TIP EĞİTİMİNDE DARBOĞAZ (7) Akademik liyakatte erozyon tehlikesi

SELİM Bey, Türkiye’nin köklü tıp fakültelerinden birinde doçent olarak görev yapmaktadır.

Haberin Devamı

Liyakat, fakülte geleneğinin olmazsa olmazlarından biridir. Aslında yeterli bir akademik performans sergilemiş görünse de, fakültesinde çıta yüksek tutulduğu için profesörlüğünü alamamıştır.
Selçuk Bey ise Türkiye’nin yeni kurulmuş, gelenekleri henüz oturmamış bir tıp fakültesinde doçenttir. Akademik performansı mevkidaşı Selim Bey’in gerisindedir. Örneğin, Selim Bey’in makalelerine aldığı uluslararası atıflar Selçuk Bey’den çok daha fazladır. Ancak yeni bir kurum olduğu için fakültesi Selçuk Bey’in profesörlüğe yükselmesini özellikle teşvik etmiş, YÖK de zaten hemen kadro tahsis etmiştir.
Sonuçta Selçuk Bey profesör unvanına sahip olmuş, Selim Bey ise doçent kalmıştır. Bundan sonrasında şu durum da yaşanırsa şaşırmayın: Bu şekilde profesörlüğe yükselen Selçuk Bey, bir yıl sonra Selim Bey’in profesörlük jürisine girip onun akademik geleceği hakkında söz sahibi de olabilir.

Haberin Devamı

AKADEMİK YETKİNLİĞE ÖZEN

Akademik alandan söz ediyorsak, hangi bilim dalında olursa olsun liyakat, mükemmellik arayışı her şeyin üzerine çıkmalıdır. Ancak verilen eğitiminin son tahlilde insan hayatına dönük sonuçları olacağını dikkate aldığınızda, akademik yetkinlikten en son ödün verilecek, en az esneklik gösterilecek bilim alanının tıp olduğunu söyleyebiliriz.
Bu çerçevede tıp eğitimini veren hocaların akademik yetkinliklerinin gözetilmesi, Türkiye’de sokaktaki insanın -o bunu pek mesele yapmasa bile- en hayati meselelerinden biridir. Çünkü gelecekte bu ülkede yaşayan insanları tedavi edecek bundan sonraki kuşak doktorların alacağı eğitimin kalitesi bu yetkinliklerin bir türevi olacaktır. Nehrin kaynağı buradadır.
İşte burada beliren sorun, Türkiye’de son dönemde tıp fakültelerinin sayısında yaşanan patlamaya karşılık, yeni açılan fakültelerde akademik standartların tutturulmasında aynı heyecan ve çabanın gösterilmemesidir.
Ayrıca bu başlıktaki sorunlar çok boyutludur ve yalnızca doçentliğe ya da profesörlüğe geçiş konularıyla sınırlı değildir. Bütün mesele, akademik yetkinliğe ilişkin konuların uluslararası alanda da kabul gören ve herkese eşit uygulanacak liyakate dayalı ortak kriterlere bağlanmasıdır.

Haberin Devamı

* * *

AKREDİTASYON SİSTEMİNE GEÇİŞ

Bu başlıkta olumlu görülebilecek bir gelişme, tıp fakültelerinin akreditasyonu alanında sarf edilen çabalardır. Özerk bir yapıya sahip olan Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyonu Kurulu’nun (UTEAK) kurulmuş olması bu çerçevede zikredilebilir. Bu alandaki uluslararası kriterlerden yola çıkılarak ‘ulusal tıp eğitimi standartları’ belirlenmiş ve bunlara uygunluk sağlanması yolunda tıp fakülteleriyle bir akreditasyon çalışmasına geçilmiştir. Geçen beş yıl içinde toplam 14 tıp fakültesi bu akreditasyon sistemine katılarak, kriterleri karşılamıştır. Ancak Türkiye’deki tıp fakültelerinin sayısının 80’i geçtiği dikkate alındığında, bu başlıkta kat edilmesi gereken çok büyük bir mesafe bulunuyor.
Ayrıca, akreditasyon çabasının doğrudan tıp hocalarının akademik yetkinlikleri anlamında da tamamlanması, bu alandaki geçerli ölçütlerde gözlenen aşınmasının önlenmesi gerekiyor.

Haberin Devamı

KURUMSALLAŞMA GEREKİYOR

UTEAK Başkanı emekli öğretim üyesi Prof. İskender Sayek’e göre, hocaların akademik yetkinlikleri değerlendirilirken dikkat edilmesi gereken bir sorun “değerlendirmenin genellikle sadece araştırmayla sınırlı kalması ve niceliksel yapılmasıdır”. Prof. Sayek “Niteliksel değerlendirme esas alınmalıdır” vurgusunu yapıyor ve “Araştırmanın yanı sıra eğitim ve gerekse hizmet işlevlerinin de değerlendirileceği, ödüllendirileceği ve akademik yetkinliğin sürdürülmesini sağlayacak mekanizmaların oluşturulması önemlidir” diye konuşuyor.
Prof. Sayek, şu saptamayı da yapıyor: “Türkiye’de her alanda olduğu gibi maalesef akademide de liyakat yeterince gözetilmemektedir. Türkiye açısından özellikle akademik atama ve yükseltmelerde liyakate dayalı değerlendirmelerin kurumsallaştırılması akademinin geleceği açısından önemli olacaktır”.
“Akademinin geleceği” başlığından yarın da kopmuyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları