Paylaş
Ve açıklanır açıklanmaz herkes kendi hükümlüsünü alıp çekildi bir kenara.
*
Kararlar öyle iyi kurgulanmış ki...
“Adalet zedelendi” diyen için de münasip hükümlü var, “Derin devlet tepelendi” diyen için de münasip hükümlü var.
*
İşte bakın:
Birileri “Tuncay Özkan ne yaptı da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı” diye soruyor.
Başka birileri yanıt veriyor: “Veli Küçük’e odaklanırsan böyle şeyleri düşünmekten kurtulursun”.
*
İşte bakın:
Birileri “Veli Küçük ceza aldı diye kimse üzülmemi beklemesin” diyor.
Başka birileri yanıt veriyor: “İlker Başbuğ ne oluyor bu arada? Kurunun yanında yanan yaş mı?”
*
Bu arada...
Bazı muhafazakârlarımız karar açıklanınca “Kemal Gürüz ve Fatih Hilmioğlu gibi rektörler başörtülülere çok çektirmişlerdi, şimdi onlar çeksin” diyorlar.
Sanki adamlar cezayı “başörtülülere çok çektirmek” suçundan almışlar gibi...
*
“Doğu Perinçek” deniliyor.
Kendisinden zerre kadar hazzetmeyen kim varsa haykırıyor: “Oh olsun”.
“Mustafa Balbay” deniliyor.
“Genç subaylar rahatsız” manşetine ifrit olan herkes haykırıyor: “Oh olsun”.
“Tuncay Özkan” deniliyor.
Vaktiyle yaptığı yaramazlıkları anımsayanlar haykırıyor: “Oh olsun”.
“Yalçın Küçük” deniliyor.
Televizyon programlarında masaları yumruklamasından rahatsız olanlar haykırıyor: “Oh olsun”.
*
Oh olsun olmaya da...
Sonuçta bu isimler karakterlerinden, siyasi düşüncelerinden, ideolojilerinden, zihniyetlerinden, söyledikleri sözlerden dolayı yargılanmadılar ki...
“Kriminal işler”den dolayı yargılandılar.
Dolayısıyla karakterlerini ya da karaktersizliklerini bir tarafa bırakıp işledikleri suçlardan söz etmemiz gerekmez mi?
Suçtan... Yani silahtan, cinayetten, bombadan, mezardan, somut delilden, somut olgudan falan...
*
“Veli Küçük ceza aldı, asit kuyularının intikamı alındı” diyorlar.
Oysa şöyle bir baksalar dava dosyalarına görürler Veli Küçük’ün aldığı cezanın asit kuyularıyla hiçbir ilintisinin olmadığını...
“Kemal Kerinçsiz ceza aldı, Hrant’ın intikamı alındı” diyorlar.
Oysa şöyle bir baksalar dava dosyalarına görürler, Kemal Kerinçsiz’in aldığı cezanın Hrant Dink cinayetiyle hiçbir ilgisinin olmadığını...
*
Birileri “Hrant’ın katilleri, faili meçhul cinayetler, Danıştay baskını, darbe teşebbüsleri, asit kuyuları” falan diyerek çıkan kararlar karşısında sevinçlere gark olmamızı istiyor.
Başka birileri de Danıştay saldırısından tutuklu Osman adlı şahsın tahliyesine dikkatimizi çekerek “Ne iş” diye sormamızı istiyor.
*
Kararları yorumlarken...
Bazıları masummuş gibi görünen hükümlülerin karşısına canavarmış gibi görünen hükümlüleri çıkarıyorlar.
Bazıları ise canavarmış gibi görünen hükümlülerin karşısına masummuş gibi görünen hükümlüleri çıkarıyorlar.
*
Torba yasa gibi bir karar bu...
Torbada ne istersen var.
Meşrebine, mizacına, partine, cemaatine, klanına, grubuna, vicdanına, ahlakına hangisi uygunsa onu alıyorsun.
Ve bir anda haklı oluyorsun.
Nasıl olsa torbaya elini adaleti aramak maksadıyla daldıran yok.
Teksas mı orası?
DİYORLAR ki:
Silivri’de otobanlar kapatılmasa, tel örgüler çekilmese, kimsenin oraya yaklaşmasına izin verilmese...
Gelip mahkemeyi basacaklar ve sanıkları kaçıracaklardı.
*
Sanki barakadan yapılmış külüstür bir kovboy hapishanesinden söz ediyorlar.
Sanki şerifin derme çatma odasından ve odanın bir köşesinde uyduruk demir parmaklıklar ardına konulmuş azılı iki hayduttan söz ediyorlar.
Sanki Silivri dedikleri Teksas’ın biraz dışında bir kovboy kasabası...
Hasbinallah! Hasbinallah!
