Paylaş
Biri anaokulunda, 12’si ise ilk okul, ortaokul ve lisede geçen bu sürenin sonunda çocuklarımız iki büyük sınava giriyor.
Bu sınavlarda elbette tek tek çocuklarımızın başarısı ölçülüyor ama Milli Eğitim Bakanlığı’nın 13 yıllık performansını da bu sınavda görme şansımız oluyor.
Önce, YGS sınavının sonuçlarını hatırlatayım:
Tablodaki ortalama doğru cevap sayılarına baktığınızda bile resim çok net: Eğer, bu ortalamayı tutturan tek bir kişi olsaydı, o kişi liseden mezun bile olamazdı, bırakın üniversiteye gitmeyi.
Standart sapma rakamını özellikle veriyorum; bu rakam öğrenci dağılımının ortalamaya ne kadar yakın veya uzak olduğunu anlamamıza yardımcı olan bir istatistiki araç. Rakam küçüldükçe sınava katılanların bu cevap ortalamasına ne kadar yakın olduğunu, rakam büyüdükçe de ortalamadan aslında ne kadar uzak olduğunu anlıyoruz.
Böyle bakınca, zaten çok düşük doğru cevap ortalamaları varken, öğrencilerin de aslında ezici çoğunluğunun bu ortalamayı bile tutturamadığını, yani daha da düşük not aldığını net biçimde görüyoruz.
Yani standart sapma rakamına, Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenciler arasında eşitliği ne kadar sağlayıp sağlayamadığının bir göstergesi olarak bakabiliriz.
Şimdi gelelim en taze sınav sonucumuza, son yapılan LYS’ye. Şunu unutmayın, bu LYS’ye az önceki tablosunu verdiğim YGS’de başarılı olanlar, yani ortalamanın bir hayli üzerinde not alabilenler katıldı. (YGS sonrası LYS’ye 1 milyon 232 bin aday katılma hakkı elde etti ama bunların sadece 850 bini LYS’ye katıldı.)
Şimdi şu tabloya bakın. Tabloda sadece bu yıl liselerden mezun olanların durumu gösteriliyor. Parantez içindeki rakamlar o testteki soru sayısı:
Bir kez daha aynı şeyi görüyoruz: Bu yıl liseden mezun ettiğimiz öğrencilerin belki de en iyilerinin ortalaması bile aslında liseden mezun olmaya yeterli değil.
Elbette öyle bir kişi yok. Daha doğrusu o kişi bir kurum, Milli Eğitim Bakanlığımız.
Hiçbir sınav türünde doğru cevap ortalamasının soruların yarısından fazlasına erişememiş olması bu ülkenin uzun yıllardır gözlenen bir acı gerçeği.
Bu gözlemi herhalde bakanlık da ve bakanlar da yapıyor. Ve maalesef, bakanlık bu acı gerçeği değiştirmek, öğrencilerimizin ortalama seviyesini yükseltmek için (eğer alıyorsa) aldığı önlemlerin de bir sonucu hala yok.
Bunu ısrarla yazıyorum, hiçbir Milli Eğitim Bakanı’ndan da bir cevap alamıyorum:
Milli Eğitim Bakanları, hatta hükümetler, kendilerine YGS ve LYS sınavlarıyla ilgili hedefler belirlemeli ve bunu açıklamalıdır. Bu bir ulusal seferberlik konusu yapılmalı, örneğin ‘Matematik sınavında ortalama doğru cevap sayısını şuraya, standart sapmayı buraya getireceğiz’ denmelidir.
Eğitim, her türlü sosyal eşitsizliğin başlayıp inşa edildiği yer değil, hayata eşit başlamanın koşullarının yaratıldığı yer olmalıdır.
Şu anda eğitimimiz, bir avuç seçkin ve çocuğunu az sayıdaki özel okula gönderebilecek kadar zenginleri öne çıkaran, toplumun en altındakilerin ise oradan bir daha hiç çıkamamalarını garanti altına alan bir sistem.
Mesele, iktidara gelenlerin bu gerçeği değiştirmek için ne yaptıkları, yapacakları meselesidir.
Paylaş