Paylaş
Ben, durumu anlatan çok önemli bir belgeye ulaştım.
Durum aynen şöyleymiş:
“Kürtleri sabun yapalım” diyen Türklerin oranı yüzde 45’e çıkmış.
Gözlerime inanamadım.
Bir daha okudum.
Cümle tırnak içinde verilmiş.
Yazan, herhangi bir insan değil.
Türk basınının güvenilir isimlerinden biri.
Milliyet yazarı Meral Tamer...
Onun dayandığı kaynak da en az o kadar sağlam.
Dehşete kapıldım.
Meral Tamer’in atıf yaptığı kaynak, Türkiye’nin en güvenilir araştırma şirketlerinden biri olan Konda’nın genel müdürü Bekir Ağırdır.
Geçen çarşamba akşamı Pera toplantılarında yaptığı konuşmada, Türkiye’de kutuplaşmanın giderek arttığını söylemiş.
Meral Tamer’in verdiği rakamlara göre, “Türklerin yüzde 72’si bir Kürt komşu istemiyormuş”.
“Kürtleri sabun yapalım” türünden Hitler kadar ırkçı bir düşünceye sahip olanların oranı yüzde 45’e çıkmış.
Buna karşılık “Kürtlerle birlikte yaşayalım” diyenlerin oranı da yüzde 35’e çıkmış.
Rakamlar karşısında dehşete düşünce, Konda’nın genel müdürünü arayıp bizzat sorma ihtiyacı duydum.
Soruyu “Kürtleri sabun mu yapalım, birlikte mi yaşayalım” diye mi sordunuz dedim.
“Önce bir düzeltme yapayım. Böyle bir soru yok. Rakam da böyle değil.”
Peki ne?
“Biz konuyu ikiye ayırarak sorduk. Bir tarafta ‘Yakıcı, yıkıcı çözüm’. Öteki tarafta ise ‘Yapıcı, barışçı” çözüm isteyenler.
Hiç taviz vermeyelim, üzerine gidelim, terörü ezelim, bitirelim diyenler, yani, yakıcı yıkıcı çözümden yana olanların oranı yüzde 45’e yükseldi.
İşte bunların içinde ‘Sabun yapalım’ diyen de var.”
Mesele şimdi anlaşıldı.
Bir düzeltme daha yaptı.
“Kürt komşu istemiyorum” diyenlerin oranı yüzde 72 değil, yüzde 52’ymiş.
Yine de ürkütücü bir tablo değil mi...
Neredeyse bütün medyanın “Barış” manşeti attığı gün, ülkenin derin katmanlarında böyle duygusal bir kopmanın yaşanması ürkütücü.
“Yakalım, yıkalım” diyenlerin oranı yüzde 45’e çıkmış, ama buna karşılık birlikte yaşayalım diyenlerin oranı da yüzde 35’e yükselmiş.
Bu iyi bir haber değil mi?
Bekir Ağırdır: “Biz bunu şöyle yorumluyoruz. Türkiye’de kutuplaşma azalmıyor artıyor. Aradaki gri alan azalıyor.”
Ve şunu ekliyor:
“Medyanın oynayabileceği yapıcı rol de azalıyor...”
Günlerdir bunu anlatmaya çalışıyorum.
Yani Türkiye’nin Kürtlerle ilgili sadece siyasi sorunu yok.
Bu rakamlar Türkiye’nin derin devlet sorunundan çok daha büyük bir “derin sosyoloji ve psikoloji sorunu” olduğunu gösteriyor.
İlginç bir iddia: Türk Kürt ‘megalo idea’sı
CIMBIZLAMA
DÜNKÜ gazetelerden ilginç iki yorum:
NURAY MERT, BİRGÜN: “Öcalan, Türkler ve Kürtlerden ‘Ortadoğu”nun iki temel stratejik unsuru’ olarak söz ediyor. Bu yaklaşım benim, ‘Türk-Kürt megalo ideası’ dediğim bakış açısını yansıtıyor.
Bu çerçeve Türkiye’ye topyekûn gelişmiş bir demokrasi vaat edemez.”
NAMIK ÇINAR, TARAF: “Bana sorarsanız, artık generalleri de bırakmanın zamanı geldi derim. Ergenekonculuğun ve darbeciliğin son otuz seneki tırmanışında hiç mi parmağı yok bu içsavaşın?
Nerede başlayıp nerede bittikleri birbirine karışmış tüm sorunları, barış sürecinin kapsamına hep birlikte almayıp da ne yapacaksınız?”
Büyük siyaset işte budur
TÜRKİYE’ye yakışan budur.
İsrail’e yakışan budur.
Ortadoğu’nun neredeyse iki tek demokrasi ülkesinin yöneticisine yakışan budur.
Bu özür, eminim Ortadoğu’nun bugün içinde bulunduğu durumdan aydınlığa çıkmasında en önemli adımlardan biridir.
Evet Mavi Marmara olayının affedilecek yanı yoktu.
Ama bulunduğumuz bölgede Türkiye ile İsrail’in ilişkilerinin kötü olması lüksü de yok.
Başbakan Erdoğan’a helal olsun.
Netanyahu’ya da helal olsun.
Devletlerin özür dilemesi zordur sanılıyordu.
Bütün dünyaya da güzel bir örnek oldu.
Büyük siyaset budur. Büyük siyasetçilik budur.
Tabii ki Erdoğan’ın hakkı da Erdoğan’a...
48 saat içinde iki büyük siyasi başarı.
İkisi de riskliydi.
Çok riskliydi.
Ama ikisini de kazandı.
Allah için...
Büyük siyasetçi...
Paylaş