Afşin-Elbistan kimlere emanet edildi bilin!

3 OCAK 2013 tarihinde yapılan bir anlaşmayla, Abu Dabi şirketi TAQA’ya, sözde 12.0 milyar dolarlık yatırım yapma karşılığı, mevcut ve gelecekteki Afşin-Elbistan havzası peşkeş çekilmiştir. Bu gerçekleri açıklamak ve ilgilileri uyarmak için yerel (Göksun/K.Maraş) bir kişi olarak yazıyorum. Türkiye’deki komisyoncu ayağı incelenmelidir.

Haberin Devamı

Karanlık noktalar:
1- TAQA (BAE) şirketi 2005 yılında, Abu Dabi’de % 75 devlet, % 25 piyasaya açık olarak kurulmuş olup, adı sanı duyulmamış bir şirkettir. Her ne kadar enerji şirketi ise de, daha çok Abu Dabi dışında faaliyet göstermeye odaklanmıştır. Yaptığı bir iş referans olarak yoktur. (İnternetten bkz.)
Abu Dabi dışında petrol çıkarmaktan, pis su arıtmaya kadar, ne iş olsa yaparız havasındadır. Yönetim kurulu üyeleri 30-35 yaşında gençlerden oluşmaktadır. İçlerine bir tane çok bilmiş İngiliz CEO almışlar! 1988-2002 yılları arasında, Suudi Arabistan’da çalıştım, BAE’yi de bilirim, böyle bir şirket yoktu! Kaldi ki böyle dev projeler için dünyada tecrübeli ve bu işe yeterli Foster Wheeler, Mitsubishi, KBR gibi birkaç tane dev firma vardır. TAQA’nın böyle bir tecrübesi yoktur. Abu Dabi’de yılda 130 milyon ton petrol ve 30 milyar m3 gaz çıkar. Musluğu açınca petrol akar. Adamlar niye hiç tecrübeleri olmadıkları, güç kömür santrallarıyla uğraşsınlar!
Doğalgaz santralı ucuz ve kolayca kurulur. TAQA firması olsa olsa bir işletmeci firma olabilir, parası varsa mühendise ve müteahhide işi yaptırabilir. Buna itirazım yoktur. Ben para koymayacağını iddia ediyorum. Neden 5 yıl o kadar parayı yatırsın? Hiçbir Arap, peşin parayı görmeden iş yapmaz! Üstelik 12 milyar yerine 7.5 milyar dolar yeter, tabii kömür varsa!
EŞANTİYON SANTRAL!
2- Bu 5 santral kurma vaadi karşılığında 2003 yılında faaliyete geçen, Afşin-B (1400 MW) Termik santralı TAQA’ya eşantiyondan bedava (değeri 1.5 milyar dolar) verilmiştir. TAQA % 65, EÜAŞ % 35 sermayeli bir şirket kurulacakmış. Zaten Afşin-B çalışıyor ve para basıyor.
Neyi özelleştiriyoruz?
1984’de Afşin-A (1400 MW), 2003 yılında Afşin-B (1400 MW) gücünde, Foster ve Mitsubishi firmalarınca bitirilmiştir. Havzanın sahibi EÜAŞ idi. En çok borçlanırsınız, her santral için 1.5 milyar dolar kredi, geçmişte olduğu gibi herkesçe verilir. Yabancı ortağa ne gerek var? Nitekim hiç kimse tesis inşaatına taze para koymaz. % 30 öz kaynak, % 70 Dünya Bankası kredisi. TAQA, Afşin-B’yi bedavaya eşantiyon aldığına göre öz kaynak hazırdır!
‘TURP KARAKTERLİ KÖMÜR’
3- Afşin-Elbistan havzasındaki kömürler, ‘turp karakterli’ olup, 900 kcal, düşük kalitelidir. Kolay yanmaz, içine fuel-oil püskürtülür. İşletme zor ve verimsizdir. Bu santralların kapasitesi yıllık 2x7.5=15 milyar kwh iken, kapasitenin en çok 1/4 seviyesinde çalışır, yani 3-3.5 milyar kwh üretim... Tam kapasitede çalışsa yeni santrala gerek yoktur.  Esasa gelirsek, işten habersiz TAQA şirketi, havzada 5x1440 MW’lık santrallar kuracaklarını buyurmuşlar. Ne yazık ki, burada bu santralları besleyecek kömür yoktur! Son olarak Çöllolar havzası, Afşin-B santralını beslemek için güçlükle devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Her santral yılda 20 milyon ton kömür yakmaktadır. Havza, C(1400 MW), D(1000 MW) kapasiteli 2 santralı besleyecek kapasite iken, 5x1400 MW’lık kömür yoktur. İlkin projesi hazır olan fakat iktidarca 11 yıldır başlanamayan ‘C’ santralıyla işe başlanabilir. Kömür varlığı durumu kamuya açıklanmalıdır. Proje 5 yıl sürer.
2 BİN SİİRTLİ İŞÇİ
4- Acemi TAQA firması, mal bulup sevindirik olmuş edasıyla Elbistan’a gidip, vali ve kaymakamlara şirinlik muskaları dağıtmıştır. Güya her santral inşaatında 5.000, işletmede 2.800’er kişi çalışacaktır. Güya 25.000 kişi inşaatta, 14.000 kişi işletmede! En çok 5000 kişi çalışabilir. Bir de işçileri “Yerel alacağız” sözü vermişlerdir. Oysa Maden-İş, özelleştirmeye yıllarca direnmiş ve de yerel insanlar işsizlikten kırılırken, Siirt’ten 2000 kişiyi işe almışlardır.   Aslan ÖZMEN
Yüksek Makine Mühendisi

