Paylaş
Görünüşte biz Kürt sorunumuzu ve ona bağlı PKK terörü sorununu çözüyoruz ama aslında çözmekte olduğumuz şey kendi ayaklarımıza bağlı olan prangalar.
* * *
Tekrarlana tekrarlana klişeye döndü ama içinde önemli bir gerçekliği barındırıyor: Bu devleti millet kurmadı, aksine devlet milletini yarattı.
İyi mi oldu kötü mü oldu, buna girmek anlamsız ama öyle oldu. Ve devlet, milletini yaratırken bir ideolojiye dayandı, o ideolojiyi önce dedelerimize, babalarımıza, sonra da bize dayattı, ezberletti.
80 yılda o ideolojinin bir sürü faydasını da gördük, bir sürü kötülüğünü de.
Ama bugün geldiğimiz noktada o ideoloji bu toplumu taşımıyor, bu topluma yetmiyor. Toplum daha fazlasını istiyor. İdeoloji belki zamanında bizi özgüven sahibi yaptı ve ayağa kaldırdı ama bugün özgüvensizlik aşılıyor, içe kapanma aşılıyor.
Ayaklarımıza bağlı olan pranga esas olarak budur. Devlet ideolojisidir yani.
* * *
O yüzden diyorum, Türkiye çözecekse sadece Kürt sorununu çözmeyecek.
Kendi milletine güvenmeyen devlet ideolojisini çözecek. Kendi vatandaşına güvenmenin, ülke yönetimini herhangi bir gizli ‘Kırmızı Kitap’ veya ‘Gizli Anayasa’ olmaksızın, kişileri ve partileri aşan ‘devlet doğruları’ olmaksızın yönetim yetkisini vatandaşına bırakmanın herkes için geçerli olacak şartlarını oluşturacağız önümüzdeki dönemde.
Tarihin bu yöndeki akışı belki geciktirilebilir ama engellenemez.
Türkiye’de yapılmakta olan ve yapılacak olan kaçınılmaz biçimde budur.
* * *
Bir başka klişe daha var, içinde çok önemli bir gerçeklik barındıran: Ya sorunun bir parçasısınızdır ya çözümün.
Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere muhalefet partileri önemli bir yol ayrımında.
Ya sorunun bir parçası olacaklar ya çözümün.
Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizin geçmekte olduğu bu dönemeci olabilecek en dar anlamıyla anlamış ve kabaca ‘Türk ile Kürt eşit olamaz’ demeyi seçmiş, yani sorunun bir parçası olmaya karar vermiş gözüküyor.
Oysa demeye çalıştığım gibi, mesele sadece Türk ile Kürt’ün eşit olmasından ibaret değil. İşin bir de Türk’ün Türk ile eşit olması, etnik kökenine bakılmaksızın herkesin yönetime eşit biçimde katılması meselesi var.
Son tahlilde CHP bu devleti kurmuş ve bu milleti yaratan ideolojiyi oluşturmuş, uzun yıllar boyu da bizzat uygulamış olan siyasi partinin adı.
Ama bu parti 70’li yıllarda kısa bir süre için de olsa o ideolojinin taşıyıcısı olmayı reddetmiş, bu yüzden de 12 Eylül’de diğer partilerle birlikte en ağır cezayı görmüş parti.
70’li yıllarda CHP devlet ideolojisinden koptuğunda içinden çok geniş bir parça ayrılmış, o eski ideolojiyi savunmak üzere kendi partilerini kurmuştu. O partinin adı Cumhuriyetçi Güven Partisi idi ve 10 yıl bile varlığını sürdüremedi, tarihin çöp sepetine gitti.
Bugün CHP içine girdiği yol ayrımında tarihin akışına direnmeyi seçerse, on yıla kalmadan aynı çöp sepetine gidecektir.
* * *
Eğer sorunun parçasıysanız, söyleyecek çok da fazla lafınız yok, ‘İstemezük’ten başka.
Ama çözümün parçası olmayı seçerseniz, o çözümü biçimlendirmek, çözümün herkesin kazanacağı daha iyi, daha adil bir çözüm olmasını sağlamak elinizde olur.
Bugün gelinmekte olan noktada CHP’siz bir çözüm eksik olur. Ama tarih de CHP’yi beklemez.
Paylaş