Paylaş
Adım adım, tane tane anlatmaya çalışayım:
- Bugün girilen ‘Çözüm süreci’nin kapısını açan şey, Abdullah Öcalan’ın ‘Biz bağımsızlık, özerklik, federasyon vs değil eşit vatandaşlık istiyoruz, demokratik temelde siyaset yaparak hedeflerimize varmak istityoruz, silahla değil’ demesiydi.
- Öcalan, Türkiye’nin sadece Kürtlere değil bütün vatandaşlarına en temel haklarını tümüyle vermesi ve birinci sınıf bir demokrasiye ulaşılması halinde PKK’yı silahsızlandırabileceğini, dağdan indirebileceğini, başka bir deyişle ‘29. Kürt isyanı’nı sonlandırabileceğini söyledi.
- Önce silahların susması, sonra PKK’nın silahlı unsurlarının Türkiye’yi terk etmesi, daha sonra silah bırakılması ve son aşamada da silahların imha edilip dağdan aşağıya silahsız inilmesi konularının onlarca, yüzlerce ‘teknik’ sayılabilecek detayı var. Bu detaylarla ilgili pazarlık yapıldı ve yapılıyor, bu detayların ve adımların her birinin gerçekleşmesi çeşitli takvimlere ve belli ki şartlara bağlı ama bunların hiçbiri meselenin özündeki şeye aykırı değil, onu aşan şeyler de değil.
- Meselenin özünde ilk planda Türkiye’nin zaten kendisini hukuken bağladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne yüzde 100 uyum sağlamak var. Avrupa veya Batı standardında demokrasi ile onun uygulamaları var.
- Bunun anlamı şu: Türkiye’nin adım adım ve belki de zamana yayarak uygulayacağı ‘çözüm’ ne kişilere ne gruplara ne de örgütlere özel bir ‘çözüm’ olacak. Uygulanacak şeyler, sadece Kürtlerin değil bütün Türkiye vatandaşlarının sahip olacağı, bir kısmı öteden beri inkar edilen doğal haklar olacak.
- Burada elimizdeki en temel metin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi. Yani Türkiye’nin taa 50’li yıllarda altına imza attığı ama şurasını veya burasını uygulamadığı, bir türlü tam olarak hayata geçirmediği, bu yüzden de her yıl binlerce kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkumiyet aldığı ek protokolleriyle birlikte toplamda 115 madde uzunluğundaki temel bir sözleşmeden söz ediyoruz.
- Anayasamızda, yasalarımızda, yönetmelik ve tüzüklerimizde, yönerge, genelge ve direktiflerimizde, kısacası kamu mevzuatında bu 115 maddeye aykırı çok sayıda hüküm var. Yıllardır Türkiye bu aykırılıkları gidermeye çalışıyor, bazen hızlanıyor bazen yavaşlıyor hatta duruyor, bazen de yeni yeni aykırılıkları mevzuatına ekliyor. Son temizleme girişimi, halen Meclis Adalet Komisyonu’nda olan 4. yargı paketi. Bu paketle ifade özgürlüğünden mülkiyet hakkına kadar pek çok konuda yeni ‘yol temizliği’ var. Bizzat Adalet Bakanı bu paketin bazı kritik eksikler içerdiğini söylüyor. Yani, o 115 maddeye tam anlamıyla uyum sağlamak için yapmamız gereken çok şey var.
- Peki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tam anlamıyla uygulanması Kürt sorununu çözer mi? Hayır, tek başına bu yetmez. Sözleşmenin tam olarak hayata geçmesinin yanısıra demokrasi uygulamalarının sözleşmede yazmayan kısımlarının da sağlanması gerek. Mesela seçimlerdeki ülke barajı, mesela Anayasa ve Siyasal Partiler Yasası’nın partilere yasakladığı siyasal alanlar konusu, mesela merkezi yönetimin ülke genelindeki denetlenemez vesayeti...
- Anlatılan plana göre ‘Çözüm süreci’nin sonunda PKK ‘normalleşecek.’ Yani, örgütün üye ve yöneticileri önünde sonunda ‘normal’ hayata karışacaklar. Bunun olmasının şartları ayrıca konuşulacak ve belki uygulama zamana yayılacak ama sonunda olacak.
- Burada önemli, hatta kritik önemdeki nokta, Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleden vazgeçmesi. PKK o anlamda ‘mücadele’den vazgeçmiş, her neyse o siyasi hedeflerini rafa kaldırmış değil. Sadece yöntem artık silah değil.
- Bu yüzden, Türkiye’nin üreteceği çözümün sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tümüyle uygulamaya girmesiyle sınırlı olması düşünülemez. ‘Çözüm’ her durumda siyasetin alanının genişlemesi, bugüne kadar silahla savunulan şeylerin siyaseten de savunulabilir olmasını da içermek durumunda.
- En uçta konuşacak olursak, ayrılıkçılığı savunmanın siyaset alanında serbest olabilmesi gerekecek.
Paylaş