Paylaş
İzmirliler hatırlar.
Fuar’dır.
*
Gene öyle bir fuar akşamı, imbat tatlı tatlı okşuyor. Galiba, ilkokul iki veya üçteydim. Babam, Yeni Asır’da şoför olarak çalışıyordu, bi tomar biletle gelmişti eve, yazıişlerinden vermişlerdi, basına dağıtılan hediye biletlerden... İster lunaparkta çarpışan otomobile bin, ister gazinoya gir, gazetecilik forsun var ya, hepsi bedava... Seçtik arasından, Nejat Uygur Tiyatrosu’na gidelim dedik. E malum, okuma hastalığımız var, giriş kuyruğundayken bileti okudum. Oyunun adı, koltuk numarası, başlama saati filanın altında, büyük harflerle, “AVANTAFORLAR İÇİNDİR” yazıyordu.
*
Yani?
Büyük usta yapmıştı yapacağını, çalışmanın-didinmenin, emeğin bedava olmadığını anlatan o tokat gibi kelimeleri koymuştu bilete...
Bir yandan, bunlara avanta vermezsek oyunla alakalı tek satır yazmazlar, hatta kasten kötü yazarlar diye hediye bilet dağıtıyor, bir yandan da, adeta suratlara tükürüyor, “avantafor” ibaresine darılmayacak kadar yüzsüz olduğunuzu biliyorum demeye getiriyordu.
*
İlkti.
Son oldu.
*
Otorite kılıklı lavukların dışladığı, küçümsediği o komik adam sizin için ne ifade ediyordu bilmiyorum ama, benim için anlamı bu denli ciddiydi. Gazetecilik okullarında öğretilmeyen dersi, henüz kısa pantolonluyken, ondan aldım. Bir daha asla bedava bilet kullanmadım. Kullanandan utandım. Sarı basın kartı kullanmayışımın sebebi bile o.
*
Hafızama mıh gibi çakıldı.
En büyük puntolarla...
Meslek hayatımı şekillendiren en önemli manşetlerden oldu.
*
Ve, hep hayıflandım.
Keşke, bütün basının çocukluk günlerine denk gelip, tek tek o bileti verseydi rahmetli... Kim bilir, üç kuruşluk menfaat için kalem oynatanların sayısı azalırdı belki.
Paylaş