Kürt sorununda orta yol

ÖCALAN ve PKK iki ayaklı bir strateji uyguladılar: Silah zoruyla devleti masaya mağlup oturtmak... Kürtleri ‘Arap Baharı’nda olduğu gibi ayaklandırmak... Bu ikisini de başaramadılar.

Haberin Devamı

Devlet ise PKK’yı ve onun denetimindeki Kürt hareketini ‘bitirmeyi’ başaramadı.
Otuz yılın inişli çıkışlı, bazen ateşkesli, çok defa kanlı sürecinin sonunda gelinen nokta bu. Şimdilerde “Öcalan’la müzakere”nin yeniden gündeme gelmesi de bu durumun taraflarca kabulünün bir ifadesidir.

‘HALK AYAKLANMASI’

Kürt kanadından baktığımızda, en önemlisi, “serxildan” denilen ‘halk ayaklanması’nı örgütün bir türlü başaramamış olmasıdır. “Arap Baharı” bu konuda örgütte büyük hayaller yaratmıştı. Bu konuda birçok çağrılar yaptılar.
Öcalan’ın kendisi 4 Şubat 2011’de avukatlarına şunları söyledi ve FNA’da yayınlandı:
“Örneğin Diyarbakır’da halk, Mısır’daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı, işte o zaman Erdoğan’ın kendisi bu sorunun çözümünü talep edecektir... Tunus ve Mısır’daki gelişmeler de şunu gösterdi: Ben yıllar önce ve savunmalarımda 2000’li yılların halkların baharı olacağını belirtmiştim. Gelişmeler bu öngörümü doğruluyor.”
Öcalan’ın bu sözleri üzerine KCK ve BDP “sivil cuma” ve “çözüm çadırları” ya da “okul boykotu” gibi eylemlerle bunu denediler, halk desteklemedi!

Haberin Devamı

‘DEVRİMCİ HALK SAVAŞI’

PKK “devrimci halk savaşı”nı da denedi. Bunun sözcülüğünü Duran Kalkan yaptı, “çözüm, müzakere değil, devrimci halk savaşıdır” sloganını sık sık vurguladı. Suriye olaylarıyla cesaretlendiler. Özellikle 2012 yılında terörü çok tırmandırdılar.
Fakat netice, 2012 yılında 1000’e yakın militan kaybetmeleri oldu.
Silahlı eylemlere paralel olarak kitlevi eylemlerle “serxildan” örgütlemek için oluşturulan “şehir yapılanması” yani KCK, tutuklamalarla hayli hasara uğradı.
Devlet PKK’yı bitiremediği gibi, PKK da devleti mağlup olarak masaya oturtma stratejisinde kendisi mağlup çıktı.
Ve artık sular “orta yol”a doğru akmaya başladı; “müzakere” böyle bir konjonktürde yürütülecek.

MÜZAKERENİN KONUSU?

Orta yol dediğim, ulaşılması kolay olan bir mecra değildir. Dünyadaki benzerlerinde, sorun bizdeki kadar karmaşık olmadığı halde sonuca zor ulaşılmıştır. Müzakereler yıllarca sürmüş, kesilmiş, yeniden başlamış, yolda araba devrilmiş, terör tırmanmış, sonra yeniden masaya oturulmuş...
Kürt meselesi, ETA ve IRA ile karşılaştırıldığında “etnik milliyetçilik” ve siyasi talepleri bakımından hayli benzer gözükür ama PKK daha geniş tabana sahiptir, daha yaygın örgütlüdür. Buna karşılık Türkiye’de Türkler ve Kürtler çok iç içe geçmişlerdir, aralarında ister ayrılık ister özerklik için çizilebilecek bir sınır geleneği yoktur. Halbuki, Bask bölgesinin de Kuzey İrlanda’nın da özerklik coğrafyasının sınırları bellidir.
Öcalan’la müzakerelerin konusu örgütün “silah bırakmasının” karşılığında tanınacak olan “siyaset yapma” hakkının içeriğiyle sınırlı olmalı, özerklik gibi talepler görüşme konusu yapılmamalıdır. Silah bırakılıp serbest siyaset işlemeye başladığında, bu konularda karar verecek olan örgüt değil, seçmenlerdir.
Silah bırakma karşılığında demokrasi, evet... Fakat silah bırakma karşılığında bir seçmen kitlesini örgütün ipoteğine vermek demokrasiyle bağdaşmayacağı gibi, çözüm de getirmez, ileride daha büyük çatışmalara coğrafi ‘lojistik’ sağlamış olur.

Yazarın Tüm Yazıları