CHP ve Dersim

Kemal Kılıçdaroğlu, Hürriyet’te arkadaşımız Okan Konuralp’a yaptığı açıklamada “Bence de Dersim” diyor.

Haberin Devamı

Bu konuda referandum öneriyor, “Tuncelililer kendilerini Dersimli olarak tanıtmaktan hoşlanırlar” diye de vurguluyor.
Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini CHP’deki Kemalistlerin eleştireceğini, en azından hoşlanmayacağını tahmin edebiliriz. Sosyal demokratlar destekleyecektir.
AKP’lilere gelince, bir bölümü içinden takdir eder, bir bölümü “CHP 1930’larda neler yapmıştı biliyor musunuz!” söylemini tekrarlamayı sürdürür.
Ben Kılıçdaroğlu’nun CHP’de yapmaya çalıştığı açılımı öteden beri olumlu buluyorum, bu sözlerini de doğru buluyorum.

PARTİZAN BAKIŞ

Siyasi kültürümüzde partizanlık, ak-kara bakışı maalesef çok güçlü. AKP hakkında “Ekonomiyi ve altyapı hizmetlerini iyi yönettiler” diye yazdığınızda bile öfkeyle tepki gösterenler az değil.
Öbür tarafta da CHP’nin hiç değişmediğini, hâlâ 1930’ların partisi olduğunu söyleyenler az değil... Hem toplumda 1930’ların yarattığı travmaların ifadesi olarak hem CHP’deki değişimler fark edilmesin gibi pragmatik bir hesapla olsa gerek, devamlı bu vurguyu yapıyorlar.
Elbette Takrir-i Sükûn Kanunu ile tarihimizde vahim bir döneme girilmişti. Meclis’te bile kimsenin bir tek soru önergesi dahi vermediği “Dersim katliamı”nı çekinmeden yapabilecek bir rejim kurulmuştu. Fakat bugünkü CHP 1930’ların CHP’si midir?! 1930’lara toz kondurmayanlar var ama CHP’yi bütünüyle öyle göstermek doğru değildir.

‘CUMHURİYETÇİLİK’ VE DEĞİŞİM

Cumhuriyet ve demokrasi kavramları arasında bazı önemli felsefi farklar vardır. Cumhuryetçilikte “kamu”, demokraside “özgürlük” kavramı ağırlıklıdır.
Fakat cumhuriyetlerin ancak demokratikleşerek kapsayıcı olabildiği ve hayatiyet kazandığı da bir gerçektır.
Fransa’nın bugünkü cumhuriyeti, onu kuran Jakobenlerin cumhuriyetiyle aynı mı?
Türkiye’de “siyasi amentü” denilerek 1937’de anayasaya konulan 6 Ok’un anayasadan çıkarılmasını, 25 Mart 1950’de İsmet İnönü ifade etmişti... 1930’ların tarih ders kitaplarını değiştiren, CHP tüzüğünden “Kemalizm”i çıkaran da İsmet Paşa’ydı.
Sonra Ecevit’in “ortanın solu” hareketi parti fikriyatında daha esaslı değişiklikler yaptı; hatta 1930’lara eleştiriler yöneltti.
İnönü zamanında Behçet Kemal, Falih Rıfkı, Yakup Kadri; Ecevit zamanında Turhan Feyzioğlu gibi Atatürkçüler, İnönü ve Ecevit’i “Atatürk’e ihanet”le suçlayarak partiden ayrıldılar.
İnönü ve Ecevit’i bile “karşı devrimci” sayan çok dar bir cumhuriyetçilik anlayışı, demokraside geniş kitleleri nasıl kucaklayabilir?

CHP’DE DEĞİŞİM

CHP bugün de aynı iç sorunla karşı karşıya... CHP’yi türban paranoyasından kurtaran Kılıçdaroğlu ve CHP’deki sosyal demokratlardır. Ama türbana “kamuda yasak” konulması için dava açacaklarını söyleyenler de CHP’lidir!
Rıza Türmen de Süheyl Batum da CHP’li!
Tunceli ya da Dersim adı üzerine de aynı parti içi kutuplaşma...
Tunceli’ye halkın dediği gibi “Dersim” demek, toplumsal taleplere duyarlı olmak, yahut laikliğe Ecevit’in deyişiyle “inançlara saygılı” bir demokratik içerek kazandırmak cumhuriyetçiliğe aykırıysa, yapılmış hatalar hiç düzeltilemeyecek demektir!
Çağ ve ihtiyaçlar hiç değişmemiş, cumhuriyetçilik hiç kapsayıcı hale gelemeyecek demektir!
Cumhuriyetçi düşüncenin “nakilcilik”ten kurtularak çağın demokrasi anlayışı yönünde bir “reform” geçirmesi gerektiği açık.
Kılıçdaroğlu’nun “yeni CHP” çabasını ben ilke olarak doğru buluyorum.

Yazarın Tüm Yazıları