Paylaş
Şimdi gündemde “İkinci bavul vakası” var.
*
Birinci bavul vakasında zil takıp oynayanlar, ikinci bavul vakasında “Nereden çıktı bu bavul” diyerek öfkeleniyorlar.
*
Birinci bavul çıktığında “mükemmel zamanlama” diyenler, ikinci bavul için “zamanlama manidar” diyorlar.
*
Birinci bavul çıktığında “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyenler, ikinci bavul için “Bunların yayınlanması suçtur suç” diyorlar.
*
Birinci bavul zamanında “Bu belgeler nereden geliyor? Bu bavulları kim dolduruyor?” diye soranlara “Vay Ergenekoncu vay, vay komplocu vay” diyenler, ikinci bavul vakasında “Bu belgeler nereden geliyor? Bu bavulları kimler dolduruyor” diye çıkışlar yapıyorlar.
*
Birinci bavul zamanında “Bavulu alan da veren de önemli değildir, önemli olan gerçeklerin açığa çıkmasıdır” diyenler, ikinci bavul çıktığı anda “Bavulu kim aldı, bavulu kim verdi” meselesine yoğunlaşıyorlar.
*
Oysa mesele basittir:
Sen hükümranlığını bavulla pekiştirirsen... Senin hükümranlığını da bavulla örselerler...
Ya da şöyle söyleyelim:
Bavulla pekiştirilen hükümranlığın örselenmesi de bavulla olur.
Bakan Güler: Gezi’nin yüzde 78’i Alevi değil
EMNİYET’in Gezi’yle ilgili bir analiz yaptığı ve bu analizde “Şüphelilerin yüzde 78’i Alevi” dendiği haber yapılmıştı.
Ben de bu haberlerden yola çıkarak...
“Şüphelilerin Alevi olduklarını nasıl saptadınız? ‘Alevi misin, Sünni misin?’ diye sorular mı sordunuz” diye yazmıştım.
*
İçişleri Bakanı Muammer Güler aradı.
Söyledikleri şunlar:
-Emniyet’in analizinde “Gezi şüphelilerin yüzde 78’i Alevidir” diye bir cümle yok.
-Emniyet’in analizinde “yüzde 78’lik kitle”nin içinde sendikalar, taraftar grupları, gençlik yapılanmaları, laik ve ulusalcı kesimler sayılırken “Aleviler” de denilmiş.
-Bu nedenle “Gezi’nin yüzde 78’i Alevilerdi” denemez. Emniyet analizi bunu söylemiyor. Böyle bir cümle yok orada. O cümle saptırılıyor.
-Biz hiçbir zaman şüphelilerin mezheplerini merak etmeyiz. Böyle bir merakımız olmaz. Bunu bir sorgulama konusu yapmayız. Bizim için bütün vatandaşlarımız eşittir. Kimsenin mezhebine bakılmaz.
-Emniyet analizinde yer alan “Aleviler” sözcüğünden kasıt Alevi dernekleridir. Nasıl taraftar grupları, sendikalar denilmişse Alevi derneklerinden yola çıkılarak “Aleviler” denmiş. Mesele budur.
Cemaat’in yanında yanan yaşlar meselesi
MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın Türkiye’nin her bölgesinde düzenlediği “dershanecilerle buluşma” toplantılarının tümü olaylı geçti.
Yapılan düzenlemelerden memnun olan bir tek dershaneci bile yok.
*
Sınav aynı sınav... Sistem aynı sistem... Yarış aynı yarış... Sadece dershane kapatılıyor.
Bu durumda veliler de soruyor: Bizim çocuklar sınava nasıl hazırlanacak?
Yani veliler de memnun değil olaydan.
*
“Dershaneler kapandığında dershane öğretmenleri ne olacak” diye soruluyor.
Cevap veriyorlar:
“Onları kamu okullarına alacağız.”
Bu durumda atanmak için bekleyen onbinlerce öğretmen adayı soruyor:
“Madem dershane öğretmenlerini kamu okullarına alacak gücünüz var, bizi neden bekletiyorsunuz?”
