Paylaş
Pasifik’te...
Markiz Adaları’na doğru giderken...
02-04 nöbetinde Hattaya vardı...
Tekne bir sarsıldı. Öyle korktular ki...
Sonra dev gibi bir balinanın koca kuyruğunu gördüler.
Sabaha kadar uyumadılar.
Çünkü intikamcı balinaların denizlerinden geçiyorlardı.
Alim Sür işte öyle bir kaptandır.
Dünyayı dolaştı geldi.
Son olarak Okluk Koyu’nda hayallerimizin Poseidon’u Sadun Abimizle oturmuştuk.
Açık denizleri konuşmuştuk.
Sadun Abi her zamanki gibi bana talimatlar vermişti:
“Bak Çekirge, eğer bu güzelim koylara sahip çıkmazsan. Bu denizleri beton canavarlarına müteahhitlere yedirtirsen kanatlarını yolarım...”
Okluk’da Kaptan Mustafa’nın yerinde güneş henüz batmıştı.
Alim Kaptan’ın gözleri uzaklara doğru dalıyordu.
O zaman anlamıştım.
Yine açık denizler çağırıyordu içindeki korsanı...
Biz genelde böyle gidip de gelmemek ihtimali olan açık deniz yolcuları için ayrılacağı son limandan giden denizcileri selamlayarak uğurlarız.
Osman Atasoy Kaptan’a dedim ki?
“Bu defa gidip uğurlamak yerine birer deniz satırı yazalım Alim ve Hattaya Kaptan için...”
“Tamam” dedi Osman...
Biliyorum, “Tamam” derken de içinden fırtınalar geçmişti.
Osman ve Sibel, Antarktika’ya çıkan ilk Türk denizcileridir.
Ama ondan önce, benim kalbimi denizlere açan ilk dostumdur.
Ondan rica ettim.
Kırmadı.
Bazı isimler verdi Alim Kaptan’a güle güle mesajı yazsınlar diye...
Elbette önce Sadun Abimiz...
Sonra sırasıyla, Necati Zincirkıran, Haluk Karamanoğlu, Hakan Öge, Ekrem İnözü, Tanıl Tuncel...
ve ben de ekliyorum.
Meriç Köyatası ve daha hangi denizcinin gönlü varsa bir güle güle mesajı göndersin Alim ve Hattaya için...
Gidip de gelmemek var.
Denizlerimizin kıymetini bilen kim varsa kısa bir mesaj, pupasından göndereceğiz Alim Kaptan’a...
İlk mesaj Osman Atasoy’dan:
“Alim Kaptan...
Açık denizlerin kaptanı...
Aynı zamanda sessizliğin ve alçakgönüllülüğün de kaptanı...
İşte yine gidiyorsun.
Uzun süre duramadın bu kalabalık sularda, değil mi!
Yeniden okyanuslara çıkacağın için en az senin kadar sevinçliyim.
Pruvan neta, şansın açık olsun...”
Paylaş