Paylaş
Kendimce iyi ülke gündemini yakından izlemeye çalışıyorum. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulunda bütçe görüşmelerine geçilmekte olduğunun haberini o gün radyodan duydum, görüşmelerin başlamasına saatler kala yani.
Uzun yıllardır Türkiye’de bütçe görüşmeleri ne siyasilerin, ne gazetecilerin ne de sokaktaki insanın ilgisini çekiyor.
Oysa, demokrasiyle yönetilen ülkelerde iktidarların Meclis’ten geçirmek istedikleri en temel yasadır bütçe. Başka hiçbir kanun yapmayabilir Meclis yıl boyunca ama bütçeyi yapar. Ama öyle yapar ama böyle...
Bütçe, yani iktidara kamu parası harcama gücü verme yasası, esasen demokrasinin özünü oluşturur. Tarihsel olarak modern demokrasi, kralın iktidarının onun para harcama yetkisinin sınırlanması yoluyla kurulmuştur.
Türkiye’de bütçe hakkı iğdiş edileli, parlamento bu en temel yetkisini ve denetim aracını yürütmenin eline sorgusuz sualsiz terk edeli çok oluyor.
Normal şartlarda, hükümetler ‘Ben önümüzdeki yıl elimdeki parayı şöyle şöyle öncelikler vererek harcayacağım’ derler ve bunu bütçelerine yazarlar. Parlamentolar da, bazen hükümetin önceliklerine sadık kalır bazen değişiklikler yaparak bütçeyi kabul ederler. Aynı şekilde parlamento, bütçenin yanı sıra bir de hükümetin bir önceki yıla ilişkin harcamalarını vaad ettiğine uygun biçimde yapıp yapmadığını Sayıştay eliyle denetleyip bir ‘kesin hesap kanunu’ kabul veya reddeder. Red hali, hükümetin hesaplarının ibra edilmemesi anlamına gelir, çok vahim ve büyük sonuçlar doğurur.
Bu söylediğim kitabi bilgilere bakıp Türkiye’de olan bitenle kıyaslayın, fiiliyatta yaşananlarla anlattıklarım arasında bir benzerlik görüyor musunuz?
Bu yıl daha da vahimi yaşanıyor, hükümet ve parlamento, Sayıştay’ın ‘Paralar yerinde harcandı/harcanmadı’ raporlarını bile beklemeden, daha doğrusu bu raporlara bakma gereği bile duymadan bütçeyi kabul etme hazırlığında.
Benim ‘bütçe maratonu’nun başlamakta olduğunu o gün öğrenmeme şaşmamalı. Çünkü bizim bütçemiz, önümüzdeki yılın ayrıntılı bir yol haritası değil. Dolayısıyla bütçenin ekonomik yönü üzerindeki tartışma bile gazetelere yeterince yansımıyor. Bütçenin komisyon görüşmeleri eskiden bakanların gelip hesap vermesi sebebiyle biraz olsun haberleşirdi, bu yıl o da pek olmadı ya da benim dikkatimden kaçtı.
Ama Allah aşkınıza, Salı günü atılan lider nutuklarında bütçenin parasal yönüyle ilgili bir şey işitmişliğiniz var mı?
Bakın Amerika’da Başkan Obama, Dışişleri Bakanı olarak düşündüğü isimden parlamentonun direnişi nedeniyel vazgeçmek zorunda kaldı. Daha dün ezici bir seçim zaferi kazandığı halde, dediğini yaptıramadı.
Aynı şekilde Obama bütçe konusunda da parlamentoyu ikna edemiyor. Parlamentonun öncelikleri ve tercihleriyle Başkan Obama’nın öncelik ve tercihleri çok farklı. Özellikle yeni vergiler konusunda derin bir uçurum var.
Birkaç yıl önce Başkan Obama, ‘kuş gribi’ salgını nedeniyle acil önlemler için kendi Meclisinden 1.5 milyar dolarlık ek ödenek istemişti. 1.5 milyar dolar, toplam federal bütçenin çok ama çok küçük bir yüzdesi.
Aynı dönemde Türkiye’de de aynı konuda acil önlem alındı, hükümet 800 milyon dolar civarında para harcadı. Bu
para bizim toplam bütçe büyüklüğümüz içinde önemli bir rakam.
Sizce hükümet bu parayı nereden buldu? Demek bütçede böyle bir yedek akçeleri vardı. Veya başka bir yere tahsis edilmiş parayı aldılar burada harcadılar. Meclis’e bu konuda bilgi verildiğini duydunuz mu?
Başkan Obama’nın hayalini bile kuramayacağı bir düzen var bizde.
Demokrasinin özünü bütçe hakkı oluşturur ve Amerikan demokrasisi, Amerikan parlamentosu kıskançça o hakkına sahip çıkıyor. Ya bizim Meclis?
Meclis’i şimdilik bir kenara koyun, ya kamuoyu ve halk bu hakkına sahip çıkıyor, ‘Ne oluyor, paramızı nereye ve neden harcıyorsunuz’ diye soruyor mu?
Paylaş