Paylaş
Kadınlara özgürlük tanımak, asırlardır kazanamadığı kadın haklarını kazandırmak, onun aslında erkeklerle eşit düzeyde bir varlık olduğunu tüm dünyaya kanıtlamak, değil mi? Ama, ne yazık ki 21. yüzyılda bile, ülkemizde hâlâ kadın özgürlüğüne kavuşamamış durumda. Burada erkek egemen bir toplumda yaşamamız kadar, kadınların da kendilerini bu açıdan koruyamamaları, hâlâ birtakım kurallara boyun eğmeleri çok önemli bir rol oynuyor.
Hâlâ kadınlar ailelerinin ona sunduğu bir koca adayına boyun eğiyor, hâlâ okumak için, meslek sahibi olmak için can atsa da, ailesinin dediği gibi yönlendiriyor hayatını. Eşinin onayı olmadan çalışamıyor. Yaşamının ilk yıllarında nasıl hayatında egemen olan bir babanın altındaysa, evliliğinde de bir başka erkeğin, kocasının boyunduruğu altına giriyor. Bu defa da eşi, karısının üzerinde tüm erkeklik haklarını kullanmaya hazırdır.�
ASIRLARDIR KADINLAR BASKI ALTINDA YAŞIYOR
İşi şiddete kadar götüren erkeklerin bu zavallılıklarını, eşlerine kas güçlerinin üstünlüğünü göstererek bastırmak arzularıdır bu. Hem sakın, şiddet uygulayan erkeğin eğitimsiz, düzeysiz olduğunu sanmayın. Ne meslek sahibi, ne üst düzey yönetici erkekler biliyorum yine kendisi gibi meslek sahibi eşini öldüresiye dövmekten özel bir keyif alıyor. Bu bir aşağılık duygusudur elbette... Erkek hem karısının akıllı fikirli, eğitimli, ayakları üzerinde dik durabilen biri olmasını ister, ama kadın gerçekten öyleyse, bunun ezikliğini yaşar. Bu ezikliği şiddete başvurarak gidermeye kalkışır. Ya da bir çaresi daha vardır, gidip karısından çok daha düşük seviyede bir kız bulur, karısını aldatır. Sanki bir tür intikam almaktadır akıllı fikirli karısından.
Bir de katlanamadığım şey toplumdaki genel kanı... “Erkek aldatır, kadınsa bunu hazmetmelidir” Ama kadın aldattığında, erkek bunu hazmedemez, hazmetmemelidir! Hatta aldatıldığı için karısını öldüren erkeğe hafifletici nedenlerden daha az ceza verilir. Kadın ve özgürlük diye başladık, ama sonuç tamamen bir genel yargıyla geldi sanırım. Düşündüğünüzde kadının özgürlüğünün kısıtlanması veya erkeğin özgürlükte tavan yapıp kadını sıkı sıkıya kafese kapatması değil asıl sorun; erkeğin kadını özel malı gibi görmesi.
Asırlardır erkek, kadının aklından korkmuştur. Hatta kadının bedeninden korkmuştur. Onu bir tür “günaha çağrı” olarak görmüştür. Bu yüzden onu her yüzyılda baskı altında yaşatmış, her başkaldırışında kafasına vurup sindirmiş, zamanı gelmiş onu cadı diye yaktırmış, zamanı gelmiş boynunu vurdurmuş. Hâlâ da çalışmakta değil mi?
Sevgili okurlarım, bu günü daha özgür, daha mutlu, daha huzurlu kutlayabilmek umuduyla...
Feyza Algan
Paylaş