Haberin Devamı

Direnç kırma

Haberin Devamı

“Askeri törenle karşılanırsanız, Beyaz Saray’ın karşısındaki Blair House’da ağırlanıyor ve Rose Garden’da ortak basın toplantısı fotoğrafı verilirse, hesap ağır demektir. Sizden çok şey istenecek ve yeni görev tanımları yapılacak demektir. (Fevzi İŞBAŞARAN-ANAP’lı eski siyasetçi, Özal’ın Özel Kalem Müdürü)

Gülbenkyan (3)

GÜLBENKYAN’la ilgili (Calouste Sarkis Gulbenkian) haberleri izliyorum. Bu arada 1974 yılının kasım ayında Paris’te bulunan Gülbenkyan Vakfı’nın kurduğu Portekiz Evi’ni bir arkadaşımla ziyaretimi anımsadım. Gülbenkyan Vakfı’nın finansmanı ile kurulan bu yüksek öğrenim öğrenci yurdunda kalmak ve doktora çalışmalarım için Sorbon Hukuk Fakültesi’ne iki metro durağı yakın ve yıllık ücreti gelirimle uyuşan bu yeri Portekizli bir arkadaşım tavsiye etmişti. Ancak yurt yetkilileriyle yaptığım görüşmede adeta Türk öğrencilerin orada kalamayacağı yolundaki telkinler beni sukutuhayale uğrattı. Bugünkü gibi hatırlıyorum.
Sonradan Gülbenkyan Vakfı’nın vakıf senedini ve özellikle -‘Fondation Calauste Gulbenkian Délégation En France’- vakfın Fransa temsilciliğinin Ermeni toplumuna hizmet için özellikle Ermeni diyasporası ve Ermeni kilisesi ve dünya üniversitelerinde eğitim yapmakta olan Ermeni öğrencilerine burs ve eğitim, barınma hizmetleri vermeyi temel amaç edindiğini araştırmalarımda açıkça tespit ettim. Sizi, tarihi gerçekleri dışlayarak önyargılı hareketle suçlayan mektubunu yayınladığınız okurunuza hatırlatmak isterim ki, vakıf senedinde yazılı amaçları Gülbenkyan Türkiye’de gerçekleştirebilir mi idi? Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak dururken...
Dr. Kemal ÇEVİK

