Paylaş
Emekli, yıllardır talep ettiği banka promosyonuna bu kez kavuşacak gibi... Ancak ödenecek miktar emeklinin beklentilerinden çok uzak. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile emekli aylıklarını ödeyen bankaların genel müdürleri bir araya geleceklerini basın yazıyor.
Emeklilerin beklentileri dilenir ki gerçekleşir... Bu açıdan olumlu bir gelişme. Ödenecek tutarın TV’lerde ’Emekliye promosyon müjdesi’ şeklinde yapılan anonslardaki gibi çok yüksek olmayacağı da ortada.
Emekliye, aylıkları ödenen banka tarafından yılda bir kez olmak üzere, maaşının aylık yüzde 1’i oranında promosyon verilecek.
Yani bin lira aylığı olan emekliye yılda bir kez 120 lira, 2 bin lira aylık alan emekliye de yine yılda bir kez 240 lira tutarında promosyon ödenecek.
Eğer kamuoyuna yansıyan rakamlar kesinleşirse, emeklinin beklentisi karşılanmayacak, burukluk yaratacak, bu düzeydeki bir ödeme ’emekliye bir parmak bal’ olacak.
Memur ve diğer çalışanlara maaşlarına yakın düzeyde promosyon ödeyen bankalar nedense emekliye karşı cimri bir tutum içinde.
On milyonu aşkın emekliye 122 milyar lira aylık ödeyen SGK, önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek görüşmelerde yüzde 1 oranındaki promosyon miktarının daha yukarıda olması için çaba harcamalı, emekliyi bu promosyonu ödeyecek bankalara yöneltmeye teşvik etmeli.
Emekli aylıklarını hesaplarında tutan ve bunu değerlendirerek karlar elde eden bankaların bu karlarının bir bölümünü emekliye ödemesi gerekmez mi? Emeklinin bu kardan pay istemesi en doğal talebi değil mi?
Emekli bir parmak bal değil, aylığı kadar promosyon bekliyor.
Aslında üç bin lira düzeyindeki ‘yoksulluk sınırı’nın üstünde olması gereken emekli aylıklarında çok ciddi bir düzenleme yapmanın zamanı geçti bile. Yıllardır ‘kaynak yok’ gerekçesiyle açlığa mahkûm edilen emeklilere istenilse öyle kaynaklar yaratılır ki, ama niyet ciddi olsun.
Şükrü KARAMAN
İstiklal Marşı da yok oldu!
BEYLİKDÜZÜ’nden okur S.K. yazıyor: Apartmanın karşısında ilköğretim okulu var. Sabah öğretim yılı başladı.
Ama İstiklal Marşı okunmadı.
Pop müzik yayını yapılarak öğretim başlatıldı.
AKP hükümeti artık okulların açılış ve kapanışlarında İstiklal Marşı söylenmemesini mi emretti?
Hayırlı olsun uyuyan insanlar ülkesi Türkiye’ye...
THY açıkta portakal suyu veremez
THY, Türk Gıda Kodeksi Gıda Maddelerinin Genel Etiketleme ve Beslenme Yönünden Etiketleme Kuralları Tebliği’ne aykırı olarak açıkta portakal suyu servis etmektedir.
Plastik şişenin içindeki ürünün Do&Co’nun ürünü olduğu ve bu yüzden bu şekilde servis edildiği bana kabin görevlisi tarafından söylendi. Tebliği açıp okudum. Şişenin üstünde üretici firmanın adı, son kullanma tarihi gibi bir dizi bilginin olması gerekirken hiçbir bilgi yok. Bu yapılanın yasalara uygun olmadığını biliyorum. Demek ki THY ve Do&Co yasalardan muaf.
Konuyu inceleyip köşenizde yayımlarsanız belki faydası olur. Duyumuma göre bir sonraki adım, açıkta ayran ikramıymış.
Ahmet ŞENOCAK
Biliyor musunuz
YAP-İşlet-Devret modeli ile Büyükçekmece’de, TOBB’nin iştiraklerinden olan Gümrük ve Turizm İşletmeleri Ticaret AŞ’nin (GTİ) yeniden inşa edeceği Halkalı Gümrük Müdürlüğü (ticaret hacminin 40 milyar dolarını gerçekleştiriyor) yeni tesislerinin (Lojistik Merkezi) (215.834 m2 gümrüklü alan ve 64.676 m2) temeli bugün atılarak bir yıl içinde tamamlanacağını...
AKP İstanbul Gençlik Kolları’nın 39 ilçe ile birlikte hazırladığı ’Rafta Durmasın Kardeşlerimiz Okusun’ projesi ile 71 bin kitabın Doğu’ya gönderildiğini...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in, 22 Eylül Almanya seçimlerini yerinde izlemek ve ‘kardeş parti’ SPD’ye destek vermek üzere Almanya’ya gideceğini...
