Bel altından vurmak yerine endişelerini söyleseler keşke

Türkiye, belki Osmanlı’dan bize miras olan ama Cumhuriyet döneminde iyice katmerlenen bir sorunu, Kürt sorununu çözmeyi ilk kez bu kadar ciddi biçimde ele almış durumda.

Haberin Devamı

Üstelik bu çözüm, eğer olabilirse, eğer başarılabilirse öyle ekstra ayrıcalıkların bir toplum kesimine verilmesi yoluyla değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin öngördüğü bütün hak ve özgürlüklerin bütün vatandaşlara verilmesi yoluyla çözülecek. Bu da az şey değil; eğer başarılabilirse.

Bu çözümün gerçekleşme olasılığı doğal olarak aramızdan bazılarını rahatsız ediyor, endişelendiriyor. Alıştığımız düzenin değişmesi, o düzenden şikayetçi olsak bile bizi rahatsız edebilir; bu insan doğasıyla ilgili bir şey.

Halen yürümekte olan ‘Çözüm süreci’nde de bunlar oldu, daha da olacak.

Ancak, süreçten rahatsız olanların, süreçten endişeli olanların bunları dile getirme biçimiyle ilgili ciddi bir sıkıntı var.

Bu sıkıntı da, adıyla söyleyeyim, belden aşağı vuruşlar. Yani, aslında olmayan şeylerin sanki varmış gibi takdim edilmesi, yalana dayalı yeni korkular üretilmesi.

Haberin Devamı

Gerçek endişelerin söylenmesi ve eğer bu endişeler meşru şeylerse onların giderilmesinin istenmesi başka bir şey; bir şeyi doğrudan söylemek yerine korkuları beslemeye çalışmak, bunu da yalanla, olmayan şeylerle ve abartıyla yapmak başka bir şey.

Tabii bir de ‘sürece zarar veriyor’ baskısı var; endişeleri dile getirirken belden aşağı vuruş yapmanın zıddı da bu. ‘Sürece zarar veriyor’ diye bir şeyleri konuşmayı engellemek de, en az süreç hakkında yalana dayalı anti-propaganda yapmak kadar sakıncalı bir şey. Bütün endişeleri gidermenin de, yalana dayalı propaganda ile belden aşağı vuruş yapan psikolojik savaşçıları açığa düşürmenin de, süreci her türlü zararlı etkiden korumanın da aslında bir tane basit yolu var: Gerçekleri konuşmak, gerçeklere dayalı bilgiyi düzenli olarak kamuoyuyla paylaşmak, duygulardan çok akıllara hitap etmeye çalışmak.

* * *

Ben bilmiyordum, Prof. Dr. Şerif Mardin’in sözüymüş, mealen aktarıyorum: ‘Batılılar siyasal sorunlarını hukukileştirerek çözer, biz ise hukuki sorunlarımızı bile önce siyasileştirir, sonra kavga konusu yaparız.’

Bu sefer böyle yapmayalım. Siyasi bir sorun olan Kürt sorununu hukukileştirelim, bir hukuk sorunu olarak ele alalım ve çözelim.

Haberin Devamı

Hükümetin önerdiği yol, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin amir hükümlerinin tamamını yerine getirmek.

Uzlaştırıcı olan, kimsenin itiraz edemeyeceği bir hukuki çözüm.

Belden aşağı vuruş yapanlara, duygularınıza hitap edip sizi tahrik edenlere bu gözle bir bakın: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hayata geçmesinin ne gibi sakıncaları olabilir?

Türk ile Kürt eşit midir?

Bunu tekrar tekrar söylemekte fayda var: Bugün ‘süreç’le ilgili belden aşağı vuruşlar yapanların büyük bölümü, esasında Türk ile Kürt’ün eşit olmadığını, Türk’ün daha üstün olduğunu söylüyor.

Kendi kendimize bir soralım: Türk ile Kürt eşit midir? Eşit olmalarının sakıncası var mıdır?

Haberin Devamı

Bir dakika önce ‘Türk bir üst kimliğin adı değildir’ diyenlerin sonra ansızın ‘Türk milleti kavramı Kürt etnisitesini de kapsar’ diyerek bir üst kimlik tanımına kalkışmaları, araya ‘Fransız milleti’, ‘İspanyol milleti’ gibi kafa karıştırıcı tabirleri sokmaları hiç de boşuna değil.

Irkçı gibi gözükmeyi, alenen ırkçılık yapmayı kendilerine yediremiyorlar, o yüzden bunu kendilerince uydurma sosyolojik kılıflara sokuyorlar, ama aslında bal gibi ırkçılık yapıyor, ‘Türk Kürtten daha üstündür, eşit olmayı kabul edemeyiz’ diyorlar.

Kendi kendimize durmaksızın soralım: Türk ile Kürt eşit midir? Eşit olmalarının bir sakıncası var mıdır?

Yazarın Tüm Yazıları