Paylaş
Ağzınla kuş tutsan fayda etmez. Hava bulutluysa kadınlar yüzünden. Güneşliyse de kadınlar yüzünden.
Dolar çıkar kadınlar yüzünden, dolar iner yine kadınlar yüzünden.
Kadın güzel olsa suç, çirkin olsa suç.
Erkeğini mutlu etse edepsiz, etmese beceriksiz. İyi yemek yapanı kilo aldırıyor, yapmayanı adamı aç bırakan oluyor.
Çocuklarının anası olsa kadın olamıyor, kadın olsa analığında kusur aranıyor.
Çocuk yapsa bir türlü, yapmasa bir türlü.
Erkek doğursa neden kız doğuramadı, kız doğursa bir erkek çocuk sahibi olduramadı. Oysa kadın cinsiyeti belirlemiyor!
Evi temiz tutsa titiz, tutmasa pasaklı.
Gülse “hafif” kaçıyor, gülmeyince “ağır”.
Sıcak olsa dert, soğuk olsa da dert.
Zayıf olsa hasta, kilo alsa yasta... İşkadını olsa ev kadını olamamış oluyor, ev kadını olsa eve para getirmemiş oluyor.
Bildiğini okusa asi, denileni yapsa köle sayılıyor.
Konuşursa çok konuştu, konuşmazsa sıkıcı.
Dayak yiyip ayakta kalsa sorun, kurtulmasa da sorun.
Hayatta olsa sorun, ölse sorun.
Güçlü olsa hadsiz, olmasa külfet.
Vallahi billahi inanın ne yazacağımı bilmiyorum ben bugün. Bu hafta Ayşe’nin “kürtaj” üzerine yazdıklarını, aktardıklarını okuduktan sonra, ne düşüneceğimi şaşırdım. Ayarım tamamen kaçtı.
Aile İçi Şiddete Son diyoruz da, Devlet Hastanesi’yle kadına şiddete son nasıl denecek?
Narkoz verilmeden kürtaj yapılan kadınların travmalarını kim iyileştirecek?
Babam bana sürekli “Kızım sen Türkiye’yi yaşadığın mahalleden ibaret sanıyorsun, oysa in iki mahalle aşağı gerçekler orada çok farklı” diyerek kızardı.
Baksanıza, biz burnumuzun ucundaki feci gerçeklerden bihaber yaşıyormuşuz. Babamın sözü doğrulandı.
Narkozsuz kürtajlar, acısı olan kadına yapılan ithamlar... Bilmem ne demeli.
Oysa bugün cuma, haftayı iyi kapatmak adına güzel şeylerden bahsedilebilmeli.
Bu yazı bu şekilde bitmemeli. Kadınlar bu şekilde tüketilmemeli.
Her şeyden kadınları sorumlu tutmak, kadınları sürekli suçlamak, ne rahat değil mi?
İsteyen istediği kadar suçlu bulsun, hor görsün, haksız yere suçlasın...
Kadın yine dimdik ve ayakta.
Yonca
“aynen”
Saç ekme turizmi
İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar’dayız. Önüm arkam sağım solum saçları kazınmış ve kafa derisi çok yakından bakmaya ayıp olur diye cesaret edemediğim bir kırmızılıkta koşturan Arap dolu. Hadi bir iki tane görmüş olsam tamam ama 5 dakika içinde 10 kişiyi aynı şekilde görünce neden bu haldeler merak ettim. Meğer Birleşik Arap Emirlikleri’nden ve hatta tüm Arap Yarımadası’ndan bir sürü adam saç ektirmeye akın akın İstanbul’a geliyormuş!
İstanbul’da resmen saç ekme turizmi diye bir şey oluşmuş, bilgilerinize.
Yonca
“tarlabaşı”
Paylaş