Paylaş
Gezi eylemleri sonrası ortalığı komplo teorileri sarınca, pazar eğlencesi kabilinden hatırlatayım istedim.
Pazar pazar fikir yürütmek isteyenlere biraz malzeme işte...
***
Yazı, The New Scientist dergisinin 24 Ekim 2011 tarihli 2835. sayısında çıkmış. Başlığı aynen şöyle: ‘Dünyayı yöneten kapitalist ağ ortaya çıkarıldı...’
Bu yazının çıktığı zamanlarda Amerika’da ‘Wall Street’i işgal’ eylemleri tam hız devam ediyordu. Ve eylemcilerin söylediği tam da bu yazıda anlatılan türden bir şeydi. Ama onlar ellerinde bir kanıt olmadan, hatta o kanıta da pek ihtiyaç duymadan söylediği için söylenenler ‘komplo teorisi’ gibi duruyordu.
İşte tam o sırada, İsviçre’nin meşhur ETH Üniversitesinden, yani bir zamanlar Albert Einstein’ başta olmak üzere pek çok Nobel ödüllü bilim insanı mezun etmiş olan Federal Teknoloji Enstitüsü’nden üç temel bilimcinin fizikçilerin bilimsel makalelerini koyduğu ‘arxiv’ adlı web sitesinde yayınlanan makalesi ortaya çıktı.
Bu yazıyı internetten okuyanlar makaleye bu linkten ulaşabilirler. Ben makaleyi New Scientist’ten özetlemeye çalışayım.
Her biri ETH’de büyük sistemler analizcisi olarak çalışan üç yazar, oturup 43 bin uluslararası şirketi incelemiş. Bu incelemelerin sonunda bu 43 bin şirketin aslında 1318 uluslararası şirket tarafından kontrol edildiğini ortaya çıkarmış.
Ama iş orada da bitmemiş. 43 bin şirketi hissedar olarak kontrol eden 1318 şirketin sahipleri de başka şirketler aslında. Ve bunların sayısı elbette ki daha az: 147 şirket.
Şimdi isterseniz rakamlara bakalım...
Başlangıçtaki 43 bin uluslararası şirket, dünya ekonomisinin ürettiği işletme karlılığının beşte birini oluşturuyor. Dünyanın şirket karlarının yüzde 20’si sahiden çok ama çok büyük bir rakam, unutmayın.
Bu 43 bin şirketi kontrol eden, onlara sahip olan veya ortaklaşa iş yapan 1318 ‘mega’ şirket, gerek kontrol ettiği hisse senetleri yoluyla gerekse doğrudan sahip olduğu işlerle dünya çapındaki cironun yüzde 60’ına sahip.
Bitmedi. Bir de bu 1318 şirketi kontrol eden 147 ‘Süper Mega’ şirket var. Bunların büyük çoğunluğu banka.
Yani başa döndüğümüzde, şirketlerin yüzde 1’den bile az bir bölümü, bütün ‘network’ün (ağ) yüzde 40’ını kontrol ediyor.
Ekonomik gücün bu biçimdeki temerküzünü hepimiz hayal edebiliriz elbette ama bunun bu kadar sağlam rakamlarla önünüze konması biraz ürkütücü.
Daha da ürkütücü olanı, aslında bu çeşit ‘ağ’ların son derece istikrarsız olması. Tepedeki şirket şu veya bu biçimde zora girince kendi ‘network’ündeki bütün şirketleri de zora sokuyor. Nitekim ETH’den Stefania Vitali, James B. Glattfelder ve Stefano Battiston’un araştırmasında en tepede gözüken banka ve finansal kurumlardan bazıları 2008 krizinde battı. Ve batarlarken de beraberlerinde pek çok başka şirketi de sürüklediler.
Üç araştırmacının rakamları ve bulguları elbette çarpıcı ama aslına bakacak olursanız sermayenin ve gücün bu biçimde tekellerde toplanması biraz kapitalizmin doğasından kaynaklanıyor.
Baktığınızda, mesela bizde, Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği TÜSİAD’ın kendisini sık sık, ‘Toplam istihdamın şu kadarını, toplam kurumlar vergisinin de şu kadarını üyelerimiz sağlıyor’ diyerek kendisini savunduğunu biliyoruz.
TÜSİAD gibi çok az sayıda üyesi olan bir derneğin Türk ekonomisinin yarıdan hayli fazlasını temsil etmesi, ETH’nin üç araştırmacısının küresel düzeydeki bulgularının yerel düzeyde tekrarı gibi.
Paylaş