Haberin Devamı

Akillere mektubumdur

SAYIN Hisarcıklıoğlu ve Akiller... Sahi siz Kahramanmaraş’a niye geldiniz? (5 Mayıs) Geleceğiniz gün halktan gizlendi. Programınızın duyurusu da yapılmadı. Yaptığınız işi ciddiye mi almadı yetkililer? Yoksa halktan korktuğunuz için mi kaçak güreştiniz?
Vatandaştan gizli, kavun gibi çağrılı seçmişsiniz. Basın dersen seçmece karpuz; ilimiz TV’Si de yandaş... Bazı çağrılı muhtarlara sordum soru bile soramamışlar. Oda başkanlarının durumu da farksız olmalı.
Göreviniz halkı ikna etmekse, iletişimin, eğitimin, kuralı yüz yüze olanıdır. İnsanlara tebessümle yaklaşacaksınız, gözlerinin içine bakacaksınız, kendinizi dinleteceksiniz. Geri bildirim de de anlamayanların ya da soru soranların sorularını yanıtlayacaksınız.
Ben bu altın kuralları rahmetli hocalarım Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Prof. Dr. Sıtkı Velicangil, Prof. Dr. Sami Zan’dan öğrenmiştim.    
Sayın Akiller barış istiyorsanız ellerinde Türk Bayrağı olan insanların gözüne gaz sıktırmayacaksınız. Bu millet bayrağından vaz geçmez. Sizler de O kutsalın altında yaşıyorsunuz. Neden Türk bayrağının yasaklanmasına, devlet dairelerinden T.C.’nin kalkmasına, ileri Demokrasi Anayasasından Türkiye Cumhuriyeti sözcüklerinin kalkmasına, Atatürk anıtına çelenk konmasının  yasaklanmasına razı oluyorsunuz.
Bunların rahatça yapılabilmesi için dolaşıyorsunuz. “Bunlar yalan” demeyiniz.
İnsanların içi yanıyor. Yüksek sesle konuşan, heyecanından bağıran, hatta takma ayağını yüzünüze fırlatan gazilerimizi de hoş göreceksiniz. Milletin gazını alacaksınız. Bilirsiniz fizik kuralıdır. Basınç istiab haddini aşarsa kabı patlatır.
Türk Milletinin sabrını taşırmayın. Sürecin ne olduğunu iki yıl sonra ne yaşayacağını vatandaş öğrenmek istiyor. Siz milletin gazını alacağınıza, milletin elindeki Türk Bayrağını aldırıyorsunuz.
“Analar ağlamasın” diye bir argüman, bir jargon bulmuşsunuz.
Gerektiği zaman analar ağlayacak. Çanakkale harbinde 250 bin ana ağlamış. Maraş harbinde, İstiklal Harbinde binlerce ana ağlamasaydı, şimdi hangi ülkenin kölesi olurduk? Acaba Türkiye diye bir ülke kalır mıydı? Anaların ağlaması gerekirse ağlayacak, bizlerin ölmemiz gerekirse öleceğiz.
Teşriflerinizden (5 mayıs) önce toplantıya akredite olmaya çalıştım.
Toplantıya katılanları yetkili kişi veya kişiler seçiyormuş, alamadım. Manavda domates seçiyor mübarekler. “Herkesi içeri almıyorlar hiç boşuna uğraşma” dedi gazeteci arkadaşlar. “O şerefe nail olamadık. Eğer akredite edilseydim siz sayın Akıllılarla tanışma mutsuzluğuna erişmiş olurdum. Olmadı.
Toplantı günü elimde bayrakla geldim; ama polis beni taciz etti. Direndikçe üstüme geldi. Elimde suç alati olarak Türk bayrağı vardı. Türk polisi Türk Bayrağından rahatsız oluyor. Polis ileri demokrasi yutturmacası ile kaldırmak istedikleri Anayasa suçu işlediğinin farkında değil. Yanındaki genç polisler sanırım eğitimli çocuklardı da Allahtan yakamızı kurtardık. Belki de atanamayan genç öğretmenlerdendiler. Onlar da yapılanın yanlış olduğunun bilincinde idiler. O genç arkadaşlara teşekkür ediyorum yoksa kolumuzu, bacağımızı kırabilirdi.
Sayın Akiller...  Bana zorla ‘milli merkez’e üye olma görevi verdiniz. Birleşe birleşe çoğalacağız. Başka çaremiz kalmadı.
Polisler sıktıkları gazın kullanım koşullarını da bilmiyorlar. İnsana, hayvana 10 metreden yakın mesafeden sıkılmaz. Göze sıkılmaz diyor. Kapsülleri sıkarken tüfek 45 derece eğimle havaya kaldırılacak. Yakın mesafeden sıkılmayacak, kafaya, kalbe sıkılmayacak diye yazıyor. Gazcı arkadaşlar lütfen dikkat edin. Taksirli suça girmez; taammüden adam yaralamaya girer. Bir gün gelir  bunun hesabını vermek durumunda kalabilirsiniz.
Çünkü gez, göz arpacık yapıyorsunuz.
T.C. Op. Dr. A.Gültekin YAZICIOĞLU-KAHRAMANMARAŞ

