Paylaş
Daha yaşlı ve akıllı tabii. Peki ya bel çevreniz ya da tartı üzerindeki haliniz nasıl? Bu boş bir soru değil, yirmili yaşlarınızdan bu yana kilonuzun ve bel çevrenizin ne kadar değiştiğiyle sağlıklı kalma ya da kronik bir hastalığa yakalanma olasılığınız arasında önemli bir bağlantı vardır.
Hepimizin “kişiye özel bazı fabrika ayarları” var. Yine pek çok şey gibi biz yaşlandıkça bu ayarlar da yaşlanıyor, eskiyip tahrip oluyor ve daha kolay bozuluyor. Eğer bir de bedenimizi fabrika ayarlarımıza uygun kullanmayı beceremezsek yıpranma çok ama çok erken yaşlarda başlayabiliyor.
Fabrika ayarlarımızın bozulması ve yıpranma süreçlerinin farklı ifadeleri var. Yıpranma ve bozuşmalar bazen hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, bazen romatizma, kemik erimesi, bellek zayıflığı ama en çok da kilo sorunu olarak kendini gösteriyor.
Fabrika ayarlarımızın en son şeklini aldığı ve en sağlam olduğu yaşlar kadınlar için 20’li, erkekler için 25’li yıllar.
Bu yaşlara kadar genetik mirasımız ve biyolojik yapılanmamız ayarlarına son şeklini veriyor.
Sonrasında etkin bir değişiklik yapmak genelde mümkün olmuyor, olamıyor.
Eğer bedenlerimizi bu “ayarlar” ve “imalat şartnamesi”ne, başka bir deyişle “kullanım kılavuzu”na uygun kullanmayı beceremezsek (yani yanlış şeyler yiyip içer, uykumuza, yememize, içmemize gereken özeni göstermez, kısacası yanlış şeyleri ısrarla tekrar edersek) fabrika ayarlarımızın bozulması kaçınılmaz hale geliyor.
İşte bu nedenle ben kilo vermeyi biraz da fabrika ayarlarına geri dönmek ve ayarları bozmayacak doğru alışkanlıkları edinmek için bir fırsat gibi de görürüm.
Bunun için de kilo sorunu olanlara “üniversite yıllarında kaç kiloydunuz?”, “askere giderken”, “evlenirken”, “doğum yapmadan önce” kilo durumunuz nasıldı? gibi sorular yöneltip fabrika ayarlarını anlamaya çalışırım.
Fabrika ayarlarımızın önemini iyi bilen hekimlerden biri de Harvard’lı ünlü uzman Walter Willett’tir. Yandaki kutuda Dr. Willett’in konuya ilişkin kısa bir notunu okuyacaksınız.
Benim önerim şu: Herkes çok özel yaratılmıştır. Herkesin kullanım kılavuzunda diğerlerine göre küçük ama önemli farklılıklar vardır.
Zaten bu farklılıklar nedeniyle birine iyi gelen yiyecek, diğerine dokunabilir.
Birine şifa gelen ilaç, diğerini şoka bile sokabilir. Kimi altı saat uyku ile yetinirken, kimi dokuz saat uykuyla bile yorgun uyanabilir.
Kilo sorununuzun çözümünde fabrika ayarları konusunu dikkate almanızı öneririm. Bu ayarları öğrenmeden asla diyet yapmaya ya da başka bir şekilde kilo vermeye falan kalkışmayın.
WILLETT NE DİYOR?
Zaman içinde geriye doğru yolculuk yapabilseniz ve 20 yaşındaki halinizin yanında dursanız nasıl gözükürdünüz?
Daha yaşlı ve akıllı tabii. Peki tartı üzerindeki haliniz nasıl? Bu boş bir soru değil, 20’li yaşlarınızdan bu yana kilonuzun ve bel çevrenizin ne kadar değiştiğiyle kronik bir hastalığa yakalanma olasılığınız arasında önemli bir bağlantı vardır.
Yetişkinlik döneminde vücudunuzun çeşitli yerlerine birkaç kilo almak zararsız gözükür. Aldatıcı bir ismi de vardır –orta yaş göbeği- ve bir zamanlar zenginliğin ve başarının işareti olarak görülürdü. Yaşlanmanın kaçınılmaz bir çehresi gibi de gözükmektedir ve Amerikalıların çoğunu etkilemektedir.
Pek çok kültürde yetişkinlikte kilo almak bir kural değildir.
Örneğin Japonya’da kadınlar ve erkekler yetişkinlik yıllarında aynı kiloda kalma eğilimindedir.
Japonya’ya bir seyahatim sırasında bir Japon kadını yaşı ilerledikçe kilo alırsa ne olacağını sormuştum.
Bu soru karşısında şaşırdılar ve “bu onun başına gelebilecek en kötü şeylerden biri olurdu” şeklinde bir cevap verdiler. ABD’de bile kilo alımı konusunda açık kültürel farklılıkları görmeye başlıyoruz.
İnsanlar eğitim aldıkça aşırı kilolu ya da obez olmaz olasılıkları azalıyor.
Yirmili yaşların başlarından sonra birkaç kilodan fazlasını almak sizi kronik hastalıklar rotasına sokabilir. Ne kadar çok kilo alırsanız bu yola o kadar kuvvetli itilirsiniz.
Harvard’da yapılan iki uzun dönemli araştırmada Hemşire Sağlığı Araştırmasıyla Sağlık Çalışanları İzleme Araştırmasında, 20 yaşından sonra 5 ila 10 kilo alan orta yaşlılarda kalp hastalığı, yüksek tansiyon, tip2 diyabet ve safra taşı olasılığı beş ya da daha az kilo alan denklerine göre üç kata kadar artıyordu.
Daha fazla kilo alımı bu hastalıklara yakalanma olasılığını daha da artırmaktadır.
Paylaş