Kucaklaşmak suç mu?

TERÖRİSTLE kucaklaşmak suç mudur? Evet, suçtur diye yazmıştım. ‘Kucaklaşma suçu’ olur mu diye itiraz edenler oldu. Hatta hukukçu olmayan bazı okurlar ‘sen nasıl hukukçusun?’ diye tepki gösterdiler!

Haberin Devamı

Elbette ‘kucaklaşma’ diye bir suç olamaz. Fakat aile hasreti falan gibi sırf insani duyguların ötesinde siyasi bir eylem olarak “teröristle kucaklaşmak” başka bir şeydir. Kaldı ki bu vekiller, kucaklaşma sırasındaki fiilleriyle, sözleriyle, ondan sonra PKK yanlısı ajans ve sitelere yaptıkları açıklamalarla, medyaya yansıyan konuşmalarıyla, bu militanları silah alıp dağa çıktıkları için desteklediklerini söylemişlerdir.

Haklarındaki fezlekede bunların hepsi delilleriyle yazılıdır.

Mehdi Zana kararı

Evrensel hukukta terör yapmak suçtur, terörü destekleyen konuşmalar yapmak da suçtur. Bu konuda hukukçu okurlarıma AİHM’nin 25 Kasım 1997 tarihli “Case of Zana v. Turkey” kararını okumalarını tavsiye ederim. Bu karar, AİHM’nin ondan sonraki kararlarına da temel oluşturan köklü bir içtihattır; ifade hürriyetiyle “şiddet içeren ifade” suçu arasındaki çizgiyi netleştirmiştir.

Mehdi Zana, 30 Ağustos 1987 günlü Cumhuriyet’e şu açıklamayı yapmıştı:

“... PKK’nın ulusal kurtuluş hareketini destekliyorum. Katliamlardan yana değiliz, yanlış şeyler her yerde olur. Kadın ve çocukları yanlışlıkla öldürüyorlar ...”

AİHM, ‘katliamlardan yana değiliz’ ibaresi de bulunduğu halde, Zana’nın bu sözünü “bir terör örgütü olan PKK’yı desteklemek” olarak görmüş ve Türkiye’de Mehdi Zana’nın mahkûm edilmiş olmasını insan haklarına uygun bulmuştur.

‘Kucaklaşan’ vekillerin bunu çok aşan sözleri vardır.

Bu, işin hukuki tarafı...

Siyasi tarafına gelince
Gündemdeki konu bazı BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıdır. Buna herhangi bir adli mahkeme değil, siyasi bir organ olan TBMM karar verecektir.

Dokunulmazlığın bulunması da kaldırılması da siyasidir. Hukuk, parlamentolara “suç var, dokunulmazlığı kaldır” demez! “Siyaseten uygun görürsen kaldırabilirsin!” der...

Dokunulmazlığı kaldırmak “hukuka uygun”dur fakat “hukukun gereği” değildir. Siyasetin yetki alanındadır.

Cumhurbaşkanı Sayın Gül, istikrarlı ve ilkeli bir tavırla, bütün partileri, bütün milletvekillerini bu konuda dün de uyardı. Bunu çok isabetli buluyorum, elbette tarih bunları kaydetmektedir. Gerçekten 1994 tecrübesinden öğrenmiş olmalıyız ki, böyle durumlarda, dokunulmazlıkları kaldırmak, şiddeti tahrik etmekte, terör örgütünün ekmeğine yağ sürmektedir! Bugün 1994’te dokunulmazlıkları kaldırmakla iyi ettik diyen var mı? Yarın savunamayacağımız bir hatayı bugün tekrarlamanın mantığı nedir?

Oy getirir mi, götürür mü?

Buradaki temel sorun, 2.5 milyon oy alan, 30 bin ölü verdiği halde otuz yıldır devam eden bir ayrılıkçı hareketin tabanındaki vatandaş kitlelerine uzun vadede verilecek mesajdır: Çözüm yerinin parlamento olduğu fikrini güçlendirecek davranışlarla mı, yoksa dağa çıkma dürtüsünü besleyecek davranışlarla mı doğru mesaj vermiş oluruz?!

Tarihi ve sosyolojik veriler parlamento mesajının doğru olacağını gösteriyor.

1994’te DEP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması “dağa çıkma dürtüsü”nü beslediği için bugün o kararı savunan tek kişi yok! Kamuoyunun büyük çoğunluğu haklı duygusal sebeplerle dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana olabilir; bu oy da getirebilir. Ama hem tarihi vebali ağırdır hem terörün daha da azması, bugün getirmesi umulan oyları yarın fazlasıyla alıp götürebilir! Öyleyse niye?!

Yazarın Tüm Yazıları