Paylaş
Hiçbir şey olmamış gibi bir hafta sonra Akdeniz Oyunları’nın açılışında Türk bayrağı taşıdı...
Bu yaz Londra’da yapılan olimpiyatlarda da benzer bir olay yaşanmıştı.
Yunan kadın üç adım atlamacı Voula Papachristou oyunlardan hemen önce, ülkesindeki Afrikalı göçmenleri aşağılayan ırkçı tweet’ler atmıştı. Peki orada ne oldu?
Yunanistan Olimpiyat Komitesi, yapılanın olimpiyat ruhuyla bağdaşmayacağını söyleyerek kadın atleti olimpiyat kadrosundan hemen çıkardı.
Defalarca özür dilemesine rağmen sporcuyu Londra’da yarıştırmadılar.
Türkiye’nin olimpiyat ruhu ve ırkçılığa bakışı böyledir...
Yunanistan ve dünyanın bakışı böyle...
Hayaletle savaşmak
Başbakan, Gezi olayları sırasında sık sık muhatabı olmamasından söz etti...
“Her şeyden önce muhatabınızı bileceksiniz. Burada böyle bir muhatap söz konusu değil” dedi... Tam da bu yüzden Gezi Parkı protestoları kitlesel bir eyleme dönüştü işte. Tek bir muhatabı yok bu işin. Başbakan muhatabını bilse nasıl baş edeceğini de çözecek
kadar deneyimli bir siyasetçi zaten... Ama ilk kez muhatabını bilmediği bir ‘sorunla’ karşı karşıya. Hayaletle savaşmak gibi bir şey bu... Gezi Parkı bitiyor, Abbasağa çıkıyor...
Çadır kalkıyor, Duran Adam geliyor... İstanbul bitiyor, Ankara başlıyor... Karanfiller ortaya çıkıyor... Gündemi ilk kez kendisi değil, muhatabını bulamadığı sokak belirliyor...
Nazlı Tolga aşk için kariyerini nasıl feda etti?
Erkek sevdiği kadın uğruna kariyerinden vazgeçer mi? Zor... Ama kadınlar gözlerin kırpmadan vazgeçiyorlar.
Son örnek Fox Ana Haber’in başarılı sunucusu Nazlı Tolga oldu...
Geçen hafta ana haber sunuculuğuna veda etti. Neden?
Yabancı biriyle evleneceği ve yurtdışına yerleşeceği için.
Nazlı Tolga mesleğinin zirvesindeydi... Son iki yıl üst üste Altın Kelebek kazandı bu alanda. Haber bülteni en çok izlenenler arasındaydı.
Hepsini elinin tersiyle itti.
Bir erkek aynı pozisyonda olsa asla böyle bir şeyi yapmaz. Peki kadınlar nasıl yapabiliyor?
Hani bizim Ayşe’nin evlenip Dubai’ye gitmesine de benzemiyor bu. Ayşe mesleğini oradan da başarıyla sürdürdü, ara vermedi.
Oysa ekran önünde olmak öyle değil. Televizyon nankördür, üç hafta ekranda gözükme, seyirci hemen unutur...
Her akşam ekranda olan Nazlı Tolga’yı da unutacak.
Gideceği Brezilya’da mesleğini yapması imkansız. Nazlı günün birinde döndüğünde ekranda aynı işi bulacak mı, aynı başarıyı yakalayacak mı?
Hepsi muamma... Ama o tüm bu riskleri aldı, işi değil aşkı tercih etti.
Kadınlara “Aşk mı, kariyer mi?” sorusunu sormak bile manasız galiba... Gözü kapalı ilkini tercih ediyorlar.
Umarım tercihinde sonuna kadar mutlu olur Nazlı Tolga.
Nazım’ın şiirini kendinin sandı
Yıldız Tilbe’nin kafasına bayılıyorum, dobra kadın...
OT dergisinin haziran sayısında röportajını okudum, ağzından aynen aktarıyorum:
“Bir arkadaşım bana bir şiir kitabı verdi, ben de eğer beğendiğim bir şiir olursa koparıyorum, kendi kitabım olunca. Ama bu kitap benim olmadığı için Nazım Hikmet’in bir şiirini geçirdim deftere, bunu besteleyeceğim dedim.
O arada unutmuşum.
Aradan birkaç yıl geçti, müsveddeleri karıştırıp incelerken bu şiiri buldum.
Anlatım dili de bana yakın, ‘Ne kadar güzel yazmışım’ dedim.
Altına da şairin adını yazmamışım, hemen besteleyeceğim diye düşünürken, demek ki kafam da güzeldi, kelle oldum, bir şey oldu derken unutmuşum.
Ondan sonra oturdum besteledim ben bunu bir güzel.
Kültür Bakanlığı’ndan geri, Nazım Hikmet’in diye...
Ne ilginç değil mi?
Bir de yazdılar Nazım Hikmet’ten çaldı diye.
Bir küfür edeceğim, kulakları düşecek ama edemiyorum...”
Dedim ya Yıldız Tilbe’nin kafasına bayılıyorum diye, haksız mıyım...
Paylaş