OKUYUNUZ
Gökçeada’m için çok üzülüyorum
YAZILARINIZI ailem ve ben mutlaka okurum. Gökçeada’da evimiz var. Yaklaşık 20 senedir, ailem nerdeyse senenin 5-6 ayını adada geçirir.
Pazar günü ailemin uyarısı üzerine yazınızı internetten hemen okudum. Ben de Gökçeada’da resimler çekmiştim. Yazınız tam da bunun üzerine geldi, bunun üzerine size yazmaya karar verdim.
Öncelikle yazınızda Gökçeada Belediye Başkanı Yücel Atalay’ın yeni dönemde de aday olacağını okuyunca yıkıldık/yıkıldım. Ada için hiç bir şey yapmayan, vizyonsuz, adayı olduğundan geriye götüren, başka belediye başkanı var mı, var diyebileceğimiz bir kişi... Yazık ki ada için yapılabilecek çok şey varken, yeni dönemde de bu kişi seçildiği zaman düzen aynen devam edecek.
GÖKÇEADA'DA SON DURUM - FOTO GALERİ
Yurtiçinde ve dışında irili-ufaklı bir çok ada görmüş biri olarak Gökçeada’da yapılabilecek pek çok güzel şey varken, maalesef belediyecilik adına hiç bir sey yapılmıyor. Daha gemi limana yaklaşırken hayal kırıklığı ile başlıyor herşey, ruhsuz ve pis bir görüntü, çöpler her tarafta, adada kalan bir-iki tarihi değirmen, kale kırıkları zaman içinde yavaş-yavaş yok ediliyor. Köylerdeki ev sahipleri taş evlerin üzerine eklemeler yaparak kat çıkıyor, ama belediye olarak gelip buna ‘dur’ diyen kimse olmuyor. Plajlar pislik içinde keçiler, inekler insanların arasında dolaşıp, tertemiz olması gereken kumlara dışkılarını yapıyor.
RUM EVLERİNİN GASPI
Örnek olarak en yakınımızdaki Bozcaada yonetiminin başarısını, adanın temizliğini, güzelliğini görünce insan imreniyor. Herseyi fazlasiyla var olan, doğal güzelliği, denizi pırıl pırıl olan muhteşem bir adaya sahipken, bu kadar geri kalmışlık, pislik, boşvercilik, bazı işlerin ve yerlerin bazı kişilerin elinde olması çok çok kötü... Bu da adayı daha ileriye değil, devamlı geriye götürüyor.
Belediye çalışanlarının 96 kişi olduğunu yazıyorsunuz; baktığınız zaman bu 96 kişiden 20’sini çalışırken göremezsiniz. Hepsi mesai saatleri içinde evlerinde, bahçelerinde veya hayvanlarının başındadır.
Bir takım insanlar Rum vatandaşların boş bıraktıkları evleri gasp edip, kalan yaşlı Rum vatandasları sindirip korkutup el koymaktalar. Korunaklı ve temiz gözüken 2-3 köy haricinde diğer tüm köylerde durum içler acısı ne yazık ki...
ZEYTİN AĞACI YAKACAK OLUR MU
Adada betonlaşma-yapılaşma son 2 senedir hat safhada arttı. Şu sıralarda bunun sonucu olarak da doğal güzelliğin en başında yer alan zeytin ağaçları da nasibini alıyor. Bütün zeytinleri imara açıp üzerlerinde zeytinleriyle kesip yakacak niyetine kullanıyorlar ve yerlerine adanın tas ev olan kendi dokusuna hiç uymayan evler dikiyorlar. Anlayacağınız size soylenenin tam aksi yapılaşma tam gaz devam ediyor. Seçim dönemi yaklaştığı içinde kim ne yapabilirse fırsat bu fırsat diye inşa ediyor.
Adada belli bir süre kalanlar, bu belediyecilik anlayışından uzak yönetilen adada kışın evimizi kapatıp bırakıyoruz diye sesini çıkaramıyor ya da sözlerini dinletemiyorlar; kalanlar da azınlık olduğu için pek seslerini çıkaramıyor.
ADANIN GÜZELLİKLERİ KAYBOLUYOR
Sizi anlatmak ve söylemek istediğim daha o kadar çok konu var ki, maalesef epey uzun bir mail olur. Canım Gökçeada’m için çok üzülüyorum, elimden geleni yapmak için uğraşıyorum. Fakat size çizilen pembe tablo içinde tek konuşulmayanlar adanın sahip olduğu güzellikler, kaybolmaması için dua ettiğimiz doğası, zeytin ağaçları, yağları, mis gibi havası ve pırıl pırıl denizi!..
Sevgiler, kaleminize sağlık.
Banu O.
