Paylaş
“Kampanyasına katılmak şart değilmiş bak” dememe kalmadı, fark ettim ki benim posta Maltepe yerine Mamak’tan geliyor.
Latifesi bir yana, mahpus mektupları ciddi dokunuyor insana. Kayıtsız kalamıyorum, fakat çoğu beklentilerine karşılık vermek elden gelmeyince de ıstırap katlanıyor.
* * *
Balyoz davası mahkûmlarından Hüseyin Topuz’un mektubu 8 sayfaydı. Satır satır okudum.
Hakkında 16 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası Yargıtay’da onananlardan. Suç tarihinde, yüzbaşılığının başındaki bir Kara Harp Akademisi öğrencisi. Komutanı, şu andaki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel. Darbe senaryosunun prova edildiği meşhur Plan Semineri’ne katılmadığını özellikle belirtiyor.
Bana da kucak dolusu sitemi var, sağ olsun...
“Eğer komplodan ibaret kurgularla suçsuz insanların cezalandırılmasını, demokrasi ve hukuk sistemimiz için büyük bir gün olarak ifade edebiliyorsanız, size söyleyecek hiçbir şeyim yok” diyor.
“Eğer 27 Mayıs’ın, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün ve 28 Şubat’ın hesabının, kin ve intikam duygularıyla bugün suçsuz insanlardan sorulmasını vicdanınız kabul ediyorsa yine size söyleyecek hiçbir şey yok” diye devam ediyor.
Çünkü “...Darbeye teşebbüs suçunu cezalandırmayı başardık...” minvalinde şeyler yazmışım.
* * *
Bir kez daha anlatmayı deneyeceğim.
Güzide ordumuzun kimi mensuplarının, yakın geçmişimizde darbeye teşebbüs ettiklerine yönelik suçlamaları inandırıcı buluyorum. Ancak yasalarca suç sayılan bu eyleme kimlerin iştirak ettiğine ben fakirin karar veremeyeceği de izahtan varestedir.
Balyoz davasının esasına inanıyorum evet. Fakat davada yargılanan şahıslar yönünden kimsenin ne mahkûmiyetine ne de beraatına hükmedebilirim. Suçluluk ya da suçsuzluğa karar verecek merci mahkemelerdir. Bense ne hâkim, ne savcı ne de avukatım. Ne bu davada ne de başka davalarda...
Bizim bir askeri darbeler gerçeğimiz var. Tarihin tekerrür etmemesi için de bu karanlık geçmişle hukuk önünde hesaplaşmaktan başka çaremiz yok.
Balyoz kararlarının sevinilecek tek yanı, benim açımdan budur.
Tek tek şahıslara gelince, kimsenin mahkûmiyet almasından mutluluk duymadım. Kimin için kırılırsa kırılsın kalem kırılmasına alkış çalmadım, çalmam.
Bir tek kişinin bile haksız yere mahkemelerde süründürülmesine, zindanlarda çürütülmesine, gadre uğramasına razı gelemem. Hangi ulvi dava yahut rövanşist tatmin uğruna olursa olsun...
Razı gelemem gelmemesine de... Yerel mahkemelerce verilip Yargıtay’ca onanan mahkûmiyet kararlarını beraata de çeviremem.
Buna ne muktedirim, ne de o hakkı kendimde görüyorum.
* * *
Hüseyin Topuz’un canını yakan çelişkileri, ben de içim yanarak okudum. Hak ve adalet aramasını bittabii destekliyorum. Velakin kendi başıma hakkındaki iddiaları doğrulayamayacağım gibi, kesinkes ispatlı yalanlama imkânından da mahrumum.
“Yargının siyasi kararlar verebildiğini, Yargıtay’ın da yanlışlar yapabildiğini söyleyebilmek erdemli her insanın görevi olmalıdır” diyor.
İşte bu isteğini pekâlâ yerine getirebilirim. Ben de söyleyebilirim bunu, ama teorik olarak.
Varsa bu işte bir zulüm, ‘Yaşasın zalimler için cehennem!’ demekten başka ne gelir elimden...
Ve yaşasın adalet! Bilaistisna herkes için...
Paylaş