*
“Cemaat’i cezalandıracağım” diye dershaneleri kapattığınızda cezalandırılan sadece “Cemaat” olmuyor.
-Dershane sektörünün yüzde 75’ini de cezalandırıyorsunuz.
-Velileri de cezalandırıyorsunuz.
-Atanamayan öğretmenleri de cezalandırıyorsunuz.
Allah’tan reva mı bu?
Beşiktaş Çarşı’ya gitmek için 7 neden
-BİR: Tarihi Yedi Sekiz Hasan Paşa Fırını’nın enfes portakallı kurabiyeleri için...
-İKİ: Balık pazarında günün her saati ortaya çıkan yaşama sevinci için...
-ÜÇ: “İntiba” adlı iddiasız dönercinin ne denli enfes lezzetler sunduğunu görmek için...
-DÖRT: Avşar Kafe’nin her daim taze çaylarından içmek için...
-BEŞ: Yılların Balıkçı Turgut’unda lüfer yemek için...
-ALTI: Alışveriş merkezlerinin soğukluğu ve kibrine direnmek için...
-YEDİ: Epeydir unutulan esnaf sıcaklığını hissetmek için...
Madem öyle gel böyle
MİLLİ Güvenlik Kurulu’nda Cemaat’i bitirmek için plan yapılması gerektiği konusunda karar almışlar.
Ve alınan kararın altına da imzayı çakmışlar.
Şimdi diyorlar ki:
“İmzaladık ama bir sorun niye imzaladık?”
*
Soruyoruz, “Neden imzaladınız?” diye...
Başlıyorlar anlatmaya:
“İmzaladık... Çünkü o zaman devir çok kötüydü, askerler her şeye hâkimdi, bir atmosfer vardı, o atmosferde imzalamak durumunda kaldık, imzaladık ama hiçbirini uygulamaya sokmadık, olay sadece imzada, yani teşebbüste kaldı, fiiliyata dökülmedi...”
*
Ben de diyorum ki:
-O zaman Dursun Çiçek’in günahı neydi? Adamın attığı imzanın kuru mu, ıslak mı olduğunu günlerce tartıştınız... Belki o da mecbur kalıp imzalamıştı... Belki o da gönülsüzdü...
-O zaman plan seminerlerine katılan herkes, rütbesi falan dikkate alınmadan neden içeri tıkıldı? Belki onlar da oluşan atmosfer nedeniyle seminere katılmak durumunda kaldılar? Siz gücünüz olduğu halde MGK’da direnemezken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm personelinden nasıl oluyor da “direnç” bekleniyor?
-O zaman neden “Teşebbüs de suçtur” dedik ki? O adamlar da sadece “teşebbüs” etmişlerdi, işi fiiliyata dökmemişlerdi.
-O zaman neden askeri vesayet döneminde sesini çıkarmayanları aşağılıyorsunuz? Siz hükümet olduğunuz halde MGK’da direnemeyip imzayı çakarken başkalarından nasıl bir direnç bekliyorsunuz?
-O zaman neden “Erbakan Hoca imzaları çaktı, direnmedi” diyerek Hoca’dan ayrıldınız? Siz tek başınıza hükümet olabilecek gücü elde ettiğiniz halde direnemeyip imzayı çakıyorsunuz, Erbakan Hoca yüzde 21 ile zar zor tutunabildiği iktidarla mı direnişe geçecekti?
Ohal, bu hal
MUĞLA Valiliği, Başbakan Erdoğan’ın iki günlük Muğla gezisi nedeniyle kentte dört gün boyunca her türlü gösteri yürüyüşünü yasaklamış.
*
Eskiden Güneydoğu’da OHAL diye kısaltılan “olağanüstü hal uygulaması” vardı, bu hükümet kaldırmıştı.
OHAL gitti, yerine “bu hal” geldi.
Hadi hayırlısı bakalım.
Paylaş