Paylaş
-Diyalog kurmaktır medeniyet.
-İkna sürecini hayata geçirmektir medeniyet.
-“Ben yaptım oldu” yaklaşımından uzak durmaktır medeniyet.
-Anlayışlı olmaktır medeniyet.
-“Sen kimsin be” dememektir medeniyet.
-“Haddini bil” diye çıkışmamaktadır medeniyet.
-Vatandaşı azarlamamaktır medeniyet.
-Her itirazı düşmanlık olarak görmemektir medeniyet.
-Belediye işçisine öğrenci dövdürtmemektir medeniyet.
-Kavga başlatmak değil, kavga çıkarmamaktır medeniyet.
-Bunca bölünmüş bir memleketi bir de “ODTÜ’cüler” ve “ODTÜ karşıtları” diye bölmemektir medeniyet.
-Bunca bölünmüş bir memleketi bir de “Ağaççılar” ve “Yolcular” diye bölmemektir medeniyet.
-Vatandaşı “ağaç” ile “yol” arasında bir tercih yapmak zorunda bırakmamaktır medeniyet.
-Az konuşmak, çok dinlemektir medeniyet.
-“Belki de hep ben haklı değilimdir” diye minicik bir kuşku duymaktır medeniyet.
-“Belediye başkanlığı yapmak” ile “yaramazlık yapmak” arasında fark gözetmektir medeniyet.
-Nefret ettirmemektir medeniyet.
-Sevdirmektir medeniyet.
-Avrupa’ya bakınca sadece yolları ve beton binaları değil, yeşillikleri, ağaçları ve ormanları da görmektir medeniyet.
-Memleketin en önemli üniversitesiyle kavga etmemektir medeniyet.
-Uhulettir medeniyet, suhulettir medeniyet.
*
Doğrudur:
Biraz da yol yapmaktır medeniyet.
Ama yukarıda sayılanlar olmazsa...
İstersen bütün Türkiye’yi yol yapıp üzerinden geç...
Yine de “medeni” olamazsın.
Çocukluk ve Gökçek’lik
-“HAMAM” filmi çekilince hamamcı dernekleri, “hemşire” klipi çekilince hemşire dernekleri, “hostes” esprisi yapılınca hostes dernekleri ayaklanır ya... Melih Gökçek’e “Çocuk gibi siyasetçi” dediğim için “Çocuk Derneği” ayaklanmış.
-“Gündem Çocuk Derneği” adlı bir dernek, bana bir açık mektup yazmış. Dedikleri özetle şu: “Çocuklara dil uzatma... Melih Gökçek’in yaptıklarını çocuklar yapmaz. Ona çocuk diyerek yaptıklarını mazur göstermeye çalışmışsın”.
-Doğrudur: Çocukluk masumiyettir, saflıktır... Ama çocukluk biraz da dünyayı tam olarak kavrayamamak, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanmak, benmerkezci olmaktır. Çocukluğa mahsus hallerin tümüne “olumluluk” yükleyemeyiz.
-Bir çocukta gayet sevimli kaçan ve çocuk olmanın doğal yansıması olan bazı haller, söz konusu bir yetişkin olduğunda sorun teşkil eder. Çocukluğa mahsus birçok hal, bir yetişkin için mazur görülecek hal değildir.
-Melih Gökçek için “çocuk gibi” dendiğinde, “Aslında sen ‘Melih Gökçek çocuklar gibi sempatiktir, çocuklar gibi masumdur’ demek istiyorsun” demek, en hafif tabirle okuduğunu anlamamak demektir.
-Çünkü yalın gerçek şudur: Çocuklarda sempatik görülebilecek tutum ve davranışlara sahip olmak, bir yetişkini asla sempatik ve masum yapmaz.
Cami yıkmaya dair üç maddelik racon
-BİR: İlle de muhalefet edeceğim diye söylenen cümlelere “kesme/biçme/çarpıtma” yapılmaz. Başbakan Erdoğan’ın “Başka yere aynısını yaparız” diye bitirdiği cümlesinin sadece “Gerekirse camiyi bile yıkarız” bölümü alınmaz. Tümü alınır ve değerlendirme öyle yapılır.
