Paylaş
Bu yıl aralık ayının tembel heyecanını yaşayamadım.
Türkiye’nin durumu üzerine, kişisel durumum eklenince; ötekilerden farklı olmayan bir 30 gün yaşadım.
Ama aralık yine de aralık ayıdır.
Kaybettiğim 28 günü, son 120 saatte yakaladım.
Urla’daki evimde başlayan yeni yıl kutlamaları aralıksız 3 gün sürünce; aralık ayından geriye yine de ağır bir hatıra kaldı.
Tam 2.5 kilo...
Buna, artçı deprem olarak 1 Ocak’ı da eklerseniz, tam tamına 3 kilo oldu.
Aşağı yukarı tamamı bel nahiyemde...
2 Ocak İstanbul’a dönüştü...
3 Ocak sabah saat 10’da ise kendimi Prof. Osman Müftüoğlu’nun maharetli eline, tabii ki bir de diline emanet ettim.
Böylece hayatımın ilk, ‘diyet otel serüveni’ başladı.
Hedef, 3 gün boyunca alınan 3 kiloyu, 4 günde vermekti...
Bugün size, bu hafifleme yolculuğunun hikâyesini yazacağım.
Gitmeden önce kafamda şöyle bir fotoğraf vardı.
*
Çevrem, her yıl zayıflama merkezlerine giden kilolu arkadaşlarla dolu.
Her yıl en az iki defa onların zayıflama hikâyelerini dinlerim.
Ben bugüne kadar hiç böyle bir yere gitmedim.
Bu tür merkezler genellikle, yaşadığımız şehirlerin dışında olur.
Kimi Bodrum’daki, kimi Sapanca Gölü çevresindeki zayıflama merkezlerine gider.
Hali vakti ve zamanı daha yerinde olanlarsa, yurtdışındaki ünlü ve pahalı yerlere giderler.
Benimki çok farklıydı.
İstanbul’un ortasındaki bir otelde yeni başlayan bir merkezde böyle bir kampa girecektim.
İTALYAN RESTORANINA KARŞI DİYET YEMEĞİ
Hayatımda ilk defa şehir içi zayıflama merkezi konsepti duyuyordum.
Çeşitli riskleri vardı.
Bir kere, gece kaçıp eve gidebilirdim.
Keza gündüzleri... Ama asıl büyük tehlike, otelin içindeki İtalyan restoranıydı.
Gitmeden önce kafamdaki fotoğraf şöyleydi:
‘Guguk Kuşu’ filmindeki gibi bir akıl hastanesi.
Aynı oradaki baş hemşire gibi faşist bir diyetisyen. Hatta ondan daha da kilolu. Her gün parmağını gözlerime sokarak sallıyor ve ağzıma aldığım her lokmayı bana zehir ediyor.
Onun bana izin verdiği işkence yemeklerini yerken, yan tarafta taze pastalar... Bruşettalar, burratalar, incecik pizzalar.....
Allahım, Guantanamo...
Ama ben her şeyi anlatmaya baştan başlamalıyım.
HER ŞEY BİR SABAH GİYİNİRKEN BAŞLADI
Her şey 1998 yılının bir sabahı başladı.
Gazeteye gitmek için giyiniyordum. Eşim Tansu, yatakta kahvesini içerken bana baktı ve şunları söyledi:
“Sen aramızdaki protokolü bozdun. Ben böyle göbekli bir adamla evlenmedim. Şimdi sen ne demek istiyorsun? Yani evlendim, her şey garantide mi?”
Kahvesinden bir yudum aldı ve altın vuruşu yaptı:
“Bilesin ki, hiçbir şey garantide değil.”
Sonra bir seri katil gibi, yerdeki rakip gazeteyi aldı, kahvesini yudumlayarak okumaya başladı.
O gün, vur patlasın hayatımın sonuydu.
MEĞER BEN KAÇ YAŞINDAYMIŞIM
Ertesi sabah saat 7’de Planet isimli bir fitness merkezindeydim.
Ağır ve eziyetli bir hayat başlamıştı...
O günden beri sporu bırakmıyorum.
84 kiloydum. Önce 80’e indim.
Sonra 78’e...
Yarım kilo alsam, ertesi gün vermeye çalışıyorum. Yıllar boyunca böyle gitti...
Taa ki 1 Ocak 2013 gelinceye kadar.
3 Ocak günü diyetisyenin karşısına geçtiğimde, yapılan ölçümlerimin sonucu şuydu:
- Kilom 80.5’ti...
- Vücudumdaki yağ oranı yüzde 20’ydi.
- Metabolizma yaşım 54’tü.
- Vücudumda ödem yoktu.
Hedeflerimse şuydu:
Kilomu yeniden 78’e indirmek.
Yağ oranını yüzde 17’ye indirmek.
Metabolizma yaşımıysa 45’e indirmek.
Tabii bu sonuncusu şaka.... 54 yaşla da gayet iyi idare ederim diye düşünüyorum.
