AİHM: Şiddete teşvik yoksa suç yok

AİHM’deki Türk yargıcı Prof. Işıl Karakaş, Türkiye’de ifade özgürlüğü alanındaki sorunları değerlendirirken, bu özgürlüğün sınırları ile terör suçları arasındaki ilişki üzerinde de duruyor.

Haberin Devamı

Prof. Karakaş’a göre, buradaki temel sıkıntı, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) terör suçlarının tanımının
geniş tutulması, şiddete teşvik unsuru ile ifade özgürlüğü arasındaki sınırın net olarak çizilmemesi, ayrıca cezaların orantısız olmasıdır.

Işıl Karakaş, “Bugün Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10’uncu maddesi içinde değerlendirilmesi mümkün olmayan pek çok durum var. Bunların bir bölümü yasa maddelerinden, bir bölümü ise hâkimlerimizin takdirlerinden kaynaklanıyor” diye konuşuyor.

* * *

AİHM yargıcının gözünden bu kategorideki sorunları şöyle özetleyebiliriz:

Önce kriterlere ilişkin ana ilke. Prof. Karakaş, AİHM’nin “İfade şiddet kullanmaya, silahlı direnişe teşvik etmiyorsa ceza hukuku ile kısıtlanmamalıdır” şeklindeki içtihadını hatırlatıyor (İsak Tepe/Türkiye/2009 kararı).

Sorunlu bir başlık, TCK’nın “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklindeki 215’inci maddesi. Bu maddenin “çok muğlak” olduğunu belirten Prof. Karakaş, “Bu nasıl bir yasa maddesidir, anlamakta güçlük çekiyorum” diye konuşuyor.

AİHM’nin Türkiye hakkında sıkça ihlal verdiği başlıklardan biri de, TMK’nın “Terör örgütünün propagandasını yapma” fiiline 5 yıla kadar hapis cezası getiren 7’nci maddesinin ikinci fıkrası. TCK’da da benzer bir hüküm var. Pek çok gazeteci, PKK mensuplarının açıklamalarını yazdıkları için bu maddeden soruşturmaya uğruyor, mahkûm oluyor.

Prof. Karakaş, “AİHM’nin somut kriter arayan içtihadına rağmen”, “hâkimlerin yapılan açıklamaların içeriğine, metinde kışkırtma olup olmadığına bakmadıklarını” belirterek, şöyle diyor:

Sonuçta bir gazeteciyi üçüncü kişinin söylediklerinden dolayı mahkûm ederek toplumda tartışmayı engellemiş oluyorsunuz. Bu da ifade özgürlüğü bakımından kabul edilemez”  (Gözel-Özer/Türkiye/2010 Kararı).

Yargıç, ayrıca bu maddeden verilen cezaların “çok ağır” olduğuna dikkat çekiyor, geçen yıl çıkan ve bir gösteride atılan sol sloganların delil olduğu “Gül ve Diğerleri/Türkiye/2011” kararında bu nedenle “ihlal” verildiğini belirtiyor. Karakaş, “Bu bir sol örgütle ilgili çok yeni bir karar. Sert tonlar taşısa da bunlar basmakalıp sol sloganlar. Ceza ağır, orantılılık ilkesi yok. Bunlar TMK’nın incileri...” diye ekliyor.

* * *

Sonuçta AİHM yargıcı Strasbourg’dan görünen tabloyu şöyle özetliyor: “Bugün Türkiye’de gözlenen şudur: Ceza hukuku ve orantılı olmayan sert cezalar medya üzerinde baskı yaratmaktadır. Bu tespit, AİHM’nin 1999’dan bugüne verdiği Türkiye’deki basın özgürlüğü ile ilgili bütün kararların temelini oluşturuyor.” (Erdoğdu ve İnce/Türkiye/1999 kararı)

Haberin Devamı

Bu açıklamalarını geçen hafta sonu İstanbul’da “İfade Özgürlüğü” konulu bir panelde yaptı Prof. Karakaş. Panelde ilginç bir an, KCK soruşturmasından yaklaşık 6 ay süreyle hapiste tutulan yazar-yayıncı Ragıp Zarakolu’nun, Karakaş’ı dinledikten sonra kendisine yönelttiği soru sırasında yaşandı.

Zarakolu, Karakaş’ın konuşmasında AİHM’nin verdiği kararlara atıf yapmasını hatırlatarak, “Türkiye’de her seferinde bu kararlarda hükmedilen tazminat cezalarını ödüyor, ardından her şey aynen devam ediyor. O zaman neye yarıyor bu kararlar?” diye sordu.

Prof. Karakaş, Zarakolu’nun bu karamsar ifadeleri karşısında “Pes etmeyin, pes edersek bir yere gidemeyiz...” dedi, ardından adresi Ankara olan şu mesajı vermeyi de ihmal etmedi:

AİHM kararlarının yerine getirilmesi, yükümlülüğünüzden sadece tazminat ödeyerek kurtulabileceğiniz bir şey değildir. Ayrıca, bu kararların gereğini yerine getirmekle de yükümlüsünüz.”

Yani, hükümetin ihlallere yol açan yasaları değiştirmesini, ayrıca yargının da verdiği kararları kendi içtihatlarıyla uyumlu hale getirmesini bekliyor AİHM.

Yazarın Tüm Yazıları