*
-İKİ: Gerekirse cami de yıkılır... İslam’da “Cami yıkılmaz, cami yıkanı Allah taş yapar” diye bir şey yoktur. Mühim olan yıkımın gerekçesidir. Ancak tarihsel ve sanatsal özellikler taşıyan mabetler hiçbir gerekçeyle yıkılamaz. Bizim ülkemizde yol için tarihi değeri yüksek nice camiler yıkılmıştır. (Bakınız: 1950’lerde Adnan Menderes’in İstanbul’da Vatan ve Millet caddelerini açmak için gözünün yaşına bile bakmadan yıktırdığı güzelim tarihi camiler...)
*
-ÜÇ: “Gerekirse camiyi bile yıkarız, sonra da gider başka yere aynısını yaparız” cümlesini Başbakan Erdoğan’dan işittiklerinde hiç ses etmeyenler, aynı cümleyi bir CHP’liden işittiklerinde ne tepki verirlerdi? Biraz da işin bu kısmına eğilmekte sayısız fayda vardır.
Son yılların en şahane Genelkurmay açıklaması
GEÇEN gün Genelkurmay Başkanı bir yazılı açıklama yaptı.
Bu yazılı açıklama, benim ömrü hayatımda gördüğüm en şahane Genelkurmay Başkanı açıklamasıdır.
*
Düşünsenize:
Genelkurmay Başkanı açıklama yapıyor...
Ama yukarıdan konuşmuyor, had bildirmeye çalışmıyor, görev alanının dışına çıkmamaya özen gösteriyor, kendisinin kamu görevlisi olduğunu söylüyor, “İşim olmayan konulara girmem” diyor, seçilmişleri azarlamaya kalkmıyor, konuşma yapabileceği alanların sınırlarını çiziyor ve çizdiği sınırlara saygılı kalıyor, siyasete müdahale etmiyor, yargıya ders vermiyor falan...
*
“İşte budur” diyorum, başka da bir şey demiyorum.
ODTÜ’yü kapatalım
HÜKÜMET yanlısı medyada bir yazar, “ODTÜ’yü kapatalım, bir işe yaradığı yok” demiş.
Tamam ama yerine ne yapılacak?
Bu konudaki öneriler de benden:
*
-Araziyi Ali Ağaoğlu’na verelim, at binip rezidans yapsın.
-TOKİ’ye verelim, Sovyetik binalar diksin.
-Zorlu’ya verelim, AVM diksin.
-On sekiz gidiş/On sekiz geliş yol yapalım, memleket medeniyet görsün.
-Ankara’ya ikinci havaalanı yapalım, inşaat sektörü canlansın.
-Disneyland yapalım, böylece Gökçek de sözünde durmuş olur.
Sırrı’nın tekzibi
BDP’li Sırrı Süreyya Önder’in “İstanbul’da CHP kazanacağına AKP kazansın” dediğini yazmıştım.
Sırrı Süreyya Önder aradı.
Söylediği şu:
“Ben öyle demedim, şöyle dedim: İstanbul’da CHP’nin kazanmasıyla AKP’nin kazanması arasında bir fark yok. İkisi de aynı anlayışla belediyecilik yapıyor”.
Bahçeli çok önemli bir şey diyor, alooo!
MHP Lideri Devlet Bahçeli dedi ki:
“Biz MHP’yi böcek gibi sararak dinleyenlerin, siyah camlı arabalarla partimizi gözleyenlerin ve Başbakan’a Balgat haberleri olarak sunanların kimler olduğunu pekâlâ biliyor ve bu yüzleri tanıyoruz. Buna rağmen biz yabancı basında çıkan haberlere bel bağlayarak, üzerimize hesap yapmış olan bir devlet memuru hakkında bile yorum yapmayacak kadar şahsiyetli bir hareketiz”.
*
MHP Lideri Bahçeli’nin sözlerinin tefsirini yapıyorum:
-MİT, partimizi siyah camlı arabalarla gözleyip izlemiştir.
-MHP hakkında tutulan bu gözleme ve izleme raporları, MİT tarafından Başbakan’a sunulmuştur.
-MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MHP üzerine hesap yapmış bir devlet memurudur.
-Hakan Fidan’ın bu işlerin arkasında olduğunu bildiğimiz halde yabancı basında çıkan Hakan Fidan haberlerini malzeme olarak kullanmıyoruz.
*
Bir muhalefet partisi lideri, ülkenin istihbarat örgütünün başındaki ismi, partisini izlemek, gözlemek ve siyasi iktidara ispiyonlamak gibi hiç de yenilir yutulur olmayan bir iddiayla suçluyor.
Ve ülkede kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Bize de “alooo” diye seslenmek düşüyor.
Paylaş