Paylaş
Üstelik “çoğunu ben sattım” diye gülüyordu. Röportajı yapan gazeteci “Ezel dizisinden sonra da satılmadı mı?” diye sorunca, şu acı cevabı veriyordu: “Ramiz Dayı diye kitap çıkarmıyorum ki!”
*
Gir mesela Google’a...
“Tuncel Kurtiz Bölük Pörçük” yazıp ara, 5 bin sonuç çıkıyor.
“Ramiz Dayı’nın sözleri” diye ara, 50 bin sonuç çıkıyor.
*
Malum, Yılmaz Güney’in hem dostu, hem de filmlerinin vazgeçilmez karakteriydi Tuncel Kurtiz... İşte o Yılmaz Güney’e soruyorlar bir gün “nerelisin?” diye... “Babam Siverekli” diyor. “Nerededir bu Siverek?” diye soruyorlar. “Napoli’nin kazasıdır” diyor. Şaşıyorlar, “yanlışınız olmasın, Napoli’nin böyle bir kazası olduğunu duymadık” diyorlar. Yılmaz Güney de, oturuyor, bu diyaloğu Siverek dergisine yazıyor: “Bizim memleketin insanları iyidir, akılları çoktur, İtalya’yı bilirler, Fransa’yı bilirler, Falanistan’ı bilirler, lakin, kendi yurtlarını bilmezler.”
*
Bir zamanlar çalıştığım yüksek tirajlı gazete için anket yapılmıştı. Okurlara “gazetenin en çok hangi bölümünü beğeniyorsunuz?” diye sorulmuştu. Okurların yüzde 12’si “kültür-sanat” sayfalarımızı beğendiğini söylemişti. Çok mutlu olmuştuk ama... Kültür-sanat sayfamız yoktu.
*
Devlet Resim Heykel Müzesi’ndeki tabloların araklandığı, yerlerine sahtelerinin konulduğu ortaya çıktı. Böylece... O tabloların karşısına geçip, sağ elini çenesine, işaretparmağını yanağına koyarak, “hımmm sürrealist” filan diye ahkâm kesen avangard arkadaşların, senelerdir salladığı ortaya çıktı.
*
Van Müzesi’nde 3 bin 200 senelik Urartu eseri diye sergilenen heykelin, aslında 3 sene önce yapıldığı anlaşıldı. Emin olabilmek için karbon testi yapmaya kalktılar. Halbuki, heykelin altında heykeltıraşın adı ve yapıldığı sene zaten yazıyordu.
*
Kanal D’de ‘Aşk-ı Memnu’ dizisinin finali yayınlanacaktı. Değerli ağabeyim Uğur Dündar’la birlikte Star Haber’deydim. Biraz eğlenelim dedik. ‘Aşk-ı Memnu’nun taaa 1975’te TRT’de siyah-beyaz ekrana gelen Müjde Ar’lı versiyonunun finalini özet halinde yayınladık. Kanal D’deki arkadaşlar bize sitem etti, “finalin sürprizini kaçırdınız” dediler. “Kardeşim” dedik, “Halid Ziya Uşaklıgil’in 110 senelik klasiği, başka nasıl bitebilir ki? Biz vermesek, final başka türlü mü bitecekti? Titanic’i yayınlasanız, filmin sonunda gemi batmıyor mu diyeceğiz?”
*
Neyse... “Şeyhülislam Ebussuud” mertebesinden önce “Hacı” dizisinde oynamıştı Tuncel Kurtiz... Hatırasını şöyle anlatmıştı: “Hacı’yı oynarken, Kayseri’de bir belediye reisi, hacca gittiniz mi diye sordu, hayır gitmedim dedim, gitseniz daha iyi oynardınız dedi. Ben de dedim ki, sizin belediye reisliğinizi yazsalar, siz mi daha iyi oynarsınız, ben mi daha iyi oynarım?”
*
Hülasa...
*
Tuncel Kurtiz’i kaybetmekten daha hazin ne var biliyor musunuz?
Sayın basınımızın, sanki yaşarken çok kıymet veriyormuş gibi yapması... Sayın ahalimizin de, 77 yaşındaki ustayı sanki Ramiz Dayı’dan önce tanıyormuş gibi yapması.
*
Sanatseverleri elbette tenzih ederim ama... Bu rol kabiliyetiyle Tuncel Kurtiz bile yarışamazdı!
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Türkiye çok değerli bir evladını daha kaybetti. Keşke hepimiz bu memlekete olan borcumuzu Turgut Özakman kadar ödeyebilsek. Vatan ona minnettar, salıya...
Paylaş