İlk şaşkınlığı diyetisyenimi gördüğümde yaşıyorum.
Diyetisyen genç ve güzel bir kadın.
Guguk Kuşu’ndaki baş hemşire Mildred Ratched gibi feci bir kadın beklerken, karşımda son derece sıcak, sevecen ve üstelik de güzel bir kadın var.
Tuzağa düşmemek için, kendi kendime konuşuyorum: “Bakma böyle cana yakın durduğuna seni aç bırakacak!”
Oysa ilerdeki günler içimdeki o kötü huylu herifi öyle yalanlayacaktı ki...
Şehrin merkezindeki Guantanamo’daki ilk işkencecim, genç bir fitness hocası. Adı Can...
Aman Allahım o da ne? Yirmi dakika bantta yürüyüş. 10 dakika pedal ve “Bu kadar” diyor. Dünyanın en iyi kalpli spor hocası
İLK GÜN PENNE ARABIATA
Sıra geliyor öyle yemeğine....
İçimdeki his şu: “İşkence şimdi başlıyor.”
Biraz sonra önüme keçi peynirli bir salata ve yanında büyük bir tabak penne arabiata geliyor.
Gözlerime inanamıyorum. Yemeğe başlıyorum ve tabağı bitiremiyorum.
“Asıl Geceyarısı Ekspresi akşam başlayacak” diyorum. “Sakın inanma, bu bir ön aldatma...”
Öğleden sonra ilginç bir seans var.
Bir aletle, karın nahiyemdeki yaş hücreleri kırılıyor.
Sonra yüz bakımı...
Bu işleri yapan da güzel bir kadın.
YUNUS EMRE’NİN BALLI SÜT MASAJI
Sonra o beni Yunus Emre’ye emanet ediyor.
Hamam başlıyor.... Önce ağır bir kese... Son zamanlarda iyice kalınlaşan derim, inceliyor.
Arkadaşlara kötü haber.
Çok alıngan hale gelebilirim.
Sonra köpük masajı başlıyor. Bir anda Michelin lastiklerinin tonton amcasına dönüyorum.
Ve sonunda tuhaf teklif:
“Ballı süt masajı ister misiniz?”
İstemez, kendimi tuhaf hissederim diyecekken, içimdeki küçük şeytan mani oluyor.
Biraz sonra ballı süt masajındayım...
Onu yedi dakikalık bir buhar banyosu izliyor.
ALLAHIM GECEYARISI EKSPRESİ KALKIYOR
Artık Geceyarısı Ekspresi’ne hazırım.
Saat 19’da akşam yemeğine geçiyorum.
Önüme çok güzel bir çorba geliyor. Üzerine biraz acı sos. Arkasından nefis bir levrek ızgara...
Servisi yapan arkadaşa bakıyorum ve “Yanlış bir mönü olmasın. Ben kilo vereceğim” diyorum.
Hayır doğru...
Gece yatmadan 5 adet badem. Bir küçük yoğurt...
Ertesi öğlen yine sürpriz: Baharatlı ızgara tavuk köfte... Yanında müthiş bir salata.
Spor, hamam, cilt bakımı...
Netice olarak 4 gün boyunca kendimi hiç aç hissetmeden, her öğünden tamamen doymuş kalkarak devam ediyorum.
VE SON GÜN İŞTE SONUÇLAR
İçimdeki ses şu: Bu mönüyle imkânı yok kilo veremem.
Sonunda imtihan günü geliyor...
Beşinci günün sabahı otelden ayrılacağım ve yine diyetisyenimin önündeyim:
Tartılıyorum:
Kilo: 77... Yani 3.5 kilo gitmiş.
Yağ oranım: Yüzde 18’e inmişti.
Vücudumdan 1.7 kilo su gitmişti.
Metabolizma yaşıma bakmadılar...
Evet 4 günde 3.5 kilo vermiştim.
Guguk Kuşu kâbusuyla gittiğim şehir içi zayıflama merkezinden fiziken ve ruhen hafiflemiş olarak çıkmıştım.
Yılbaşı kilolarını 4 günde atmıştım.
Küçük bir ayrıntı.
Diyetisyenimin adı Melek...
O gerçek bir melek...
Geceleri okulu kırıp sinemaya kaçış
Şehir içi zayıflama merkezinin çok farklı yanları var.
- Akşamları saat 7’de yemek yedikten sonra, gizlice kaçıp hemen karşı taraftaki alışveriş merkezindeki sinemalara gittim.
Dönüşte harika uyunuyor.
- Otelin spor tesislerinde, fitness bölümlerinde hiçbir tartı aleti yok. Odalara da konmamış. Diyetisyen yasaklamış.
- Yüzme havuzunun atmosferi çok iyiydi. Bol bol yüzdüm.
- Sebzelerden yapılmış detoks suları insana çok iyi geliyor. Ayrıca maydanoz suyu içmeyi keşfettim.
- Ballı süt harikaydı.
Paylaş