Paylaş
Fakat önce firmanın sunduğu Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu usul ve şekil yönünden eksik bulunup kabul edilmedi.
Ardından firma 3 bin sayfalık yeni bir rapor hazırlattı...
Bu da reddedildi.
Zira 3 bin sayfalık raporun sadece 30 sayfasında detaylı bilgi mevcuttu. Rapor yanlış ve alakasız bir içeriğe sahipti, kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanmıştı.
*
Bir kere su soğutmayla ilgili bilgilerde ciddi bir sıkıntı vardı. Su soğutma işleminin doğrudan deniz aracılığıyla yapılmayacağı belirtiliyordu. Bir gölet yapılacaktı. Zira su denize verilirse su sıcaklığının çok yüksek seviyelere ulaşacağı ve balıkların haşlanacağı delillerle sabitti.
Ancak gölet de yapsalar su denizden çekilecek ve denizdeki yaşam bitecekti. Zira denizden suyla beraber çok küçük balıklar da çekilecek, çoğu lavra aşamasında olan ciddi bir balık zayiatı olacaktı. 40 milyon civarında balık yok olacaktı. Korkunç bir rakam. Raporda bu konuda hiçbir bilgi yoktu.
Buna dair Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden akademisyenler hazırladıkları raporu Çevre Bakanlığı’na sunmuştu.
ÇED’de gölete açıklık getirilmemiş, bununla ilgili bir kamulaştırma da yapılmamıştı henüz.
Neyse ki ÇED süreci durduruldu.
*
Ancak Mersin halkı, sürecin durdurulmasına rağmen nükleer santralın yapılacağı bölgede hareketliliğin söz konusu olduğunu fark etti.
Mersin Barosu’ndan avukatlar, Gülnar Asliye Hukuk Mahkemesi’nden bölgede tespit için karar çıkarttırdı. Avukatlar yanlarına harita mühendisi, orman mühendisi ve inşaat mühendisinden oluşan bilirkişileri alarak Rus bayrağının dalgalandığı tesisin kapısına dayandılar. Firma yetkilileri başta onları içeri almak istemedi ancak tespit için geldiklerini ve ellerinde mahkeme kararı olduğunu belirttiklerinde mecbur kapıları açtılar.
*
İçeri girdiklerinde çalışmanın devam ettiğini gördüler. Yetkililer çalışmanın bir taşocağı (kalker) olduğunu ve valilikten taşocağı ruhsatı aldıklarını söylediler.
Avukatlar ise bu taşocağının tamamen içeride yapılan çalışmanın kamuflajı olduğu kanısında.
Yetmez, denizin doldurulduğunu gördüler.
Yetmez, 200 binin üzerinde ağaç kesilmiş.
Büyük kayaları yüksek şekilde örmüşler, dalgakıran görünümünde bir yapı oluşturmuşlar. Büyük olasılıkla denizden gelecek herhangi bir tsunamiye veya dalgaya karşı santralı korumak için.
Bunun dışında 20-25 metre genişliğinde bir yol açılmış. Avukatlar “Bu yol ne için?” diye sorduklarında “Orman yangınına engel olmak için” cevabını aldılar. Halbuki bizim bildiğimiz, yangın riskine karşı açılan yol dardır, en fazla iki araba geçer. Bunun yangın yolu olmadığı çok açık. Belli ki ÇED almadan yolları yapmaya başlamışlar.
Ayrıca bölgede bir dolu kamyon var ve plakaları yok. Yöre halkının dediğine göre bu kamyonlar giriş çıkışlarının görülmemesi için büyük araçlar içinde getiriliyor.
*
Biz Akkuyu’da sular durgun sanırken gizliden gizliye harıl harıl bir çalışma var anlaşılan.
Ve görünen o ki yasadışı.
Mersin halkı devlete güvenini tamamen yitirmiş. “Biz ÇED’in durdurulmasının altında başka şeyler arıyoruz. Artık gerçekten güvenmiyoruz. Takipçisi olacağız” diyorlar.
Paylaş