Beşiktaş’ta ‘Zorlu içki ruhsatı
İSTANBUL’un imar sorunlarını çok iyi takip eden Beşiktaş Belediyesinin CHP’li üyesi Mehmet Yıldız’a
“Beşiktaş Belediye Meclisinde önceki pazartesi Zorlu AVM ile ilgili neler oldu?” diye sorduk.
Dedi ki:
“Beşiktaş Belediye Meclisi, Zorlu AVM ve Meridyen Otel’in içkili yerler haritasına alınması teklifini; ‘Beşiktaş bütünü içinde bir çalışma yapılarak Meclise getirilmesi’ için Başkanlığa iade etti.
2013 Eylül ayı Belediye Meclis gündemine; içinde Zorlu Alışveriş Merkezi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gişeleri yanındaki Meridyen Otel’in de bulunduğu 30 adet yerin içkili yerler haritası içine alınması teklifi geldi.
Konu önce önceki pazartesi günü CHP Meclis Gurubunda tartışıldı.
Beşiktaş CHP Meclis Gurubu; “Tek tek adreslere işkine bir karar almanın sağlıklı olmayacağı, Başkanlık tarafından Beşiktaş genelinde ciddi bir çalışma yapılarak, ‘İçkili Yerler Haritasının’ Beşiktaş bütünü içinde değerlendirilmesi ve Meclise getirilmesi kararı verdi. Belediye Başkanı’nın katılmadığı toplantıda; “Teklifin bu nedenle Başkanlığa iadesi” kararı oy birliği ile alındı.
CHP Gurubunda alınan karar, Mecliste de oybirliği ile kabul edilerek içkili yerler teklifi Başkanlığa iade edildi.”
Yanıt kısa geldi...
İDDİALAR CİDDİ
Bir başka belediyeci okurumuza sorduk; onun yanıtı da şöyleydi:
“Haber Sayın Necati Doğru’nun köşesinde ‘Zorlu AVM’ çerçevesinde ele alınmış ve İstanbul’daki imar yağması çarpıcı biçimde anlatıldı. Yazının başlığı ‘İnsaf Be sultanım?’ idi.
Bu köşede ciddi şekilde anlattığımız gibi, Necati Doğru bu rakamları veriyor:
“237 bin metrekare izni var. 628 bin metrekare yaptı... 391 bin m2 fazla... M2’sini kaça sattı? 8-10 bin dolardan.”
Doğru, AKP Büyükşehir belediyesi ile CHP’li Beşiktaş Belediyesi bu projeye göz yumduklarını anlatıyor. Beşiktaş Belediyesine yönelik çok ağır eleştiriler yapıyor.
Bu konuyu geçmişte yazdığımız yazıların içinde okuyabilirler.
Okurumuz bir şeyin altını da çiziyor:
HANGİ ALGI?..
“Ancak, bu yazıyı okuyan herkesin ilk algısı; ‘Konu rant olunca AKP de CHP de aynı’ demek olacaktır.
Bu algıda bizim geçmişteki yanlışlarımızın da mutlak etkisi vardır.
İnanın, son yıllarda bu etkiyi kaldırmak ve kırmak İBB Meclisi’nde büyük mücadele veriyoruz. Mücadelemizle İstanbul’da ki yağmayı önlemek ve bu algıyı da yıkmak istiyoruz.
Söz konusu olayda Beşiktaş CHP Gurubu yukarıda anılan kararı oy birliği ile almıştır.
Gurup, adrese ve şahıslara yönelik kararların yanlış olacağına samimiyetle inanarak, ciddi bir çalışma yapılması için teklifi “Müdürlüğüne iade” etmiştir.
Tek isteğimiz, seçime giderken ‘AKP’nin rant ortağı’ algısını silmektir. Çünkü bu algı AKP’nin işine yaramaktadır. “CHP’de rant ortağı” algısı, CHP’ye zarar verme yanında, daha çok AKP’nin İstanbul’a yaptığı kötülüğü hafifletici bir etki yaratıyor.”
SEVİGEN, ÜNAL’A NE DEDİ
BEŞİKTAŞ Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın işlemleri hep kuşkuyla karşılanıyor.
Rantı yüksek kapalı bir belediye anlayışı hüküm sürüyor.
Bu nedenle Ünal çok eleştiriliyor:
Bize “Şu konuları Ünal’a sorar mısınız” dediler.
“Zorlu AVM’de kaç dükkan var ? 500 olduğu doğru mudur?
Bunların 185’in içkili yerler mi olacaktır?
İsmail Ünal, tek ada tek parsel üzerinden bütün AVM’ye içki ruhsatı vermek istediniz mi?
Yani aynı ada ve paftaya mı ruhsat verilecektir?
Zorlu Center’den başka ilçe sınırları içinde ruhsat verilmesi için talepkâr olan 31 firma arasında Nusret firması da var mıdır?
