Paylaş
O kadar ki, bu gazlar (ama en çok da gözyaşartıcı gaz) eylemle ilgisi olmayan insanları bile etkiledi. İstanbul’un Taksim, Gümüşsuyu, Cihangir, Harbiye, Kurtuluş, Tarlabaşı, Maçka, Nişantaşı, Osmanbey, Elmadağ gibi mahallerinde oturup veya çalışıp da artık gazın kokusunu kilometrelerce öteden tanımayan tek bir vatandaş bile kaldığını sanmıyorum.
Tabii, polis bu denli yoğun biçimde gaz kullanınca, gerek vatandaşlar ve gerekse polisle karşı karşıya gelmekten çekinmeyen protestocular, kendilerini gazdan korumak için çareler arıyorlar.
Bir sürü kocakarı reçetesi var. Yok limon sıkmak, yok sirke kullanmak. Son olarak bir de, mide hastalıkları için kullanılan antiasit ilaçlarla suyu karıştırıp sprey şeklinde ağza sıkmak gibi çareler...
Pek çok insan bunları kullanıyor; bazıları ‘iyi geldiğini’ de düşünüyor. Ama aslında yanılıyorlar.
Önce biber gazı ile başlayayım.
Zamanında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile dalga geçildi ama bakan bir yerde haklıydı; polisin kullandığı biber gazı ‘doğal.’ Bunu söylüyorum; çünkü bu gazın bir de kimyasal yolla yapılanı da var.
İçinde de temelde biber var. Ama çok acı. Daha doğrusu acılığı konsantre edilerek arttırılmış biber. Şöyle söyleyeyim: Yiyebileceğiniz en acı biberin yaklaşık 100 bin katı kadar daha acı bu gazın özü.
Tabii işte biberi gaz haline getirmek için çeşitli katkılar da kullanılıyor falan ama özünde bu gaz yağ bazlı.
O yüzden suda çözülmüyor. Ne kadar su dökerseniz dökün, elde edeceğiniz geçici bir iyileşme hissi, o kadar. Limon, sirke vs gibi asit bazlı şeyler de, bir acıyı başka bir acıyla ikame etmekten başka bir şey değil. Gerçekte kalıcı hiçbir faydası yok.
Esasında ya bekleyeceksiniz. Eğer çok yakından ve doğrudan maruz kaldıysanız (o meşhur fotoğraftaki kadın gibi, polis doğrudan yüzünüze sıktıysa) gazın etkisi 6 saate kadar sona ermeyebiliyor. Veya sabunla yıkayacaksınız. Kesinlikle gaza maruz kalmış yerlerinizi kaşımayacak, oğuşturma-yacaksınız. Göz civarı için bebe şampuanı kullanacaksınız. Ama yıkamak da tam çözüm değil. Bir de, sabun bazlı tıbbi ıslak mendiller var, onlarla silmek de gazın etkisinin geçmesini hızlandırıyor.
İkinci gazımız gözyaşartıcı gaz. Polisin aslında en çok kullandığı bu. Hani o silahla atılan veya el bombası gibi fırlatılan, yoğun beyaz duman yayan şey, gözyaşartıcı gaz.
Aslında biber gazı da bir ‘gözyaşartıcı gaz’ ama göstericiler iyi biliyor, polisin bir nevi tüfekle ateşlediği gaz, biber gazı değil daha farklı bir gözyaşartıcı.
İşte bu gaz için limon ve sirke işe yarayabilir. Ama ne zaman?
Önerilen şey şu: Eğer gaz maskeniz yoksa (ki çoğu insanın yok), o zaman yanınızda bir bez veya havlu taşıyacaksınız ve onu limon suyuna ya da sirkeye batırmış olacaksınız. Gazın size doğru atıldığını duyduğunuz anda hemen o bezle ağzınızı burnunuzu kapatacak, o bezden nefes alacaksınız. (Gözleri korumak için yüzme gözlüğü fena fikir değil.)
Yalnız o bezin içinden nefes almak size sadece biraz zaman kazandırır. O zamanda da ya daha yükseğe çıkacaksınız ki gaz aşağıda kalsın veya gazdan uzaklaşacaksınız.
Geri kalan formüller hep boş. Gaza maruz kaldıktan sonra göze limon sıkmak falan, gözlerinize zarar verir sadece. Maruz kalındıktan sonra yapılması gereken, ya bebe şampuanıyla göz ve çevresini yıkamak, ya göz lensi solüsyonu kullanmak bolca ya da bunların hiçbiri yapılamıyorsa hızla ve uzunca bir süre gözleri kırpıştırmak, gazın gözyaşıyla yıkanıp atılmasını temin etmek.
Haa, son bir uyarı: Polislerin sırtlarındaki tüplerden sıktığı biber gazına veya tüfekle attığı gözyaşartıcı gaza bağışıklık kazandığınızı sanmayın sakın.
Hele yakından sıkılan biber gazına sık sık maruz kalmak, özellikle gözlerde retina hasarlarına yol açıyor.
Gazı kimseye tavsiye etmem açıkçası.
Paylaş