Mensure Hanım ve pırıl pırıl bir bellek...

Mensure Hanım, bir hastamın annesi. 90 yaşında ve hastamın bana aktardığına göre hâlâ su kadar berrak bir hafızaya sahip.

Haberin Devamı

“90 yaşı devirip de biz nasıl böyle bir hafızaya sahip olacağız” diye soruyorsanız, işte cevabı...

GEÇEN hafta 90 yaşına giren annesi Mensure Hanım’dan bahseden hastam “Hocam hâlâ su kadar berrak bir hafızası var!” deyince ona annesinin nasıl bir hayat sürdüğünü, “nasıl yaşadığını” sordum. Anlattıklarının özeti şuydu: “Su kadar berrak” bir belleğe, “pırıl pırıl bir hafızaya” sahip Mensure hanım 90’lı yaşları devirdiği gün dahil, gençliğinden beri hemen her gün en az 30-40 dakika yürüyordu. Stresten uzak, keyifli, huzurlu, neşesi bol, kavgası, endişesi, kaygısı az bir hayatı vardı. Genelde hep “az” yemiş, “basit, doğal ve sıradan” şeylerle beslenmiş, hiçbir zaman “gençliğin sırrıdır, ömrü de uzatır” deyip hiçbir besine gereğinden fazla yüz vermemişti. Sigara ve alkolün semtine bile uğramamış, zararlı olabilecek diğer şeylere özel bir dikkatle değil, kendiliğinden oluşmuş ve adeta otomatikleşmiş bir refleksle elini bile sürmemişti. Kısacası Mensure Hanım’ınki de aslında bildik bir hikâyeydi.

Haberin Devamı

BAŞARININ SIRRI NE?

“Peki nasıl bir yol haritası izlemeliyiz, Mensure Hanım gibi pırıl pırıl bir hafıza ile 90’ıncı yaş günü pastasını nasıl üfleyebileceğiz?” diyeceğinizi biliyorum. Yanıtım hazır... Yaşlanınca başınıza gelebilecek pek çok problem gibi Alzheimer hastalığı veya damarsal sorulara bağlı bunama sorunu da nasıl yaşadığınız, ne yiyip içtiğiniz, ne kadar aktif olduğunuz, ne düşündüğünüz, bugüne ve yarına nasıl baktığınız, hayatı kendinizi ve ilişkilerinizi nasıl yorumladığınızla yakından ilişkilidir. Temel kurallar şunlardır:
-Yiyip içtiğinize dikkat edeceksiniz. Bunu takıntı haline de getirmeyecek, abartmayacak, dozunda, kararında bırakacaksınız.
-Mutlaka aktif bir hayat sürecek, her gün düzenli olarak yürüyeceksiniz. Yürümediğiniz zamanlarda yüzecek, fırsat buldukça gezecek, tozacak, dans edip eğleneceksiniz.
-Ruhsal bagajınızı mümkün olduğunca hafif tutacak, olur olmaz şeyleri kafanıza gereğinden çok takmayacak, taktığınız şeyleri de biran önce atıp rahatlayacaksınız.
-Zihninize endişe değil keyif, mutsuzluk değil umut, kaygı değil sevgi yükleyeceksiniz. Ne yapıp edecek beyninizi (ve zihninizi) de en az bedeniniz kadar aktif tutacaksınız.
-Alkol, sigara ve benzeri toksik maddelerden, toksik olduğu bilinen her türlü kimyasaldan uzak bir hayat süreceksiniz.
-“Bunları nasıl başaracağız?” diyeceğinizi de biliyorum. Ben doğruları yazayım, siz yapabildiklerinizi yapın. Ayrıca biliniz ki yazdıklarımın tamamını ben de yapamıyor ama elimden gelen gayreti de gösteriyorum.

Haberin Devamı

OTOYOL MU, KÖY YOLU MU?

Beynimizde yüz milyar civarında sinir hücresi –nöron- var. Bu nöronlar birbirleriyle bağlantı halindeler ve sürekli haberleşiyorlar. Bu bağlantıların uzun –akson- ve kısa –dendrit- olanları var. Hücreler –nöronlar- bu bağlantılarla konuşuyor, mesaj alıp veriyor. Bağlantıların birbirleriyle temas noktaları olan bileşkelerde bilgi iletici kimyasallar var. Bunlar mesajları taşımada bunlar önemli görevler üstleniyor. Ne kadar çok okur, yazar-çizerseniz, ne kadar çok bilgi edinir, öğrenir, bilgiyi tekrarlar, depolar, kullanır ve bunları yeni bilgilerle desteklemeyi sürdürürseniz, ne kadar çok görür, düşünür, duyar, dokunur, tadar, koklar, farklı şeyler hissederseniz sinir hücreleriniz arasındaki bu bağlantılar yani haberleşme olanakları o ölçüde çoğalıp güçleniyor. İsterseniz iki sinir hücresinden birini A şehri diğerini B şehri kabul edelim. Yukarıdaki tavsiyelere dikkat ettiğinizde zamanla A ve B şehri arasında “altı gidiş, altı dönüşlü” muhteşem otoyollar imal edilip hizmete giriyor. Eğer okumaz, yazmaz, çizmez, bulmaca çözmez, düşünmez, bildiklerinizi çoğaltıp geliştirmez, yeni şeyler öğrenmeyi sürdürmez, dokunmaz, görmez, tatmaz, sevmez, anlamaz, dinlemezseniz A ve B şehri arasındaki bağlantı ıssız bir köy yolu kadar küçük, dar, kopuk, bakımsız ve güçsüz hale geliyor.