Eski Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, geçen perşembe günü 14.20’de belediyeye gelerek sizinle ne konuştu?
“Sayın Sevigen 31 meclis üyesini ikna edemiyorum” dediniz mi? Sevigen’i uğurlarken, omuzunuzda ceketiniz, Deniz Baykal’a ima yollu hangi sözü sarfettiniz?
Bu konuşmalar gizlice banta alınmış mıdır?”
Başbakan doğruları söylemiyor
Çanakkale;
1- Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti konumundaki İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucundan iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir. (Alıntı; Vikipedi-Özgür ansiklopedi)
CHP:
2- CHP, 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve Atatürkçü, sosyal liberal ve sosyal demokrat siyasi görüşünü benimsemiş olan Türk siyasî partidir. Çok partili düzene geçiş sürecinde tek parti iktidarını sürdürmüş ve Türkiye’de en uzun süre iktidarda bulunmuş parti olan CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak da anılır.
“Halk Fırkası” adıyla kurulan partinin adının başına 1924’te “Cumhuriyet” sözcüğü eklenmiş, daha sonra 1935’teki 4. Kurultay’da bugünkü “Cumhuriyet Halk Partisi” adı benimsenmiştir. (Alıntı; Vikipedi-Özgür ansiklopedi)
Başbakan:
3- ‘CHP Lideri Kılıçdaroğlu ‘Barışa Evet, Savaşa Hayır’ mitingleri yapacakmış. Sevsinler seni. Sen Çanakkale’de ‘savaşa hayır’ diyebildin mi? Çanakkale’de Haçlı zihniyetine karşı ‘hayır’ diyebildin mi?’ (Alıntı; Başbakan’ın Adıyaman konuşması-14 Eylül 2013)
Çanakkale, CHP ve Başbakan başlıkları altında 3 örnek verdim.
1915-16, 1923 ve 2013:
Ülkenin geldiği nokta ve hafızalarımızı tazelememiz anlamında son derece önemli 3 ayrı tarih... Başbakan’ın Adıyaman konuşmasını internet sayfalarından okurken büyük ihtimalle çok sayıda insanın olduğu gibi bende ‘şok’ oldum. Başbakan, Kılıçdaroğlu ve CHP’yi eleştirmek adına son derece tarihi bir hata yaptı. Önceden hazırlanmış bir konuşmaysa birlikte çalıştığı danışmanlarına güvenmekle son derece hatalı olduğu gün gibi aşikâr. Spontane bir konuşma ise Başbakan’ın Türkiye halklarına ‘aptal’ muamelesi yaptığının resmidir.
CHP misyonuna ‘O gün neden savaşa hayır demedin’ de bugün Suriye konusunda ‘Savaşa hayır diyorsun’ diye çıkışıyor başbakan. Bu nedenle kafama takıldı ve tarihsel kronolojiyle yazma gereği hissettim. Ülkeyi yönetenlerin yurttaşları nasıl aşağıladığına ciddi ve tarihsel bir örnek.
CHP’nin Çanakkale savaşlarından 7 yıl sonra kurulduğunu burada hatırlatmamıza gerek yok sanırım diyeceğim, ama hatırlatmak gerekiyormuş. Bu arada Çanakkale savaşlarının itilaf devletlerine karşı ülkeyi savunmaya yönelik bir savaş olduğunu, Osmanlı tebaası altında yaşayan tüm halkların bu savunmada kanlarını döktüğünü, halkların tamamının direnişiyle sonuçlandığını tarihi bilgiye sahip herkes çok iyi biliyor.
Bu konuyu yazmak yüzde yüz benim görevim mi, değil elbette. Ancak bu manada bir duyarlılığı es geçmek mümkün değil. Çünkü tarihi gerçeklere rağmen halk kandırılıyor. Maalesef halkın büyük bir bölümü de bu kandırılmayı alkışlıyor. Ve CHP, ‘Çanakkale savaşına neden hayır demedin’ çıkışına henüz bir cevap vermiş değil. Ana muhalefet partisi olmanın dışında konunun muhatabı olmasına rağmen.
Daha fazla ne yazayım ki... Başbakan çözüm isteyenlere başka bir coğrafyayı adres gösteriyor, ‘Devlet isteyenler oraya’ diyor. Yani Güney Kürdistan’a (Kuzey Irak)... Şimdi Sovyetler yok, ancak Putin’in son Suriye manevrasından sonra mümkündür ki kızgın olsun, Türkiye sosyalist hareketleri için de ‘Komünistler Moskova’ya’ diyebilir. Kürtler Güney Kürdistan’a, komünistler de Moskova’ya giderse ülkede de sıkıntı kalmaz artık! Ülkeyi yöneten iktidar erki de istediği gibi konuşur ve kabul görür.
Naci SAPAN- Gazeteci, DİYARBAKIR
Paylaş