JOHN STEINBECK’in Fareler ve İnsanlar romanının bazı bölümleri de sakıncalı görülmüş! Bu kadarına da pes artık!
Haberin Devamı
“100 Temel Eser” listesinde yer alan bu kitap yıllardır herkes tarafından okunuyor, binlerce kişi de bu kitabı okumuştur, okuyacaktır, okumalıdır da. “Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu” diye garip bir kurulun varlığını da böylece öğrenmiş olduk. Her şehirde bu kurullar oluşturulacakmış. Demek ki bundan sonra edebiyat eserlerinin her şehre, her kurula göre baskıları yapılacak. Bana kalırsa, bu gerçekten ilgi çekici bir doktora çalışması olur. Kitap hakkındaki tutanağı okuduğumda gülemedim bile. Çünkü bir ortaçağ kitabından kopmuş sayfalar gibi geldi bana. Bence, Milli Eğitim Bakanlığı, yasakçılıkla edebiyatı bağdaştırabilecek yetenekte(!) kişileri seçmeli, o kurula da şu görevi vermeli. Tavsiye edilen eserler yeniden yazılmalı, düzeltilmeli, dar ahlak kalıpları içinde yorumlanmalı, çocuklara edebiyat zevkinden ve hayatın gerçeklerinden uzak, onları edebiyattan soğutacak bir hale sokmalı...
Edebiyat ve özgürlüğü yok etmek eğer bakanlığın planları arasında varsa -ki olduğu kanısı uyanıyor- bu yöntemi vakit geçirmeden uygulamalı. Yoksa her gecikme, bir ahlaksızlığın ortaya çıkmasına sebep olur. Bugüne kadar ‘klasik’ olarak adlandırılan eserleri okuyan ve ahlakı bozulan nesillerin telafisi ancak böyle gerçekleşir! Dört yayınevine de bu uyarı gönderilmiş, yani sansürleyin emri verilmiş. Beni üzen, şaşırtan, iki edebiyat öğretmeninin de tutanakta imzalarının bulunması. Edebiyatı böyle algılamışlarsa, öğrencilerine edebiyatın özgürlük olduğunu öğretememişlerse, okudukları kitabı sindiremedikleri sonucuna vardım. Yetiştirdikleri öğrencileri de tanımak isterdim. Geleceğin karanlık bireylerini görebilmek için... SEL YAYINCILIK’ın bastığı kitabın 63-64 sayfasını (kitabı basan diğer yayınevlerinin de baskısına göre aynı cümlelerin geçtiği sayfaları) eski deyimle, ahlaka mugayir bulmuşlar. Elimde Sel Yayıncılık’ın bastığı son baskı vardı ve söz konusu sayfaları yeniden okudum... Sanırım bu kurul üyeleri ne sinemaya gidiyorlar ne televizyon seyrediyorlar ne bir mizah dergisi okuyorlar. Hatta onlar muhtemelen sokağa bile çıkmıyorlar. Kurul odalarında bütün hayatlarını sürdürüyorlar. Anlıyorum ki, onların hayat gerçeklerini, yaşadığımız çağı anlamaları için öğrencilere öğretecekleri bir şey yok, ama öğrencilerin onlara anlatacakları çok şey var. Benim bütün yayınevlerine bir önerim var: Kitaplarını basmadan önce, bu komisyonlara göndersinler, sakıncalı yerleri(!) komisyon üyeleri atsın, sonra bassınlar. İki iş olmasın(!) Bu eskidendi demeyin, yeniden böyle bir dalga geliyor. Sansür daha önce başladı, Yunus Emre bile sansürlendi, yavaş yavaş bu yasaklama hortumu bütün kitapları silip süpürecek. Edebiyat jürilerine de yasak gelmesi taraftarıyım. Böyle kurullardaki kişiler edebiyat jürisine üye olmalı, o zaman yüksek ahlaklı(!), evet efendimci, kafa sallayın kuşaklar yetiştiririz. Bize lazım olan, “uslu ve uysal bendeler”dir. 2013’e özgürlük tarihimizin gittikçe yok olacağını gösteren bir belgeyle girdik.
* * *
Haberin Devamı
YAPILACAK tek şey, bu zihniyetteki kurullara işten el çektirilmesidir. Edebiyata müdahaleyi anlamak mümkün değildir. Başka bir önerim de var, bu tutanakları Avrupa raporlarına ekleyin, iyileşme konusunda kat ettiğimiz yolları görsünler.