Haberin Devamı

Omega-3 ile yolları açık tutun

BİLGİ otoyolunu sağlamlaştırmada beslenmenizin çok önemli bir yeri var. Örneğin DHA isimli omega-3’ten zengin beslenmeyi becerebildiğinizde yollar daha sağlam oluyor. Örneğin yeşil çaydaki kateşini, kirazdaki antosiyanini, üzümdeki resveratrolü, yumurtadaki, balıktaki D vitaminini yeteri kadar kazandığınızda yolda oluşabilecek olan hasarlar anında engelleniyor, tamir ediliyor. Alkol, sigara, stres, uykusuzluk, endişe, korku, güvensizlik, öfke, kıskançlık ve benzeri kötü duygular ise yolu kırıp parçalayabiliyor. İşte bu nedenle belleğiniz sizin yaşam tercihlerinizden çok ama çok etkileniyor. Haa, bu arada “beynimizde otoyolun ne işi var, zaten canımıza okuyan trafik sorununu bir de beynimize mi taşıyalım?” diyebilirsiniz. Yanıtım hazır: Bu otoyollarda gidip gelen bilgiler sıfır sürtünme katsayısı ve sıfır gürültü ile çalışıyorlar, yani A ve B nöronları arasındaki konuşmaları biz asla duymuyor, duyamıyoruz!

Haberin Devamı

Beynimiz de büyüyebilir

BEYNİNİZİN nasıl çalıştığı, ne süre ile size hizmet edeceği ve ne kalitede bilgi üretip depolayacağı sizin elinizdedir. Bu mükemmel organ ciddi ve sık tekrarlanan hatalar yapmazsanız size en az yüz yıl sadakatle hizmet edecektir. Ona lütfen iyi bakın ve şu önemli noktaları da not alın: Beyniniz vücut ağırlığınızın ortalama yüzde 2’sini oluşturur ama vücudunuzdaki enerjinin yüzde 20’sini kullanır. Size bir de iyi haber vereyim: Erişkin bir insan yaşlandıkça sürekli olarak her gün belli bir miktar beyin hücresini kaybediyor ama hayat boyu doğduğunuzda sahip olduğunuz nöron sayısı ile idare etmiyorsunuz. Beynin kendi kendini tamir edemediği, yeni sinir hücreleri üretemediği bilgisi çoktan çürütüldü, yeni ve güvenilir kanıtlar beynimizin de her gün yeni nöronlar üretebildiğini gösteriyor. Kısacası beyin de her zaman “daha da geliştirilebilecek” organlarımızdan biri.

Haberin Devamı

‘Şişman’ değil ‘fazla kilolu’

İKİ hafta önce yayınlanan “kolesterol sorunu” konulu yazı dizimizin Dr. Murat Kınıkoğlu tarafından hazırlanan bölümünde “vücut kitle indeksi 25 üzerinde olan şişman ve şekere yatkınlığı olan hastalar” cümlesinde “şişman” sözcüğü yerine “fazla kilolu” deyiminin yer alması gerekiyor. Bizi uyaran dikkatli okurumuzdan özür diliyor ve düzeltiyoruz ve kısa bir not: Ne yazı dizisini hazırlayan ben Dr. Osman Müftüoğlu ne de bu bölümü yazan Dr. Murat Kınıkoğlu vücut kitle indeksi 25’i geçtiği için fazla kilolu gruba giren birine “sadece şekere yatkınlığı var” diye statin başlanmasının doğru olduğu düşüncesinde değiliz. Söz konusu cümle Amerikan Kardiyoloji Derneği’nin son kılavuzundan aynen ve okurlara bilgi vermek amacıyla aktarılmıştır.

Alzheimer’ı düşündüren 10 işaret

1. Bellek zayıflamasının fark edilmesi,
2. Daha önce sorulan şeyleri tekrar
tekrar sorma hali,
3. Eşyaları sık sık kaybetme ve/veya alakasız yerlere koyma durumu,
4. Mekân yöneliminde bozulma, sık sık yolunu kaybetme ve kaybolma,
5. Konuşma ve yazma becerilerinde azalma veya bozulma,
6. Düşünme, muhakeme etme becerilerinde azalama,
7. Normalde seri halinde yapılan gündelik işleri (örneğin yemek yapma) başaramama,
8. Davranış ve kişilik değişiklikleri,
şüphecilik ve/veya güvensizlik,
9. Sinirlilik, öfke atakları, saldırganlık
gibi huy değişiklikleri,
10. Uyku sorunları ve/veya depresyon eğilimi.

Yazarın Tüm Yazıları