BDP’lilerin dokunulmazlığı

BDP hiç şüphesiz PKK’nın siyasi koludur, teröristlerle kucaklaşmak gibi eylemler evrensel hukuka göre de kesinlikle suçtur.

Haberin Devamı

Fakat BDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmak çok vahim bir siyasi hata olur.

1994’te o zamanki meclis çoğunluğu DEP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmış, mahkeme de yargılayıp mahkûm etmişti. Kanunlara uygundu bu, ama siyasi neticesi, terörü körüklemek oldu. Kürt hareketinde “parlamento dışı”nın büsbütün güçlenmesine yol açtı. Dünyadaki yankıları da PKK’nın ekmeğine yağ sürdü!

Bugün Sayın Başbakan çıkıp da “O zaman iyi yaptılar” diyebilir mi?! O zaman yanlışsa bugün nasıl doğru olabilir?!

Gül ve Arınç’ın uyarıları


CUMHURBAŞKANI Sayın Gül, meclisi açış konuşmasında uyarıda bulunmuştu:

Meclis kompozisyonunda meydana gelebilecek her türlü noksanlık, geçmişte yapılanları tekrar etmekten ve çok ihtiyacımız olan çözümleri daha da ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır.”

Evet, dokunulmazlıkları kaldırmak 1994’teki hatayı tekrardan ve çözümleri ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır.

Öfke ortamlarında sağduyuyu seslendirmekten çekinmeyen Sayın Bülent Arınç, bu konuda da sağduyulu bir konuşma yaptı. Arınç’ın “hukuken” ve “siyaseten” kavramları arasındaki farkı vurgulaması fevkalade önemlidir:

“Evet hukuken yargılanmayı yüz defa hak ediyorlar... Ancak siyaseten bunun Türkiye için ne getirip ne götüreceğini de ayrıca düşünmek gerekir!”

Türkiye için ne getirip ne götüreceği, 1994 tecrübesinden bellidir: Kürt ulusçuluğunu ve şiddeti körükleyecektir!

AİHM ne diyor?


İSPANYA, Herri Batasuna Partisi’ni “terörü kınamaktan kaçındığı için” kapattı, AİHM 30 Haziran 2009 günlü kararıyla bunu uygun buldu. AİHM’ye göre teröre karşı çıkmak demokratik toplumun bir gerekliliğidir. BDP’li vekiller ise “terörü kınamaktan sakınmak” şöyle dursun, sözcülüğünü yapıyorlar,“Yargılanmayı yüz defa hak ediyorlar!” Evet, hukuki durum böyledir.

Fakat hukuken “mümkün olan”, siyaseten “gerekli olan” demek değildir. İngiltere “hukuken mümkün” olduğu halde, “siyaseten” Sinn Fein’i kapatmaya, vekilleri yargılamaya hiç teşebbüs etmedi.

Bizde, vekillerin dokunulmazlığını kaldırmanın, umulanın tam aksine, terörü azdırmaktan başka bir şeye yaramadığı apaçık ortadadır.

Dokunulmazlığı kaldırmak da kaldırmamak da hukuka uygundur.

Burada gerekli olan, siyaseten hangisinin isabetli olacağına karar vermektir.

Tarihten ders


İTTİHATÇILAR, 1910 yılındaki “sopalı seçimlerde” radikal Arnavut milliyetçilerinin seçilmelerini engellemişlerdi. Selanik Valisi Hüseyin Kâzım Kadri Bey, bu vekillerin seçilmesini engelleyen İttihatçıların, niyetleri bunun tam tersi olduğu halde, Arnavut ayaklanmasını körüklediklerini yazmıştır. Gerçekten 1912’de tekrar Arnavut isyanı çıkmış, Osmanlı’nın Batı Rumeli’yi kaybında bu isyan birinci derecede etkili olmuştu. Bu sayede Yanya’yı alan Yunanistan’ın da ekmeğine yağ sürmüştü!

Arnavut isyanını söndürmek için İttihatçıların uyguladığı yanlış metotlar, yangına benzin dökmek gibi bir sonuç doğurmuştu.

Cuma akşamı CNN Türk’te “Rumeli’ye Elveda” belgeselinde bu konu anlatılacak.

Dünkü Balkanlar gibi bugün Ortadoğu’da bütün taşların yerinden oynadığı zamanımızda, dokunulmazlıkları kaldırmanın uzun vadede kime “ne getirip ne götüreceğini“ iyi düşünmek ve bu hatadan sakınmak gerekir.

Yazarın Tüm Yazıları