Paylaş
Kimin payına daha az demokrasi düşüyorsa ona çok, kim hak ve hürriyetlerden daha çok nasipleniyorsa ona da az verilecekti ki bir dengeye gelsin.
Yeni pakette dağıtılan demokrasi, eşit paylaşıma yaklaştırıyor bizi. Ama orada değiliz henüz.
Cemevleri ile Heybeliada Ruhban Okulu’na da bir şeyler söylenseydi, adil bölüşüm beklentisine ‘cuk’ oturacaktı.
Kamuda başörtüsüne serbestlik dışında, doğrudan muhafazakârlara yönelik bir adım yok.
Buna mukabil, gösteri ve protesto hakkından Kürtçe siyasi propagandaya kadar bir dizi reformla muhalefet rahatlatılıyor.
Hükümet komiserliği sizlere ömür, ‘andımız’ tarih oluyor... Klavye Kürtçe seslere kavuşuyor, anadilde eğitime bir adım daha...
Hazine yardımının yaygınlaştırılması, partilere eşbaşkanlık imkânı ve seçim barajı önerileri, BDP, CHP ve MHP’ye AK Parti’den daha çok yarıyor.
3. köprünün adı değiştirilmiyor, Yavuz Sultan Selim yine. Fakat Tunceli’ye Dersim denmesi için kapı aralanıyor, Nevşehir Üniversitesi’nin adı Hacı Bektaş-ı Veli oluyor.
Mor Gabriel kilisesi, Süryani cemaatine iade ediliyor.
Nefret suçuna ceza konuyor. Din, mezhep ve etnik köken ayrımcılığı hapislik suç olacak.
Başbakan bazı kesimlerin şaşıracağını söylemişti.
Bu taksime ben de şaşırdım ama evet...
Demokratikleşme paketine, üç standart türde tepki verilebilir. Ben dördüncü kategorideyim:
‘Şaşırdım ama evet’, beğendim.
Diğerlerine gelince...
Birincisi; ‘Hiç yoktan iyidir’ tavrı. Yani ‘Yetmez ama evet’.
İkincisi; ‘Daha ne olsun, yeter de artar bile’.
Üçüncüsü ise ‘Olmaz olsun böyle demokratikleşme’ diyenlerin tavrı.
İlk ikisini tenzih ediyorum. Fakat üçüncü tavırdakiler, Karl Popper’in Açık Toplum ve Düşmanları kitabında anlatılanlardır. Demokrasiyi gerçekten istemeyenlerdir.
Tuzlu su gibidir demokrasi; içtikçe içesin gelir, susuzluğunu gidermez arttırır.
İlk türdeki tepki, onun için demokratikleşmenin zaruri sonucu olarak görülebilir. Aldıkça daha fazlasını istersin. Yetinmemek doğaldır.
İkincisi, demokrasiyi ya bilmemek ya da yanlış bilmektendir. Demokrasi hiçbir zaman bol gelmez ki yetsin de artsın bile.
Fakat üçüncü tavır, yaman çelişkiler barındırıyor. İkincisi gibi bilinç eksikliğinden değil üstelik, ters bir bilinçten geliyor.
Güya paketi eksik gördükleri için ‘Olmaz olsun’ diyorlar. Tatminkâr bulmadıklarından burun kıvırıyorlar.
Hangi reformu destekledi ki bu tavırdakiler? Her birine karşı çıkmak için bir gerekçe bulmadılar mı?
Hem gelinen demokratikleşme seviyesini beğenmezler hem de her demokratikleşme adımına bir bahaneyle itiraz ederler.
Hadi bugüne kadarkileri anladık...
Demokratikleşmeden son 10 yılda en çok muhafazakârlar yararlandı çünkü. Yani dindar Sünni Türkler.
Kürtler, Aleviler ve azınlıklar nispeten daha az pay aldı.
Ancak bu paket, bariz bir şekilde onları daha çok gözetiyor.
Şimdi niye karşılar?
Paylaş