Haberin Devamı

Bakırköy’de emlak vergi değerlerinin tespiti üzerinde tartışma sürüyor.

BAKIRKÖY Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen’in Emlak Vergisi değerleri üzerinde yürütülen çalışmalar konusunda dünkü açıklamasına, Yeşilköy Mahallesi muhtarı Bülent Yurtsever karşı çıkıyor ve “Değerlerin yüksekliği karşısında muhtarlar olarak Bölge İdare Mahkemesi’ne gideceğiz” diyor.
Yurtsever’in açıklaması şöyle:
“1- Takdir komisyonunda Vergi Dairesinden 1 yetkili, tapu müdürlüğünden 1 yetkili, Belediye Başkan Yardımcısı, Tahakkuk Şefi ve Mahalle Muhtarı olmak üzere oluşmaktadır.
Toplanılan takdir komisyonunda; Belediyemiz Tahakkuk şefliğince hazırlanmış arsa, arazilerden alınacak emlak vergisine temel olacak asgari birim değerleri hazırlanarak önümüze sunulmuştur. Bu bedeli takdir komisyonu hazırlamış değildir.
Belediyemizce hazırlanıp komisyonun önüne getirilmiştir.
Komisyonda bulunan 15 mahalle muhtarımda bunun doğruluğunu tasdik eder.
Ben ve bazı muhtarlarım bu oranların çok yüksek olduğunu belirtmemize rağmen toplantıya katılan belediye başkan yardımcımız %30 artışın bile az olduğunu, teklif bile edilemeyeceğini, düşünülemeyeceğini belirterek tavrını belirtmiş tartışmaların önünü daha baştan kesmiştir.
2- Evet komisyon 3. kere tekrar toplanmış Yeşilköy Muhtarı olarak Bülent Yurtsever, Şenlikköy Muhtarı M.Savaş Göktaş, Ataköy 7-8-9-10. Kısım Muhtarı Aylin Keserkaya ve Ataköy 3-4-11 Kısım Muhtarı Fehamet Berk enflasyonun %8’lerde dolaştığı bir ülkede arsa, arazilerden alınacak emlak vergisine temel olacak asgari birim değerlerine yapılan zammı kabul etmeyerek şerh koyarak imzaladılar.
3- Dün köşenizde yayınlanan açıklamamda haklı itirazımı vatandaşlarımla paylaşmam nasıl bir kişisel amaca yönelik olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum.
4- Komisyona vatandaş giremeyeceğine göre vatandaşın hakkını orada savunmak ve gelişmelerden vatandaşı bilgilendirmek %85 gibi bir oyla seçilmiş mahalle muhtarı olarak en doğal hakkımdır.
5- Eğer belediyemiz makul fiyatlarda artış oranı ile gelmiş olsa yada muhtarlarının sesine kulak vermiş olsa idi enflasyonun %8’lerde olduğu, işçi-memurun senede %3-4 maaş artışı aldığı bir ülkede en az %90 olan fiyat artışını talep etmez ve sorunsuz olarak takdir komisyonunda anlaşma sağlanırdı.
6- Belediye Başkanımız Sayın Ateş Ünal Erzen’in yazısında “Belediyece fahiş, öneride bulunulmuş, sonuca bağlanmış gibi algı yaratacak ifadelerin yer alması hemşehrileri yanıltıcıdır” demektedir. İlk toplantı sonrasında Belediye Tahakkuk Müdürlüğü’nden 3 yetkilinin bütün muhtarları tek tek gezerek Belediyenin istediği artışın normal olduğunu bunun imzalanması gerektiğini belirterek ikna turları yaptığından haberi yok mudur?
Merkez komisyona gönderilen bu değerler aynen kabul edilerek geldiği takdirde şerh koyan muhtarlar olarak Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açacağız.
Bülent YURTSEVER-Yeşilköy Mahalle Muhtarı
www.yesilkoyum.com