İnal Batu’ya rahmet
KENDİSİNİ ilk olarak Roma Büyükelçisi olarak tanımıştım. Uzaktan ama... Öcalan’ın İtalya günlerinde mikrofonlar ona çevrilmişti. Çok sancılı bir süreçti.
İnal Batu o süreci gayet güzel yönetmişti.
Sonra kendisini yakından tanıdım.
Tanıdığım en çelebi, en hoşsohbet, en kafa dengi insanlardan biriydi. Her anlamda demokrat, anlayışlı ve birikimliydi.
Yanında rahat edilen insanlardandı. Bir süredir rahatsızdı.
Dün vefat etti. Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olur inşallah.
Not defterimden
-BAŞBAKAN Erdoğan Küçükçekmece’de yaptığı bir konuşmada sandığın öneminden söz edip “Herkes buna boyun eğmek zorunda” demiş... Boyun eğmek, boyun eğdirmek... Çok tatsız ifadeler bunlar... Medeni insanlar boyun eğmezler, saygı gösterirler.
-Roger Waters İstanbul’da verdiği konserinde o ünlü duvarına Gezi’de ölenlerin resimlerini yansıtıp “Devlet teröründe öldürüldüler” demiş. Maliyeciler! Görev başına...
-Roger Waters ya da Pink Floyd denince aklıma “çocukların özenle sakladıkları zaafları açığa vurup alay eden zalim öğretmenler” gelir.
-“Maliyeciler” dendiğinde ise aklıma hep İsmet Özel’in şu dizeleri gelir: “Ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye/Kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa”.
-Bir üniversite, verdiği gazete ilanıyla yaptığı adam kayırmacılığı yanlışlıkla ifşa etmişti... Bu üniversitenin rektörü istifa etmiş... “İstifa etmek”... Son zamanlarda ne kadar da az işittiğimiz bir eylem.
‘Bursa Nutku’ yalanı
“ATATÜRK’ün Bursa Nutku” yalanı yeniden tedavüle sokulmuş durumda.
Güya Atatürk demiş ki “Devrimler tehlikeye girdi mi polis var, jandarma var demeyeceksin, eline taşı, sopayı alıp fırlayacaksın”...
Ünlü tarihçiler böyle bir nutuk yok diyorlar.
*
Yok mu, var mı tartışması yapmak bile boş...
Velev ki Atatürk böyle demiş.
Velev ki böyle bir nutuk var.
Varsa bile yanlış...
Ne yani?
Kafası bozulan eline taşı, sopayı, silahı alıp sağa sola mı saldıracak?
Bu mudur yani?
*
Bir yandan demokratik standartlardan söz edeceksin, bir yandan barışçıl gösteri hakkını talep edeceksin, bir yandan anayasal hak olarak toplanma hakkını savunacaksın...
Bir yandan da “Bursa Nutku’nda öyle yazıyor, taşımı sopamı aldım geldim” diyeceksin.
Olmaz böyle şey.
Trabzonspor Başkanı diyor ki
TRABZONSPOR Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nu eleştiren bir yazı yazmıştım.
Kendisiyle bir telefon görüşmesi yaptım.
Söyledikleri şunlar:
*
-Benim partiyle, siyasetle alakam yok. Milliyetçi muhafazakâr biriyim ben. Başbakan’ın yaptığı işleri beğenirim.
-Başbakan “Kurumlar ile kişiler ayrılsın” diyor. Başbakanımız akıllı adamdır. Kurumlar ile kişilerin ayrılmayacağını bilir. Başbakanımız onu siyaseten söylüyor.
-CHP ile MHP’nin tutumu ise daha farklı... Bu iki partinin liderleri UEFA’ya “Siz nasıl böyle karar verirsiniz” diyorlar. Kılıçdaroğlu “Türkiye’deki mahkemeler bağımsız karar veremez” diyor.
-Bir tarafta Türk futbolunun ırzına geçmiş bir adam var ve bunlar tutmuşlar “Sen nasıl Aziz Yıldırım’a ceza verirsin” diyorlar, Aziz Yıldırım’ı savunuyorlar. “Kurumlar ayrı, kişiler ayrı” bile demiyorlar.
-Yaptığım açıklamada “biz Ermeni, Rum, Yahudi takımı mıyız?” dedim... Kastım içimizde yaşayan Ermeni, Rum ve Yahudi vatandaşlarımızı üzmek değildi. Benim de Ermeni, Rum arkadaşlarım var.
-Benim o sözleri söylemekteki amacım siyasi partilerin Trabzonspor’a yabancı futbol takımı muamelesi yapmalarına tepki göstermekti. Keşke “Biz Fransız takımı mıyız, İspanyol takımı mıyız” diye sorsaydım, amacımı daha iyi ifade etmiş olurdum.
Paylaş