Paylaş
Kitlesel ölümlerin Şam’ın yakınlarında muhalefetin kontrolü altında olan ve bu nedenle son günlerde rejim kuvvetlerinin ağır bombardımanı altında kalan bir bölgede meydana gelmiş olması, geçmiş sicili de hesaba katıldığında, projektörlerin hemen “olağan şüpheli” olarak Beşar Esad’a çevrilmesine yol açtı.
Şam’daki rejim, kimyasal silaha başvurmadığını, olaydan muhalefetin sorumlu olduğunu ileri sürüyor. Saldırı, Esad’ın, uzun müzakerelerden sonra daha önceki kimyasal gaz kullanımı iddialarını incelemek üzere BM’den bir teftiş heyetini Şam’a kabul etmesinden hemen sonra meydana geldi. Dolayısıyla, “Esad BM’nin kimyasal silah heyeti oradayken bunu niye yapsın” sorusu zihinleri karıştırıyor. Ayrıca, Beşar Esad’ın askeri alanda önemli kazanımlar elde ettiği bir dönemde kimyasal gaz kullanmasının mantıklı olmadığını ileri süren gözlemciler de var.
Gelgelelim, güney komşumuzda işler mantıkla yürütülmüyor. Ankara yaptığı değerlendirmeler sonucu, son olayda kimyasal gazın Esad rejimi tarafından kullanıldığı konusunda büyük ölçüde ikna olmuş gözüküyor.
* * *
Çelişik iddialar karşısında uluslararası camia açısından gerçeğin aydınlatılabilmesi için ne yapılması gerektiği belli. Esad rejiminin, halen Şam’da bulunan BM gözlemci heyetinin kitlesel ölümlerin meydana geldiği mahallelere gidip inceleme yapmasına izin vermesi gerekiyor. Bu mahalleler heyetin bulunduğu yerden arabayla yalnızca 15 dakika mesafede bulunuyor.
Şam’daki rejimin BM ile işbirliğine yanaşmaması, kaçınılmaz olarak bu katliamdaki sorumluluğunun ikrarı olarak görülecek ve üzerindeki uluslararası baskının yoğunlaşmasına yol açacaktır.
Kimyasal gaz kullanılması, çağımızda insanlık açısından cezasız kalmaması gereken çok ağır bir suçtur. Bu alanda caydırıcılığın kaybedilerek bir cezasızlık kültürünün yerleşmesi, üzerinde yaşadığımız gezegende belli insanlık ölçülerinin korunabilmesi açasından vahim sonuçlara yol açabilecektir.
* * *
Kritik soru burada beliriyor. Şam’daki rejimin sorumluluğu kesinleşirse, uluslararası camia Beşar Esad’ı cezalandırmak için ne yapabilir? Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Esad’a arka çıkma kararlılığı nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’nden bir yaptırım kararı çıkartılabilmesi güç gözüküyor.
O zaman BM kararına dayanmayan bir askeri müdahalenin icra edilmesi gündeme gelebilir. Bu, askeri cephede dengenin rejim aleyhine dönmesine de yardımcı olacak bir ağır hava bombardımanı seçeneği olabilir. Fransa, açıkça askeri bir adımdan söz ediyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın da “ABD askerlerinin sahada olması dışındaki tüm seçeneklerin masada olduğunu” belirten açıklaması, bir hareketlenme olabileceğini gösteriyor.
Yine de bu yola başvurulabilmesi için, Orta Doğu’daki çatışmaların dışında kalma yönünde kararlı bir tutum izleyen ABD Başkanı Barack Obama’nın ciddi bir politika değişikliğine girmesi gerekiyor.
* * *
İşi güçleştiren bir başka gelişme, silahlı Suriye muhalefeti içinden kopan ve ülke dışından gelen cihatçı kadroların katılımıyla güçlenen El Kaide çizgisindeki El Nusra gibi köktendinci grupların Suriye sahnesinde giderek ön plana çıkmakta oluşudur. Batı’nın bu nedenle silahlı muhalefete yardım konusunda tereddütler geçirmekte olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Kimyasal gaz hadisesi, El Nusra’nın Suriye’de alan genişletmek üzere ülkenin kuzeyindeki Kürt bölgelerine girerek, buradaki hakim güç olan PKK çizgisindeki PYD’ye savaş açtığı bir zamanlamaya rastlıyor. El Nusra ile PYD arasında kuzeyde pek çok yerleşim merkezine yayılan şiddetli bir savaş sürüyor. El Nusra saldırıları sonucu binlerce Suriyeli Kürt, topluca Kuzey Irak’a geçiş yapmak zorunda kaldı geride bıraktığımız günlerde.
Özetle, yaklaşık 900 kilometrelik bir sınır paylaştığımız Suriye, her yönüyle büyük bir insanlık felâketine sahne oluyor. Bu tablonun önümüzdeki aylarda, yıllarda daha da ağırlaşması kuvvetle muhtemeldir.
Sonuçta, bir kıyamet günü senaryosunun Suriye’de adım adım yürümekte ve yayılmakta olduğuna tanıklık ediyoruz. Suriye’yi kaplamakta olan büyük kaosun serpintilerine en çok açık duran ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye’nin kendisini bu serpintilerden koruyabilmesinin bazı gerekleri var; uluslararası camiayla her vesileyle kavga etmeyi bir tarafa bırakıp, işbirliği içinde hareket etmeye başlamak gibi... Bu da ancak dış politikada yeni bir anlayış ve üslubun yerleşmesi ile mümkün olabilir.
Paylaş