Haberin Devamı

Dadaş Film Festivali başladı

DADAŞ FİLM FESTİVALİNDE BUGÜN EDEBİYAT, GAZETECİLİK VE SİNEMA VAR
ANA
teması ‘Sinema ve basın’ olan 8. Uluslarararası Dadaş Film Festivali Erzurum’da başladı.
‘Basın ve sinema’ konulu bugün (17 Mayıs) saat 14.00’te yapılacak paneli Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Dr. Suat Sezgin yönetecek. Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezindeki panelde Hürriyet Gazetesi’nden Demirhan Hararlı magazin gazeteciliği, yazar Feridun Andaç edebiyat, SİYAD üyesi Fırat Sayıcı ise sinema dünyasını anlatacak. Türk edebiyatın ünlülerinden Füruzan da aynı salonda saat 16.00’da edebiyat tutkunları ile söyleşide bulunacak.

Başbakan’a ‘nükleer’ soruları

MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Başbakan Erdoğan’a soruyor:
1- Türkiye’de nükleer santral yapmasına onay verilen Japon ve Fransız şirketlerin daha önceki çalışmaları yeteri kadar incelenmiş ve araştırılmış mıdır?
2- Anlaşma yapılan Fransız şirketin sicilinin kabarık olduğundan haberiniz var mıdır. Daha önce Finlandiya’da yaptıkları işin 7 yıl rötarlı gerçekleştiği, bütçeyi 3.6 milyar Euro aştığı ve üstüne üstlük bir dizi güvenlik sorunu bulunduğu konusunda bilgi sahibi misiniz?
3- Böyle sicili kabarık Fransız şirkete neden Türkiye’de nükleer santral yapma izni verilmiştir? Bu şirketten kaynaklanabilecek olumsuzluklar karşısında gerekli tedbirler alınmış mıdır; telafi yolları belirlenmiş midir, belirlendiyse bunlar nelerdir?
4- Fransız şirketinde israr edilmesi sözde Ermeni soykırımı iddialarını sürekli gündemde tutan bu ülkenin tavrını değiştirmek amacı mı taşımaktadır?
5- Fukuşima Nükleer Santrali’nde yaşanan acı olaydan sonra Japonya, reaktörlerinin çoğunu kapatmışken ve yayınladığı yeni enerji politikasıyla mümkün olan en kısa sürede nükleer enerjiye dayalı olmayan toplum yapısına geçmeyi hedeflediğini açıklarken, Türkiye neden riskli nükleer santral inşaatında israr etmektedir?
6- Dünyanın nükleerden çekilmesinin en önemli nedeni olarak nükleer atıklarla ne yapabileceğini bilmemesi gösterilirken doğada 250 milyon yıl kaybolmayan nükleer atıklar konusunda Türkiye’deki iki nükleer santralin atıkları konusunda ne düşünülmektedir?

Yazarın Tüm Yazıları