ayrıca, AK Parti hükümeti ile Obama yönetimi arasındaki ilişkiler, Gezi Parkı, Suriye ve Irak gibi nedenlerle zaten sıkıntılı bir şekilde seyrediyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ilişkileri onarmak amacıyla iki hafta önce Washington’da bir dizi temas yürütmüş, onun hemen ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da buraya gelerek Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşmüştü. Son haftalarda ilişkileri düzeltme yönünde bir hareketliliğin başlamasına karşılık, yine de Ankara-Washington ilişkisinde eski sıcaklığın yakalandığını söylemek doğru olmaz.

***

İşte Kılıçdaroğlu böyle bir zamanlamada ayak bastı Washington’a. Öncesinde Ankara’daki ABD Büyükelçiliği ziyaretten haberdar edildi, ancak görüşülmek istenen kişilerle ilgili somut bir talep iletilmedi. Bir anlamda yönetim ile gerçekleşecek temasın düzeyi Amerikan tarafına bırakıldı.
Amerikan tarafı, Kılıçdaroğlu için Beyaz Saray’da Başkan Barack Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice’ın altında görev yapan Avrupa’dan Sorumlu Direktör Karen Donfried’la bir randevu verdi. CHP liderinin Beyaz Saray’daki bu görüşmesi dün sabah gerçekleşti.
Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanlığı cephesinde “Bakan Yardımcısı Vekili” düzeyinde bir yetkilinin adı önerildi. CHP tarafı da bu görüşmeye Kılıçdaroğlu’nun değil, beraberindeki heyet üyelerinin gidebileceğini bildirdi. Dışişleri’ndeki görüşmeye Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in gitmesi kararlaştırıldı.

***

ABD Yönetimi Kılıçdaroğlu için Dışişleri’nde daha üst düzey bir temas ayarlayamaz mıydı? ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın 1995 yılı mart ayında ana muhalefet partisi lideri konumuyla Washington’a yaptığı ziyareti izlemiş bir gazeteci olarak kendisinin gerek Dışişleri gerek Savunma bakanlıklarında hiyerarşide Bakan’dan bir sonraki yetkili olan “Bakan Vekili” (Deputy Secretary) konumundaki yetkililerle görüştüğünü çok iyi hatırlıyorum. (Dışişleri’nde Strobe Talbott, Savunma’da sonradan CIA’nın başına giden John Deutch.)
Obama yönetimi Kılıçdaroğlu’na daha üst düzeyde bir randevu ayarlasaydı, bu Türk iç politikasına müdahil olduğu, bazı işaretler verdiği gibi yorumlanabilecekti. Obama yönetiminin hükümete dönük çekincelerine rağmen ilişkiyi sarsmamak için böyle bir görüntü yaratmaktan kaçınmak istediği tahmin edilebilir.

Yazarın Tüm Yazıları