Paylaş
Ben ona tatlı tatlı takılır, o da bana hiç sinirlenmeden cevaplar yazardı.
Koluna taktığı renkli saatlerle, yeşil kravatıyla, ayakkabısının turuncu bağcığıyla dalga geçerdim.
O da benim kıskançlığıma vurgu yapan cevaplar yazardı.
Salı günü yaptığımız son geyik muhabbetlerinden birinde ona şunu yazdım:
“Sen iyi bir insansın. Ama son tahlilde”.
Cevabı şu oldu:
“Ben artık iyi bir insan olmak istemiyorum. Vazgeçtim. Çok kötü biri olmak istiyorum ve gaddarlık hoşuma gidiyor. Ne dersin?”.
Dalga geçtim tabii bu cevapla...
Şunları yazarak:
“Ayakkabısını turuncu bağcıkla bağlayan bir adam ne kadar gaddar olabilir ki?”.
Devam ettim:
“Gaddar olmak istiyorsan bir kere o saatleri kolundan fırlatıp atacaksın. O kravatlarla zalim olamazsın”.
Yine salı günüydü.
Melih Gökçek bu pazar Ankara’da Twitter takipçilerine verdiği yemeğe beni ve Mehmet Ali Birand’ı da davet ediyordu.
Twitter’dan sordum Birand’a:
“Pazar günkü yemeğe gidiyor muyuz?”.
Twitter’dan yazdığı cevap şu oldu:
“Tedavim sürüyor. Haftaya çok önceden verilmiş bir sözüm de var. Perşembe günü durumum netleşecek”.
Dün perşembeydi.
Maalesef Mehmet Ali Birand’ın durumu çok acı bir şekilde netleşti.
Doğrudur:
Türk medyası çok önemli bir değerini kaybetmiştir.
Ama ben en kafa Twitter arkadaşımı kaybettim.
Üzüntüm büyük.
Paylaş