Fillerin saçı var mı

3dk okuma

VEHBİ KOÇ ÖDÜLÜ’nü bu yıl Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil kazandı.

Haberin Devamı

Harvard’da tıp doktoru. Önemli bir bölümün başında. Bilim alanında yaptıklarını bu konunun uzmanları değerlendirsin. Ben onun ödül konuşmasının bende bıraktığı izlerden söz edeceğim.

Uluslararası değerde bir bilimadamı. Bilimin gerçekleşmesi, yeni icatların, keşiflerin yapılabilmesi için iki kavramın şart olduğunu söyledi: Özgürlük ve Merak.

Pascal
da, insanın dört duvar arasında kalmamasından icatların, keşiflerin doğduğunu söylemişti.

Başlıktaki sorunun yanıtını öğrendim: Fillerin saçı varmış!

Fillerin gerçekten saçının olup olmadığı, varsa bile ne işe yaradığı, çizgi romanda gördüğü bir fil çiziminden sonra aklına takılmış. Akabinde her şeyi öğrenmiş...

Hotamışlıgil’in bilim kavramını algılamasının genişliği dikkatimi çekti. Çizgi romanlardan gündelik yaşama yöneltilen dikkatlere kadar, bilimle hayatı örtüştürmek, merakın getirdiği bir özgürlükten doğabilirdi ancak...

Direncin, ısrarın, bir konuya kendini adamışlığın, sadece zaferlerle dolu olmadığını, bunun içinde yenilgilerin, başarısızlığın da yer aldığını belirtti.

Aylarca, hatta yıllarca ardında koştuğunuz, gece-gündüz laboratuvara kapandığınız zamanın nihayetinde bir buluş gerçekleşmeyebilir. Ertesi günü hangi psikoloji ile laboratuvara gideceğinizi tahmin edersiniz diyor, ünlü bilimadamı.

Ama yılmıyor, yeni bir şey görebilirim, yeni bir şey dikkatimi çekebilir, diyor sürekli.

Başarıya ulaşmak için, direncin insan için önemini anlatan Sisifos efsanesini anımsattı bana. Mitolojik bu söyleni Albert Camus de bir kitabında yeniden anlatmıştı.

Ne yapıyordu kahramanımız?

Taşı tepeye taşıyordu her gün. Taş tam tepeye konulup başardım dendiği anda yuvarlanıyor her seferinde. Ama kahramanın içindeki azim sönmüyor. Aksine biliyor, taşı tekrar aşağıdan alıp yukarı çıkardığında görecekleriydi önemli olan.

Hotamışlıgil’in yaşama umut dolu bakışının örneklerini dinlerken, Renan’ın bir sözü belleğimde canlandı: “Dehanın yüzde doksan dokuzu yaşama sevinci, yüzde biri çalışmaktır.”

Ödüllü profesörün, genç kuşaklara iletmem gereken bir de mesajı var.

Bilim, sanatsız, kültürsüz olmaz.

Bir çizgi filmden çıkarılan bilimsel sonucu öğrendiğinizde bunun önemini onaylayacaksınız.

Küçük yaştan merakı belli olan, merakını geliştiren Hotamışlıgil’in, merak kavramı üzerinde durmasının altını çizelim.

Biz meraka iyi gözle bakan bir toplum değiliz. “Amma da meraklısın,” diye birçok kişiden uyarı almışımdır. Hiç kuşkusuz o, bilimsel, düşünsel meraktan söz ediyor. Yoksa başkalarının yaşamını merak edenlerden değil.

Bilimadamının konuşmasında dikkatimi çeken cümleler, gençlere/gençliğe güvenini tekrarlamasıdır.

Nice büyük bilimadamının genç kuşaktan birini nasıl dinlediğini, ona ne fırsatlar tanıdığını anlattı. Bu konuşmayı özellikle politikacıların dinlemesini isterdim.

Çünkü gençlerle nasıl ilişki kuracakları konusunda bazı ilkeleri bu konuşmadan öğrenebilirlerdi.

* * *

Haberin Devamı

GELENLERE dağıtılan, Can Kıraç’ın yazdığı Patronum Vehbi Koç’u Anıyorum kitapçığından birkaç cümle ile noktalayacağım. Zira Vehbi Koç’un da gençlere verdiği önemi gözler önüne seriyor.

Vehbi Koç’un duygusallığı 4 Ekim 1993 günü, Koç Üniversitesi’nde açılış dersini verirken, titreyen sesinden ve buğulanan gözlerinden belli oluyordu... “Gençler! Hayat kısadır! Okuyarak, görerek ve dinleyerek öğrenmeye devam ediniz... Ben, Cumhuriyet’in onuncu yıl törenlerinde, Ankara’da Atatürk’ün önünden ‘On yılda on beş milyon genç yarattık’ sözlerini söyleyerek geçtiğimiz günlerin heyecanını unutamıyorum!”

 

Yazarın Tüm Yazıları